Türk-İsrail ilişkileri
Türkiye İsrail açısından birçok bakımdan farklı bir ülkedir. 1- Laik ve demokrat Müslüman bir ülke olması. 2- Orta Doğulu bir ülke olmasının yanında Batılı bir ülke olması. 3- Avrupa’da ve Orta Doğu’da Yahudilere ve İsrail’e geçmişte ve günümüzde kötülük yapmayan ve koruyan bir millet olması gibi benzer bir çok özelliklere sahiptir.
AKP iktidarının ikinci döneminde ilişkiler gerildi. Bunun üç temel nedeni vardır. Birincisi Tayip Erdoğan içte aldığı halk desteği ile kendisini güçlü hissetmesi ve İslami tabana şirin gözükmek istemesi, ikincisi Arap halkları nezdinde itibar kazanmanın en iyi yolunun Filistin halkına özellikle de daha radikal olan HAMAS’a destek vermek olarak düşünmesi ve öyle yapması, üçüncüsü ise İsrail’de iktidarda olan aşırı milliyetçi ve dinci iktidarın sert tutumu nedeniyle orta bir yolun bulunamamasıdır.
Türk halkının aşırı grupların dışında Yahudilere karşı hiçbir zaman aşırı bir tutumu olmamıştır. İslami tandanslı partiler hariç ,hiçbir siyasi partinin amaçları arasında İsrail ile gerginlik ve sempati toplama gibi bir stratejisi de olmamıştır. Zira böyle bir tutumun bölge halklarına bir fayda getirmeyeceğinin bilincindedir. Örneğin MHP, İslami değerlere önem vermesine ve milliyetçi tavrına rağmen ne rahmetli Türkeş ne de Bahçeli döneminde İsrail halkı aleyhine herhangi bir davranışta bulunmamıştır. Bunun nedenleri ise kısaca Türklerin Yahudilere karşı önyargılarının bulunmaması ve İsrail ile ilişkilerin bozulmasının Türk halkının yararına olmamasının bilincinin olmasıdır. AKP iktidarının İslam ve Arap dünyası ile ilişkileri geliştirmesinin bedeli İsrail ile ilişkileri bozma olmamalıdır. AKP iktidarı gerçektende Arap dünyası ile ilişkilerde çok başarılı olmuştur. Bu ilişkilerde hiç şüphe yoktur ki Türkiye’nin de çıkarınadır. Dış ilişkilerde ideolojik davranmak akıllıca bir davranış değildir. İsrail’in ABD ve Avrupa’daki gücü ve etkisi bilinmektedir. Rusların bir ata sözü vardır, ‘Evi camdan olanın başkasının evine taş atmaması gerekir’ diye.
Geçen hafta İsrail’de çıkan yangın ve Türkiye’nin yangını söndürmek için uçak ve eleman göndermesi iki ülke arasındaki gerginliğin sonlandırılması için bir fırsat olabilir. İsrail Başbakanı aşırı milliyetçi Netanyahu, Türk uçağına kadar giderek Erdoğan’ın jestine karşılık vermiştir. Ancak Erdoğan’ın Mavi Marmara gemisi hadisesinde şart koştuğu özür ve ölenlerin ailelerine tazminat ödenmesi koşulunun devam ettiğini belirtmesi, umutların gerçekleşmesinin şimdilik mümkün olmadığını göstermiştir.
AKP iktidarı Arap ve dindar Müslümanlara bir iyilik yapmak istiyorsa Filistin sorununa radikal bir İslamcı gibi davranarak değil çağdaş insancıl ve barışçıl bir politikayla İsrail’e dostça baskı yaparak ikna yoluyla yapması gerekir. Bu da ancak İsrail ile dostça bir ilişki sayesinde olur. Ama şunu da hemen belirtmek gerekir ki İsrail hükümetinin de aynı paralelde davranması gerekir. Ama biliyoruz ki aşırı dinci ve milliyetçilerden oluşan bugünkü İsrail hükümeti, bu medeni ve akılcı yolu seçmekte zorlanacaktır.İsrail hükümetine yapılan içte ve dıştaki baskılar bir işe yarayabilir. Zaten hükümet Türkiye ile bozuşmanın ve bilek güreşi politikasının İsrail çıkarlarına zarar verdiğini görmüştür. İsrail’in katıldığı Konya’daki ortak askeri tatbikatlar ve eğitim uçuşlarının iptali ile Türkiye’deki askeri ihalelerden uzaklaştırılması kararı İsrail için iyi olmamıştır.
Bu ilişkilerin düzelmesi için birbirlerine verdikleri zararları sıralayarak değil, ikna olmak için barışın ve dostluğun erdemlerini dikkate alarak ve Filistin halkının da İsrail halkı gibi bağımsız bir ülkeye kavuşmasına hakkı olduğuna inanmak ve inandırmakla mümkün olduğunu kabul etmek gerekir. Bu davranış sadece barışçıl değil aynı zamanda daha rasyoneldir.