Türk gerçeğine itiraz
Seçimlerden sonra en hayati meselemizin sıfırdan yeni bir anayasa yapılması olduğu malumdur. Değişikliğin en önemli tarafı, Türk sözünün anayasadan çıkarılmasıdır. Bu yolda terörist başıyla yapılan pazarlıkların, belli bir noktaya geldiği açıkça yazılıyor. Türk’ün anayasadan çıkarılması nasıl olacak, bunu PKK kaynaklarından bir örnekle açıklayalım.
PKK’nın yan kuruluşu gibi çalışan İHD 2000 yılında bir kitap(*) yayımladı. Kitapta, etnik kimliğe göre düzenlendiği iddia edilen devlet ve millet yapısının nasıl değiştirileceği, ayrıntılı bir şekilde sıralanmaktadır. Buna göre, “Türkiye Cumhuriyeti, reel olarak tek bir etnik kökene dayalı insan topluluğundan meydana gelmemiş olmasına karşın, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, yurttaşlık hakları söz konusu edildiğinde de, Türk etnik kimliğine bağlı olarak Türk vatandaşı olarak” nitelendirilmektedir.
Bu sebeple, çoğulculuk ilkesinin sonucu olarak farklı dil, din, etnik kökenlerin egemen varlığının kabulü gerektiği savunulmaktadır. Buradan hareketle “Anayasal vatandaşlık” kavramına ulaşarak, “Yalnızca kabul değil, devletin temel amaç ve görevlerinin de buna göre belirlenmesi gerekir. Bu durum anayasal vatandaşlığın kapsamını da tayin eder” iddiasında bulunulmaktadır.
İHD/PKK’nın diğer itirazları şöyledir:
“Türkiye’de, Türkçe, Kürtçe, Abhazca, Arapça, Arnavutça, Çerkezce, Ermenice, Gürcüce, Kıptice, Lazca, Pomakça, Rumca, Süryanice, Tatarca, Yahudice, Zazaca dilleri konuşulmaktadır. Bu dillerin korunması ve geliştirilmesi için devletçe bir çalışmanın gösterilmesi bir yana, başta Anayasa’nın 26, 28 ve 42. maddeleri olmak üzere Dernekler Yasası ve Siyasal Partiler Yasası’nda yasaklayıcı ve cezalandırıcı hükümler bulunmaktadır. Aynı şekilde din özgürlüğü alanında da, laik olması gereken devlet, yalnızca İslam dini ve İslam dininin bir mezhebine ilişkin hizmetler üreten kurumlaşmaya gitmekte ve din derslerini de zorunlu kılmaktadır. Mevcut haliyle, Anayasal ve yasal yapıya Türk-İslam sentezinin derin damgasını vurduğunu söylemek abartılı olmayacaktır.”
Bu taleplerin bir kısmı yerine getirilmiştir. Sıra Türk sözünün devlet hukukundan çıkarılmasına gelmiştir. Anayasa’nın 66. Maddesi “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” demektedir. Burada etnik bir gruptan bahis yoktur. Türk ise bir ırkın veya etnik grubun değil milletin adıdır.
Bu tanımın, “Türkiye Cumhuriyeti Devletine (Türkiye Devleti veya Türkiye Cumhuriyeti’ne) vatandaşlık bağlı ile bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti Devleti (veya yalnızca Türkiye Devleti veya Türkiye Cumhuriyeti) vatandaşıdır.” şeklinde değiştirilmesi talep edilmektedir. Sonra da, Anayasa ve kanunlarda geçen ne kadar “Türk” sözü veya nitelemesi varsa çıkarılmasını istenmektedir.
“Türk” sözü yerine “Türkiye” kavramının kullanılması ne ifade ediyor? Türkiye, “Türk yurdu” demektir. Bir başka ifadeyle coğrafyanın adıdır. Millet ve devlet coğrafya(vatan)sız olamaz, ama coğrafya/Türkiye, Türk milleti ve devleti olmasa da olabilir. Aynen “Anadolu” adının bugün de yaşadığı, ama bu adı veren Roma Devletinin yok olduğu gibi.
İşte bunun için, “Türk” vatandaşlığı yerine, “Türkiye” vatandaşlığını koymaya çalışıyorlar. Egemenliğin meşru kaynağı olan “Türk Milleti” esası aşılırsa, geriye coğrafya/Türkiye kalır, onun egemen etnik unsurlar arasında paylaşılması kolay diyorlar.
İHD/PKK, “Türk vatandaşı, Türk milleti, Türk devleti, Türk uyruğu, Türk toplumu, Türk milli eğitiminin amaçları, milli ahlak ve milli kültür, Türk çocuğu, Türk vatanı, Türk yurdu, Türk ulusuna ait egemenlik, Türk milliyetçiliği, Türk sanayii, Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk bilimcileri, Türk büyükleri, Türk soyundan olan, Türk kültürü, Türk kara suları, Türk havaları, Türk aile yapısı, Türk halk ve sanat müziği, Türk tarihi, Türk milletinin şanlı geçmişi, Türk folkloru, Türk töre ve gelenekleri, Türk olmanın şeref ve mutluluğu, Türk ve İslam tarihi, yüce Türk devleti, Türk varlığı vb..” terim ve nitelemelerin hangi kanunlardan çıkarılması gerektiğinin listesini de üşenmeden vermiştir. İşte bazı örnekler:
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Nüfus Kanunu, Soyadı Kanunu, Köy Kanunu, Özel Öğretim Kurumları Kanunu, Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanunu, Yüksek Öğretim Kanunu, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanunu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, İskan Kanunu, Türk Vatandaşlığı Kanunu, Türkiye Bilimler Akademisinin Kurulması Hakkında KHK, TÜBİTAK Kanunu, TRT Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, TCK, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Dernekler Kanunu, Basın Kanunu, MGK ve MGK Genel Sekreterliği Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, TSK İç Hizmet Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu”
Bütün bu değişiklikler üniter-milli devletin, Irak’taki gibi, iki ortaklı, iki dilli ucube bir federasyona dönüştürülmesini sağlamaya yetecektir.
*Kopenhag Siyasi Kriterleri ve Türkiye (Mevzuat Taraması)