TSK'ya taarruz projesinin finalinde büyük tasfiye!
Merdivenleri adım adım çıktılar ve finale yaklaştılar.
Muvazzaf yani görevde olan general ve amirallerin şüpheli sıfatıyla adliyeye çağrılması bunun delilidir.
Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ile Foça Çıkarma Gemileri Komutanı Tuğamiral Mehmet Fatih İlğar’ın Ergenekon bağlamında sorgulanması hadisesi ortada.
Bitmedi.
En önemlisi ilk kez görevde olan bir Orgeneral yani Üçüncü Ordu Komutanı yine şüpheli sıfatı ile afişe edilerek sorguya çağrılıyor.
Amaçları elbette darbenin şunun bunun soruşturulması değil zira öyle bir şey söz konusu olsaydı, olmayan değil olan darbelerin mesela 12 Eylül ile 28 Şubat’ın üstüne giderlerdi. Hedefleri TSK’nın aşağılanması ve belli bireysel tepkilere zemin hazırlanmasıdır.
Bireysel tepki ifadesini açalım:
Yapılan fütursuzluklar o denli sinir bozucu ve onur kırıcı ki, bu durumda TSK içinde fiili anlamda bazı münferit tepkilerin olacağı düşünülmüş ve bunlardan hareketle de geniş bir tasfiye hedeflenmiş.
Evet Washington’dan darbe yapamazlar ve olmayacak garantisi alanlar, TSK’yı akıl almaz biçimde köşeye sıkıştırmaya ve aşağılamaya devam ediyorlar zira projelerinin finalinde tasfiye var yani bu aralar beklenen bireysel bazı tepkilerden hareketle bir gece yarısı onlarca generali ve yüzlerce subayı bir anda kapıya koyacaklar yani emekli edecekler.
Dahası, bunu da hem içeriye hem dışarıya ihtilali engellemek şeklinde sunacaklar ve akıllarınca demokrasi kahramanı olacaklar.
Sakın bana bu kadar ileri gidemezler gibi komik bir lafı etmeyin.
Bir Ordu Komutanı yani Saldıray Berk Paşa şüpheli sıfatıyla afişe edilebiliyor ve Ege ile Akdeniz’de ülkenin donanmasını teslim ettiğimiz Kadir Sağdıç Amiral boy hedefi yapılabiliyorsa, artık bu ülkede her şey olur ve olacaktır!.
Altını bir kez daha çiziyorum; gidişat TSK’da tasfiyenin eşikte olduğudur.
Bu şekilde:
1)Yukarıda söylediğimiz gibi Tayyip Erdoğan darbelerin hesabını soran demokrasi kahramanı olacak ve kamuoyu bu konu ile manipüle edilerek bir dönem daha seçim kazanması sağlanacak. Tayyip Erdoğan bundan başka hiçbir yolla seçimi kazanamayacağını biliyor ve görüyor. Seçimi kaybettiği an da Yüce Divan’a gideceğini biliyor. Bunun için göreceksiniz bu oyunu tereddütsüz oynayacaktır.
2) ABD ve NATO bu operasyon sayesinde karşıt gördüğü bazı generallerden kurtulacak ve TSK’ya, benim yörüngemin dışıma çıkamazsın mesajını verecek.
3) Dinci güruhlar da hem TSK’dan intikam alacak hem de sızma imkanlarına kavuşacak.
Evet proje budur ve finale gelinmektedir.
Onun içindir ki biz Orgeneral Başbuğ’un son çıkışını yani “Elimizdekileri açıklarız” beyanını TSK’nın geleceği bağlamında olmak ya da olmamak gibi görüyoruz.
TSK şayet en üst kattan yani emir-komuta zinciri içinde aktif olarak topyekün bir tutum alırsa, tasfiyeyi hedefleyenler, “Bazılarını emekli edersek, geride kalanlar darbe yapar” gibi bir endişeye kapılabilir ve geri adım atabilir. Yok bu yapılmaz ve bugüne kadar olduğu gibi patinajlara devam edilirse bu, tasfiyeyi hedefleyenlere; “Ne duruyorsunuz harekete geçin” demek olacak.
