Tuncay Güney'in huzurunda!..
Tuncay’ın TV’deki konuşmaları izlenilme rekorları kırıyor.. Ekranların sultanı Avrupa Yakası’nı, çarşamba gecesi TRT 2 Tuncay sayesinde felç etti!.. (Ben bile Volkan’ı bırakıp, Tuncay’a döndüm anlayın yani!!)
Tuncay’ın programlarında en çok hoşuma giden, durum karşısındaki zevatın halleridir!.. Osmanlı Sultanı, Frenk gâvurunun elçilerini nasıl kabul ederse, sahne, mesafe aynı... Tuncay’ın karşısına dizilenler saygıda kusur etmemek için ellerinden gelen gayretin içindeler... (Korku, kelle gider korkusu. Düşünüyorlar... Ulan bu herifte kimbilir belki bizle ilgili dosya da olabilir, çocukken komşunun bahçesinden elma çaldığımı bile tespit etmiştir, temkinli olalım korkusu...)
Burunlarından kıl aldırmayan, anlı şanlı otoriteler, toplumun efendileri, Tuncay’ın önünde birer melaike!.. Bu azap onlara, bu sahne bana yeter, Yaşa Tuncay...
Tepelerde ‘Ergenekon’ korkusu!
Kapı arkası fısıltılarının ilginç olduğunu biliyoruz!.. Eski cumhurbaşkanları, genelkurmay başkanları, aktif pasif siyasiler, sabaha karşı çalınacak kapının odağında telaffuz ediliyor ya...
O kadar değil, listede dev para babalarının da adları var... Uzun yurtdışı geziler yalnız Dalan için mi geçerli!!?
Toplumsal deneyimli ve de polis kökenli bir dostumuz “Patronlar operasyon için kapılarının çalınmasını bekliyorlar!” diyor kanıtı da şu...
“Patronlara yakın, onları destekleyen gazete ve TV’lerin haberlerine bak meseleyi anlarsın!..”
Ona göre, sermaye ile iç içe medyanın yayın üslubu şöyle; “Operasyonlara isimleri yüksek katlarda olan kişileri katmak manasızlık, haddini aşmak oluyor... Evet İbrahim Şahin’i al ama, sosyeteye de akredite Sabih Kanadoğlu ile, Kemal Gürüz ile uğraşmak da nereden çıktı!.. Cumhuriyet’in ayak takımı var işte, elitlere ne uzanıyorsunuz!!?” mesajı verilmek isteniyor ve bu yüzden de operasyona karşı çıkılıyor!..
Ve bu karşı çıkışın temelinde de, “Bir numara diye buyur edilecek olan kadronun, zenginler sınıfı içerisinde olması!..” yatmaktadır..
Deneyimli polis öyle diyor!..
Patronlar neden korkuyor!?
Egemen sermayenin kontrolündeki medyanın gayreti şöyle tanımlanabilir;
“Meseleyi Susurluk’a bağlayıp, patronları Ergenekon’dan sıyırmak!..”
Ahaliye, haber saatlerinde habire “Ergenekon’dan bir sonuç çıkmaz, aslında Susurluk daha önemlidir, onu deşmeliyiz!” mesajı veriliyor. Ardından, “patroncular” Susurluk’u deşifre etmek için ne kahramanlıklar yaptıklarını sıralayıp milleti hipnotize etmeyi umuyorlar!.. (Bu arada Susurluk’un, o patronlar tarafından Türkiye’yi ele geçirmek için kullanılan bir organizasyon olduğunu, bunun sonucunda ülkenin elli milyar dolarının buharlaştırıldığını falan bu milletin hiç hesap etmeyeceği kanısındalar...)
Gelgelelim evin hesabı çarşıya uyacak gibi değil!.. Hedefteki bu kitleye “Patronlarınız hiç boşuna Susurluk’a bel bağlamasın, Ergenekon ayarı başkadır” mesajları gidiyor!..
Patronlar “Ergenekon” işinden neden tırtlıyor ona bakalım...
İki ana durum var...
2001 mali krizi ile yapılan milyarlarca dolarlık vurgunlar, 28 Şubat döneminin müthiş yolsuzluklarının tavana vurması olmuştu... Üstü örtülen Tantan operasyonları ortada kalmıştı... Vurguncular, ülkenin kremaları olarak yaptıklarının yanlarına kâr kaldığını var sayıyorlardı!..
Korkularının ikinci ana damarı da şu...
Bu muhterem zevat, “darbe” meselesi ile ilişkili varsayılıyor... Bir takım faaliyetleri tespit edilmiş durumda!..
Yani beyim, egemen sınıfların şu sıralar “hukukun üstünlüğü” sloganına sarılmalarının nedeni budur...
Yani mesele “Kendim için istiyorsam namerdim!” meselesidir...
Fikri Sağlar’ın tezgâhı tutmadı!
Belli ki kafasının içerisinde kurmuş, bana saldırtacak, ince ayar hesaplar peşindeydi Fikri Sağlar!..
Konuşmanın hiç alakasız bir bölümünde Tuncay Güney’e, “Bir fotomontaj fotoğraf satışı varmış. Behiç Kılıç öyle söylüyor” dedi... Fikri Sağlar’ın mimikleri bile belli ediyordu ki, Tuncay benim aleyhime ileri geri konuşsun istiyordu!.. Ben niyeti, organizasyonu, derin genetik hesaplaşmayı elbette biliyorum da, vaktinizi almayayım... Tuncay gereğini yerine getirdi, Fikri Sağlar’ı mat edecek cevabı verdi.
Öyle ki, orada “hesap” küçük, Tuncay büyüktü...