Tarihimizin köklerine ışık tutan değerli çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Erhan Aydın bu kez bilge vezir Tonyukuk'u ve yazıtını gündeme taşıyor. "Taşa Kazınan Tarih", "Sibirya'da Türk İzleri" kitaplarıyla Orta Asya Türk tarihini ana kaynaklarıyla okura ulaştıran Prof. Dr. Erhan Aydın yeni kitabı, "Türklerin Bilge Atası Tonyukuk" ile de yüklendiği bu önemli misyonu sürdürüyor.
Tonyukuk tarihten günümüze, büyük işler başaran Türk büyükleri arasında şüphesiz ki en üst sıralardadır. Diğer yandan tarihî Türkçenin söz varlığına yaptığı katkılarıyla, Türk kültürüyle ilgili sağladığı verilerle ve belki de en önemlisi Köktürk tarihi için paha biçilemez bilgiler vermesiyle, Tonyukuk yazıtı ölümsüz konumdadır.
Türk adının ilk kez geçtiği Türk runik harfli metinler içerisinde, üzerinde en çok konuşulmuş olanı kuşkusuz Tonyukuk yazıtıdır. Bizzat Tonyukuk'un zihninden ve dilinden çıkan bu yazıt, hem tarihî olaylara teferruatıyla yer vermesi hem de Türk diline ve kültürüne yaptığı katkılar neticesinde oldukça önemli bir konumdadır.
Tonyukuk yazıtı ilk bulunduğu günden bugüne kadar genellikle dil araştırmacıları tarafından incelendi. Özellikle tarih araştırmacıları, Çin kaynaklarında verilen bilgilerden hareket ederek Tonyukuk'un kim olduğu konusunda yoğunlaştılar.
Prof. Dr. Erhan Aydın'n bu kitabıyla, ilk kez hem Çin kaynaklarındaki olaylar hem de yazıttaki olaylar karşılaştırılmış oluyor. Yazıttaki her cümle ve sözcükte yer alan şifreler çözülerek hem Tonyukuk'un kimliği hem de yazıtının değeri ortaya konuyor. Çin kaynaklarıyla eski Türk yazıtlarında açıkça ifade edilmemiş olsa da yazıtta yer alan iğneleyici ve buruk ifadelerle Tonyukuk'un Bilge Kağan'la yaşadığı sorunlar gözler önüne seriliyor.
Prof. Dr. Erhan Aydın bu önemli çalışmasıyla; "Gerçeğe en yakın bilgilerle Tonyukuk kimdi? Unvanları ve görevleri nelerdi? Yazıtında neler anlatmaktaydı? Tarih boyunca Tonyukuk ve yazıtı ile ilgili hangi çalışmalar yapıldı?" sorularının cevabını da veriyor.
Kronik Kitap Tel:(0212) 243 13 23
***
Ölüme meydan okuyan sultan
Atalarından yadigâr kalan bir devleti, tamamen yok olmaktan kurtarmak uğruna ömrünü fedakârca harcamış cesur bir sultan olarak tarihe geçen Celâleddin Harezmşah'ın mücadelesi Doç. Dr. Meryem Gürbüz'ün kaleme aldığı belgesel kitapla hayat buluyor. Doç. Dr. Gürbüz "Celâleddin Harezmşah" adlı eseriyle tarihimizden çok önemli bir portrenin mücadeleli ömrü, önemli dönüm noktalarıyla ve akıcı bir üslûpla okuyucuya sunuyor.
Celâleddin Harezmşah şehzadeliği döneminde bir imparatorluğun en parlak dönemine şahit oldu. Yine şehzadelik döneminde Moğol tehdidi ortaya çıktığında en geniş sınırlarına ulaşmış imparatorluğun varisine yakışan cesarette bir savaş önerisi de ondan gelmişti. Fakat ortaya koyduğu stratejinin dinlenilmemesi çok kısa bir sürede Harezmşahlar'a bağlı önemli şehirlerin düşmesine yol açtı. Bu durumu takip eden önemli bir olay da Celâleddin Harezmşah'ın babası Sultan Muhammed Harezmşah'ın 1220 yılında vefat etmesiydi. Artık Sultan Celâleddin Mengüberti'nin önünde uçurumun kenarında çaresizce kurtarılmayı bekleyen hırpalanmış bir devlet vardı. Sultan Celâleddin, devletini yaşatma ülküsünün bir bedeli olarak yaşamı boyunca ölümün nefesini kendisinin ve yakınlarının ensesinde hissetmiştir. Fakat hanedanı için ölümün sembolü olan düşmanıyla yüzleşmekten hiç çekinmemiştir ki Celâleddin Harezmşah'ın bu yönü kitapta ustalıkla işlenmiştir. Celâleddin Harezmşah devletini yaşatma gayesi uğrunda, yeri geldiğinde evlatlarını düşmanlarının elinde yitirmesine rağmen son nefesine kadar mücadeleye devam etmiştir. Onun sonu da devletinin sonu gibi trajiktir: Harezm'e, Horasan'a, Maveraünnehr'e İran'a ve Irak'a kadar hükmü yayılan bir devletin son sultanı sığındığı dağlık alanda "ölümün bahçesinde, yorgun ve kimsesiz" olarak vasıfsız biri tarafından öldürüldü. Okuyucuyu kitabın en çarpıcı kısımlarından birisi olarak Sultan Celâleddin'in vefatının anlatıldığı kısım beklemekte. Şüphesiz Moğollara karşı hâlâ "Celâleddin" adında bir umut taşıyan halk, ona böyle bir ölümü yakıştıramadı. Bunun bir göstergesi olarak o dönemde, Celâleddin Harezmşah'ın aslında ölmediği hakkında türlü rivayetlerde halk arasında dolaşıyordu. Onun vefatının bu tür yansımaları da o dönem vefatı hakkında yazılmış ilgi çekici şiirler eşliğinde okuyucuya aktarılıyor.
