Türk halkının kafası fena karışık
Merkezi ABD’de bulunan Pew araştırma kuruluşunun yayımladığı “Yıllık Küresel Eğilimler Raporu” nda Türk halkının yüzde 77’sinin ABD’yi olumsuz olarak gördüğü belirtiliyor ve bu haber Türkler tarafından Türk milletine, “Türkler kimseye güvenmiyor” üst başlığıyla sunuluyor, iyi mi!
Yani Washington’daki “ABD’ye güvenmemenin” adı Türkiye’ye geldiğinde “ABD’ye güvenmemekten” sıyrılıp, “Kimseye güvenmemeye” dönüşüyor.
Haberin takdimine göre bu güvensizlikte ne kadar haksız olursa olsun ABD’nin hep İsrail’in yanında yer alışının hiç etkisi yok. Yine bu takdime göre bu güvensizlikte ABD/İsrail üretimi olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin de payı sıfır. Hatta ABD’nin Afganistan’la başlatıp Irak’la sürdürdüğü “Haçlı saldırılarıyla” bölgeyi bir kan gölü ve kemik yığını haline çevirmesinin de Türk halkının ABD’ye güvensizlikte bir etkisi yok, olmamalı. Çünkü bu takdimine göre, Türk halkının kahir ekseriyeti ABD’ye güvenmiyorsa, bunun suçlusu ABD değil, Türk halkı. Çünkü Türk halkı “zaten kimseye güvenmiyor!”
Yani Türk halkı şizofren!
Seçtiğimiz bu konu çoğunuz için belki “basit” görünebilir, ama inanınız pek çok meselenin temelinde işte bu kahrolası takdim var. Bu takdim, “Batı’nın hep haklı” Türk’ün, devlet, millet ve halk olarak hep “haksız” olduğu ruh halini yansıtan bir takdim. Ayrıca bu takdim bir yönüyle de Batı ile çıkarları çatıştığında, Türkiye’nin yazılı ve görüntülü haber kaynaklarıyla ABD’liden bile Amerikancı, Avrupalıdan bile Avrupalı olduğunu göstermesi bakımından çok önemli, çünkü Türk halkının yüzde 77’sinin ABD’ye güvenmediği eğip bükmeden ABD’de yazılıp çizilebiliyorken, Türkiye’de bu, “Türk halkının kimseye güvenmemesi” ,yani Türk halkının sağlıksız ruh hali olarak pazarlanıyor, pazarlanabiliyor. Bu takdiminden bile “ABD’ye güvenmemek” gibi, en haklı olduğumuz bir konuda dahi ne kadar haksız duruma düşürülebildiğimizi görüp ibret almamız lâzım.
Sırası gelmişken bizdeki başka bir garabeti de sizlerle paylaşmanın sanırım tam zamanı.
İngiltere’sinden İsrail’ine, Almanya ve Fransa’sından Amerika’sına kadar bütün “devlet gibi devletlerin” bir “derin devleti” var ve bugün bu ülkelerin hiçbirinde “derin devlet” tartışması yapılmıyor. Gazetelerde, internet sitelerinde, kitaplarda okuyorsunuz. İsrail, İngiltere ve ABD başta olmak üzere Batılı bütün devletlerin devlet adam ve diplomatları kendi devletlerinin istihbarat birimlerinde uzun yıllar ajan olarak görev yapmış insanlar. Yani Batı’da siyaset ve hariciye için derin devlet ve istihbarat örgütleri ile içli dışlı olmak bir kariyerken sıra Türkiye’ye geldi mi “derin devlet” suç, MİT ise bir suç örgütü olarak takdim ediliyor. Yani bu milletin “aydın” diye bellediklerine göre Batılılar için sevap olan Türk milleti için bir vebal haline geliyor. Türk halkı da bu “aydınları” aydın zannederek kendi devletine, kendi devleti için çalışan devlet birimlerine demediğini bırakmıyor. Bir Amerikalı ordusu ve CIA’sıyla, bir İngiliz silahlı kuvvetleri ve M16’sıyla, bir İsrailli nükleer silahları ve MOSSAD’ıyla gurur duyarken sıra asker millet olan Türk’e geldiğinde o tutuyor ordusuna laf söyler hale geliyor, istihbarat birimlerine Yunan’ın Türk’e baktığı gözle bakabiliyor.
İşte biz bu yüzden “Türk halkının kafası karışık” diyoruz.
Ve bu “karışıklığın” bir “organize iş” olduğunun da bilinmesini istiyoruz.
Evet, Türk halkının kafasını o kadar karıştırmışlar ki, kahir bir ekseriyetle ABD’ye güvenmemekte yerden göğe haklı olan bu halk Cumhuriyet tarihinden bu yana ABD’ye en çok güvenen ve Büyük Ortadoğu Projesi dahil, Afganistan ve Irak’ı işgaline kadar hemen her konuda kayıtsız şartsız ABD ile birlikte hareket eden ve bu birlikteliği, “Süpürmeyin, kullanın” derekesine kadar düşürebilmiş bir AKP iktidarına güvenmeyi de sürdürüyor, sürdürebiliyor...
“Mahalle baskısı” ve “İmam öğretmeni dövdü” gibi herzeleri, ilim diye yutturan mevcut tablonun müsebbipleri Türk halkının bu çelişkisine sosyolojide bir yer bulabiliyorlar mı acaba!