Türk adının gerçek anlamı / Güneyhan Rüzgar

Türk adının gerçek anlamı / Güneyhan Rüzgar

Öncelikle emreler emresi Yunus'un deyişiyle "Gelin tanış olalım". Ben kendisini Türklüğe koşulsuz bir sevgiyle adamış bir Türklükbilimciyim. Pekiyi, Türklükbilimci ne iş yapar?

Türklük bilimcinin tek ve biricik uğraşı Türklüktür. Türklüğü tüm yönleriyle inceleyip anlamak ve ulaştığı sonuçları yansız bir biçimde gerçeğe uygun olarak açıklamak bir Türklük bilimcinin birincil sorumluluğudur. Bu uğraş, çokça emek isteyen çetin bir eylem olduğu kadar aynı zamanda değerli bir yolculuktur.

Elimden geldiğince sizi de ortak etmeye çalışacağım bu yolculukta ilk durağımız Türk adının anlamı olacak.

Hiç düşündünüz mü, Türk adının gerçek anlamını?

Sizce Türküz derken, atalarımızın deyimiyle "Yağız Yer"e nasıl bir ileti gönderiyoruz, biliyor musunuz?

Gelin birlikte anlayalım.

Kaşgarlı Mahmut Türk sözcüğünü "güçlü" "olgun" olarak açıklarken, örneğin Farslar "güzel" anlamında kullanırlar. Bu türden yakıştırmalara dilbilimde "halk etimolojisi" denir. Ne yazık ki, bilimsel gerçeklerle ilgisi yoktur.

Uzun bilimsel çözümlemelere girişmeden çok yalın bir biçimde konuyu ele alacağım.

Dediğim gibi bu yolculukta birlikteyiz. Birlikte düşüneceğiz.

Türk sözcüğünün Köktürkçedeki söylenişi "Türük" biçimindedir. İki hecelidir. İki heceli bu söyleyiş, Türk sözcüğünün kökünü bize sezdirir. Şöyle ki, "yanmak"tan nasıl "yanık", "sönmek"ten nasıl "sönük" türetildiyse "türemek"ten de "Türük" türetilmiştir. Dolayısıyla, sözcüğümüzün birincil anlamı "türemiş" demektir. Ancak sözcükler doğdukları gibi kalmazlar. Zamanla aktarımlar, yakıştırmalar ve bağdaştırmalar yoluyla özgeleşip başkalaşarak yeni yeni anlamlar kazanırlar.

Düz mantıkla yaklaşırsak Türk sözcüğünün aktarma yoluyla kazandığı anlam "insan"dır. Nasıl ki, bir ağacın tohumundan yine ağaç, bir atın soyundan yine at türüyorsa, insandan türeyen de yine insan olacaktır.

Türkler komşuları kendilerine "Siz kimsiniz?" diye sorduğunda aslında kendi dillerinde "Biz insanız" diyorlardı.

Türk sözcüğünün anlamı bu kadar açık ve durudur.

Türkler ortaya çıktıkları ilk günden beri, kendilerine "insan"dan daha yüce bir ad takınmamışlardır. Bilinçaltımızda gizlenen bu yalın gerçekten dolayı, Türkler için Türk olmanın ön koşulu - soyca Türk olmak ve Türkçe konuşmak dışında - çağlar boyu atalarımızca "erdem" kavramıyla bayraklaştırılan insanlık değerlerine bağlı yaşamaktır.

Türklük soyundan gelmekle övündüğümüz atalarımızın çağlar boyu damıta damıta bugünlere taşıdığı yüksek bir insanlık ülküsüdür. Bu ülkü ise, en yetkin biçimiyle ulu önderimiz Atatürk''ün kişiliğinde anıtlaşmıştır. Nasıl ki, Türkçeyi diriltmeye bir başına Orkun Yazıtları yeterliyse, Türk kimliğini diriltmeye de Atatürk''ün kişiliği yeterlidir.

Türklüğün gerçek "Kızıl Elma"sı da uygarlık ve insanlıkta yükselip yücelerek, bütün bir insanlığa her alanda öncü olmaktır.

Türklük her şeyden önce bireyleri insanlıkta birleştirip bütünleştiren yüksek bir bilinçtir. Kaynağı uygarlıktır. Atatürk boşuna "Türkiye Cumhuriyeti''nin temeli kültürdür" dememiştir.

Geçmişimizin ve atalarımızın bize yüklediği sorumluluk, diğer ulusların çocuklarının yüklendiği sorumluluktan daha ağırdır. Çünkü bizler, her "Türküm" deyişinde, bütün bir yeryüzüne "Ben insanım" iletisini gönderen bir ulusun çocuklarıyız. Yalnızca kendi ulusumuza karşı değil, bütün bir insanlığa karşı da sorumlu olduğumuzu bilmeliyiz.

Bir Türkün başlıca ödevi, durmadan çalışıp Türk ulusunu yükseltip yücelterek, Türklüğün ve dahi Türkçenin öncülüğünde bütün bir insanlığı, barış ve kardeşlik sofrasında uygarlıkla bütünleştirmektir. Atatürk''ün Türklüğe gösterdiği hedef, Oğuz Kağan''dan bize miras kalan ülkü budur.

Bugüne dek övünçle andığınız Türk adını, daha da büyük bir onurla anmanız ve taşımanız dileğiyle…

Ne Mutlu Türküm Diyene!