Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Türk adı

Kâşgarlı Mahmud yirmi Türk boyu arasında Oğuz boyunu en önemli boy kabul ettiği için sadece onun alt boylarını ve damgalarını verir. Bu boyların başında Kınık boyu vardır ve Selçuklular, Türklerin Oğuz boyunun Kınık alt boyundandır. Selçuklular yerli ve yabancı tarihlerde bazen Türk bazen Oğuz bazen de Türkmen olarak anılırlar. Gürcü tarihlerinde Türk olarak anıldığını Golden’in kitabından izleyebiliriz:
“Melikşah’ın yönetiminde (1072-1092) Büyük Selçuklu İmparatorluğu gücünün zirvesine ulaştı... Gürcü
tarihçilerinde did t’urk’oba (Büyük Türk Çağı)” (Peter Golden, Türk Halkları Tarihine Giriş, Ankara, 2002, s. 184). Görüldüğü gibi Gürcü tarihleri Selçuklu Melikşah’ın çağını Büyük Türk Çağı olarak adlandırmaktadır.
Bir başka kaynağı Osman Turan’ın eserinden alıntılayalım:
“Sultanın (Sançar’ın) hususi tabibi Ali bin Mehmed Kayinî tarafından onun adına yazılan Mefâhiru’l-Etrâk...” (O. Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, İstanbul 1969, s. 2). Görüldüğü gibi burada Selçuklu Sultanı Sançar için yazılan kitabın adı Mefâhiru’l-Etrâk yani “Türklerin Övülecek Özellikleri” dir.
Selçukluların Türkmen ve Oğuz olarak
anıldıklarına dair kaydı da Faruk Sümer’den nakledelim:
“Gazneli müverrihler Beyhakî ve Gerdizî, Selçuklu Oğuzlarını Türkmen diye zikrederler. Buna karşılık Yakın Doğu müellifleri el-Guzz (Oğuz) şeklinde anarlar.” (F. Sümer, Oğuzlar, İst., 1992, s. 95).
Selçukluların Türk olarak anılmaları Anadolu’nun da Türkiye olarak adlandırılmasına yol açmıştır: “Nitekim Batı dünyasının tarihçileri, II. Haçlı seferi sırasında Türklerle dolu olarak gördükleri ve onların büyük bir gayretle savundukları Anadolu’yu, bundan böyle Türkiye (Turkhia, Turquia) adıyla anmaya başlamışlardır (1148)”  (Salim Koca, Selçuklu Devri Türk Tarihinin Temel Meseleleri, Ankara, 2011, s. 226).
Bu durumu Jean-Paul Roux da şöyle ifade eder:
“Asya’nın ortasından gelen boyların birbirleri üstüne yığıldıkları çıkmaz sokak Küçük Asya, Türkiye olmak hakkını kazanmış bulunuyordu.” (Jean - Paul Roux, Türklerin Tarihi,
1998, s. 131).
Beylikler ve Osmanlı döneminde de Azerbaycan ve Anadolu’daki Türkler, Türkmen veya Türk olarak anılır. İşte Âşık Paşa’nın 1330 tarihinde Kırşehir’de yazdığı Garibname’den birkaç mısra:
Türk diline kimse bakmazıdı / Türklere hergiz gönül akmazıdı / Türk dahı bilmezidi bu dilleri / İnce yolı ol ulu menzilleri.
Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşikî de Tevârîh-i Âl-i Osman’da Osman Gazi’nin dedesi Süleyman Şah’ın Anadolu’ya gelişini anlatırken “Bu göçer evli halkdan Acem padişahları ihtirâz etdiler (çekindiler). Hem tedbir etdiler. İttifak etdiler kim bu göçer evlü Türki kendülerün üzerinden irağ edeler. Süleymanşah Gazi’yi ilerü çekdiler kim ol göçer evlerün ulularından idi.” demektedir (Osmanlı Tarihleri  I, İst, 1949, s. 92).
Görüldüğü üzere Âşık Paşa, Anadolu’daki insanlardan “Türkler”, Âşıkpaşaoğlu da Osman Gazi’nin dedesinden “göçer evli Türk” diye bahsetmektedir.
II. Murad devrinde yazılan birçok
tarih Osmanlı hanedanını Oğuz Han’a
bağlar. Oğuzlar da Türklerin en büyük boylarından biridir. Fatih Sultan Mehmed’den itibaren kanunnamelerin dili de hep Türkçedir.
Ahterî Mustafa Efendi, Ahtarî-i Kebir (yazılış tarihi: 1545) adlı sözlüğünde Arapça cîl kelimesini açıklarken Türk ve Rum milletlerini örnek verir: “cîl. Cemaat ve nâstan bir sınıf adamlar... cîl Türkler bir nesildir, bir millettir. Rumlar bir nesildir, bir millettir, denir” (Ankara 2009, 134). 
Selçukluarın, beyliklerin ve Osmanlıların Türklüğüne dair daha yüzlerce örnek verebiliriz. Fakat zannederim anlamak isteyenler için bu kadarı kâfidir. Bazılarının zannettiği gibi bu millet, Türk adını cumhuriyet döneminde kullanmaya başlamış değildir; yüzlerce yıldan beri kullanmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları