"TTB yöneticileri neden HDP/PKK diliyle konuşuyor?"
Tıp Kurumu Başkanı Dr. Mehmet Altınok ve Genel Sekreter Dr. Ali Rıza Üçer, Türk Tabipleri Birliği'nin, terörle mücadele operasyonlarıyla ilgili olarak, PKK'nın oluşturmaya çalıştığı algıya paralel açıklamalarının uluslararası etkileri konusundaki kaygılarını içeren geniş bir değerlendirme yollamışlar.
Dünya Tabipleri Birliği (DTB)'nin, 17 Ekim 2015'te yaptığı açıklamada, Türk Tabipleri Birliği Başkanı Bayazıt İlhan'ın "Sağlık çalışanlarına ve sağlık kurumlarına saldırıların halkı yıldırma amaçlı bir siyasi enstrüman olarak kullanıldığına ilişkin işaretler var, yaralıların sağlık kuruluşlarına erişimi güvenlik kuvvetlerince engelleniyor, ambulanslar ve sağlık kuruluşları düzenli olarak hedef alınıyor" sözlerine atıf yaptığını hatırlatan Tıp Kurumu yöneticileri, bunun, TTB'nin 14-17 Ekim 2015'te Moskova'da düzenlenen DTB Genel Kurulu'na sunduğu "Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesinde 20 Temmuz 2015 Sonrası Çatışma Döneminde Sağlık Hizmetleri Hızlı Değerlendirme Araştırması" başlıklı rapordan kaynaklandığının altını çiziyor.
İsyanı meşrulaştırıyorlar
"TTB yöneticileri, PKK'nın il ve ilçeleri cephaneliğe dönüştürmesini, hendekler kazarak güvenlik güçlerine ve sivillere topyekûn saldırı başlatmasını, yüzlerce güvenlik görevlimizi ve sivili öldürmesini, yaralamasını, hastanelere, okullara saldırmasını, ambulansları yakıp yıkmasını çatışan taraflar açısından uyulması gereken kurallar diye meşrulaştırma ve dengeleme çabasına giriyordu. Raporun dili HDP/PKK cephesinin diliydi. TTB raporuna göre çatışan iki taraf vardı, T.C. Devleti ve PKK.
PKK'nın Kürdistan hayalini gerçekleştirmek için öne sürdüğü taleplerin hayata geçirilmesi için kalkışmanın meşrulaştırılması ve sorunun uluslararası platformlara taşınması gerekiyordu. Sokağa çıkma yasaklarının kaldırılması amacıyla AİHM'e başvurulması bunun örneklerinden biriydi. Bu mücadelede küresel iş birlikçi sivil toplum örgütlerinin, meslek birliklerinin, sendikaların desteği de yaşamsal önemdeydi" diyen Tıp Kurumu Başkanı Altınok ve Genel Sekreter Üçer'in Türk Tabipleri Birliği raporundan yaptığı alıntılar akıl almaz:
Akıl almaz suçlamalar
"... Güneydoğu Anadolu'daki kentlerde 20 Temmuz 2015 sonrası çatışma ve kaos ortamında özellikle devletin güvenlik güçlerinin sağlık çalışanlarına, kurumlarına ve araçlarına yönelik açık saldırıları olmuştur...
Asker-polis eşi olan sağlık çalışanları PKK militanlarını tedavi eden personeli dışlıyor. Sağlık çalışanlarına ve kurumlara yönelik bu saldırılar ne yazık ki dört sağlık çalışanının hayatın kaybetmesine neden olmuştur..."(s.23)
"...Eczacı Yunus Koca, silahlı saldırı sonucunda, Şırnak'ta Hemşire Eyüp Ergen tanık ifadelerine göre özel harekât polisleri tarafından, Beytüşşebap'ta ambulans sürücüsü Seyhmus Dursun tanık ifadelerine göre özel harekât polisleri tarafından öldürülmüştür. Hemşire Sabri Enük ise yaralanmıştır. Tunceli'de bir ambulansın emniyet güçlerince hedef alınması sonucu parçalanan cam ATT personelini boynundan yaralamıştır..." (s.24).
Maksat Türkiye'yi yargılatmak
Altınok ve Üçer'e göre, TTB'nin "sözde tanık ifadeleri" üzerinden "devlet"i hedef almasının tek bir nedeni var:
Türkiye'yi "sağlık hizmetlerine erişimi bozmak", hekimleri "Hasta ve Yaralıların Özellikle Çatışma Sırasındaki Bakımlarını Düzenleyen Kuralları ihlale zorlamak"la suçlayıp, 'Cenevre Sözleşmesini ihlal'den yargılanmasına zemin hazırlamak!
Eski ve yeni çok sayıda TTB yöneticisinin aynı zamanda terörle mücadele operasyonlarını "devletin işlediği suç" olarak tanımlayan akademisyenler bildirisine de imza attığını da anımsatan Altınok ve Üçer, TTB'nin "HDP/PKK paralelindeki rapor"larının, Dünya Tabipleri Birliği'nin 26-27 Şubat 2016'da, İstanbul'da yapacağı Savaş, Göç ve Sağlık Sempozyumu'nda Türkiye'nin başını ağrıtmak üzere kullanılabileceğine dikkat çekerek meslektaşlarını "bu taraflı ve sorumsuz faaliyetleri nedeniyle TTB'ye tepki göstermeye ve örgütlerine sahip çıkmaya" çağırıyor.
*
Hakim ve savcılar da yemin etsin
28 Şubat Davası "sanığı" Emekli Albay Alican Türk, Can Dündar'ın, "hâkim ve savcılara cezaevinde kalma stajı" önerisini, 4 yıl önce, Sincan cezaevindeyken kendilerinin de yaptığını hatırlatmış. Ek olarak bir de "yemin" talebinde bulunmuş Türk ve arkadaşları hakim-savcılardan:
"Siz hâkim ve savcıların mesleğe girerken ettiğiniz bir yemin yokmuş!.. 'Ha, çok mu önemli?' diyebilir ve HDP'li milletvekillerini örnek gösterebilirsiniz belki…
Eskiler 'bir söz ağzından çıkıncaya kadar senin esirindir, ama ağızdan çıktıktan sonra sen onun esirisin artık!' derler. Doğrusu adalet sistemimizin böyle kör-topal işlemesi o yüzden mi diye düşünmeden edemedim..."
*
GÜNÜN SORUSU
Yağmur Atsız, "iki hürriyet ve demokrasi kahramanı arkadaş" diye andığı Cengiz Çandar ve Hasan Cemal'e soruyor:
"Yağmur Atsız, Mesut Yılmaz'a eleştiri getirdiği için apar topar Milliyet'ten atılırken o dillere destan demokrasi anlayışınız hangi cehennemdeydi?"
*
Çuvaldan beraat
Türkiye Gençlik Birliği üyeleri, 19 Ekim 2011 tarihinde Bodrum'da Amerikan askerinin başına çuval geçirdikleri için yargılandıkları davadan beraat ettiklerini bildirmişler. O zaman rahatlıkla "emsal oluşturması ümidiyle" diyebiliriz herhalde!