Aslında Sultan Celâleddin'in askeri ve siyasi yeteneklerinin büyüklüğü düşmanının büyüklüğü nispetinde görülebilir ki onun düşmanı da tüm dünyayı kasıp kavuran Cengiz Han'dır. Cengiz Han için de Türklerin "Ulug Sultan"ı Celâleddin hiç de hafife alınmayacak bir düşmandı. Dönemin ana kaynaklarından biri olan Cüveyni'nin, Cengiz Han'ın, Sultan Celâleddin ile ilgili olarak söylediği belirtilen şu sözleri ona duyduğu büyük saygının bir yansımasıdır:
"Böyle bir oğula sahip olan babaya ne mutlu! Su ve ateş gibi iki belâ girdabından kendini kurtarıp sahile vardı. O başımıza büyük işler açacak. Onun karşısında akıllı bir insan nasıl gafil durabilir?"
Erdem Yayın Grubu Tel:(0212) 486 34 00
***
HAFTANIN KİTABI
Platonik bir aşk...
Yayımlandığı dönemde büyük ilgi gören ve sevilerek okunan Mehmet Rauf'un ünlü romanı "Genç Kız Kalbi" Ayşegül Çakan'ın günümüz Türkçesine uyarlamasıyla İş Bankası Kültür Yayınları tarafından okurla buluşturuldu.
"Genç Kız Kalbi" İstanbul'a akrabalarını ziyarete gelen genç bir kızın günlüğünden aktarılan sayfalardan oluşur. Olayların merkezinde platonik bir aşkın yer aldığı romanda Pervin'in aşk ve evlilik konusundaki düşünceleri anlatılırken, Mehmet Rauf kadın erkek eşitliği, birey ve toplum eğitiminin önemiyle ilgili görüşlerini ve seçkin görünen zümrenin sürdürdüğü hayata dair eleştirilerini de dile getirir.
Akıcı bir üslupla kaleme alınan "Genç Kız Kalbi"nde kahramanın iç dünyasında yaşadığı gelgitler, arayışlar ile sevinç, üzüntü, umut gibi duyguların dikkat çekici bir gerçekçilikle ifadesi Mehmet Rauf'un derin gözlem gücünü ortaya koyar.
İş Bankası Yayınları Tel:(0212) 252 39 91
***
Mazideki yaralar...
Toplumcu-Gerçekçi Roman'ın günümüzdeki başarılı temsilcisi Alişan Birlik, yeni kitabı "Çilekeş Hayatlar" ile okurlarını sonu vuslata ermemiş bir aşk hikayesiyle tanıştırıyor: Alibirbey altmış yaşlarındaydı. Yıllar sonra kendisinde onarılmaz yara ve acılar bırakan bu şehre, İzmir'e, iş dolayısıyla gelmesi gerekmişti. Gençlik yılları, kafalarda kavak yelleri esen yıllar...
Bir akraba kızı ile nişanları takılır. Birbirini seven kızla delikanlı, aynı zamanda birbirlerinin ilk aşklarıdır. Ancak ailelerin egoist tavırları nedeniyle bu birliktelik evlilikle sonlanmaz. Aileler arasında çıkan anlaşmazlıklar, yaşanan tatsızlıklar neticesinde nişan bozulur.
Sudenaz, babasına karşı gelemeyip sevgisini yüreğine gömse de hayatına bir şey olmamış gibi devam edemez; hayata küser.
Başka taliplerini hiç şans tanımadan geri çevirir, evlilik tekliflerinin tamamını düşünmeden reddeder...
Başlık Yayınları Tel:(0212) 293 07 05
***
KÜTÜPHANEMDEN:
Gazeteci gözüyle 12 Eylül ve sonrası
Merhum gazeteci yazar Muammer Yaşar, meslek hayatında, 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül'de üç hükümet darbesine, 22 Şubat ve 21 Mayıs'ta iki darbe girişimine şahit oldu. Mesleği gereği bu olayları izlerken içinde yaşadı. Usta kalem Yaşar, 12 Eylül 1980'den 6 Kasım 1983 tarihine kadar geçen süreyi kapsayan 12 Eylül döneminin perde arkası olaylarını, "Paşalar Politikası" adıyla kitaplaştırdı.
İlk baskısı Tekin Yayınevi tarafından 1990 yılında yapılan kitap büyük ilgi görüp aynı yıl içinde, kısa sürede 4 baskıya ulaştı.
12 Eylül döneminde paşaların büyük politika oyunu oynadığına dikkat çeken Muammer Yaşar, onun için kitabın adının "Paşalar Politikası" olduğuna dikkat çekiyor.
Bu çalışmasıyla bir döneme ışık tutan Muammer Yaşar, tanıklıklarıyla olayları aydınlığa kavuştururken kitabında şu soruların cevallarını da okurlarıyla paylaşıyor:
* 12 Eylül'de Paşalar politika yaparken, Amerika'dan rüzgarlar nasıl esiyordu?
* CIA bağlantılı Amerikalı diplomatlar Turgut Sunalp'e neler söylüyorlardı?
* Paşalar neden seçime çeyrek kala Turgut Özal hakkında soruşturma açacaklardı?
* Hazırlanan dosya ne oldu?
* Kenan Evren, seçimden iki gün önce ünlü 4 Kasım konuşmasına neden gerek görmedi?
* Paşalar nasıl politika yaptılar?
(Ahmet Yabuloğlu)