DERNEK...
TÜSİAD Cem Boyner’in yeni partisi mi?
TÜSİAD’ın yeni Başkanı Ümit Boyner’in verdiği mesajlara bakılırsa kocası Cem Bey’den hayli etkilenmiş ve dahası onun eski partisi Yeni Demokrasi Hareketi’nden de çok mu çok alıntılar yapmış. Ülkenin eğitim sisteminden, TSK’nın nasıl tavır takınması gerektiğine kadar pek çok görüşü o istikamette seslendirdi. Dahası, bundan sonra her şeye karışacağını deklare etti.. Kuşkusuz Ümit Hanım bu gibi sözleri elbette edebilir ama unutmasın TÜSİAD parti değil, dernektir ve millette bir karşılığı yoktur. Hanımefendi verdiği görüntüye bakılırsa, bizim paramız çok ve her birimiz milyon insana bedeliz diye düşünüyor galiba!.. Yok Ümit Hanım öyle değil. TÜSİAD bir dernektir, dolayısı ile haddini bilecek, yani ötesine geçmeyecektir. Ha görüşlerinizin kabulünü istiyorsanız, parti kuracak ve milletin oyuna müracaat edeceksiniz... Şu işe bakar mısınız, Cem Boyner milletten tokadı yedi şimdi halksız demokrasi oyununu oynuyor. Komik olan TÜSİAD’ı geçmişte topa tutan yandaş güruhun, askere laf etti diye Ümit Boyner’i sahiplenmesidir.
İLGİNÇ GELİŞME...
İlhan Cihaner olayı
Erzincan Savcısı İlhan Cihaner’in tutuklanması hadisesi ilginç bir gelişmedir. Bu isim malum, dinci bir grup ile alakalı soruşturma bağlamında gündeme gelmiş, akabinde AKP’li Bakan Cemil Çiçek’in telefonla yaptığı baskıyı kamuoyuna duyurmuştu. Bu gelişmelerden sonra tıpkı Kayseri örneği Erzincan hedefe oturtuldu ve malum gelişmeler yaşandı. Burada altı çizilmesi gereken husus, Erzincan Savcısı Cihaner’in kendisiyle davalı olan malum savcı tarafından soruşturulması ve evi ile bürosunun aranmasıdır. Yürürlükteki hukukun bu işe ne kadar izin verdiği tartışmalıdır ki kamuoyu iki gündür bunu sorguluyor.
İKİYÜZLÜLÜK...
Osman Yıldırım ve Hatip Dicle!
Sahi makbul tanık nasıl olunur? AKP güruhuna sorarsanız, yeğenini para ile satmaktan sabıkalı, hırsızlıktan sabıkalı, adam öldürmekten sabıkalı Osman Yıldırım’ın tanıklığı makbul çünkü Ergenekon’daki Danıştay soruşturmasını onun ifadeleriyle götürüyorlar. Buna mukabil eski milletvekili olan ve yüz kızartıcı hiç bir suçu olmayan imam hatip mezunu Hatip Dicle makbul değil çünkü o Beşir Atalay’ın perde gerisinde ettiği sözleri yani “Habur’da hakimler ayarlandı” beyanını ifşa etti. Adam nerede ve niçin yaptı bunu? Mahkemede, “Bizi niye tutukladınız, bakın Habur’a gelen gerillalar bakan emriyle yani hakim ayarlaması ile serbest bırakılırken biz niye buradayız” dedi. Başka bir ifade ile o sözü durduk yerde söylemedi, kendini savunurken söyledi. Bakın biz Hatip Dicle’nin dünya görüşüne elbette katılmayız ama burada hadise bir olayın afişe edilmesi olayı ile AKP’nin iki yüzlülüğüdür. Kadın satan Osman Yıldırım’ın ifşaatlarını mübarek bulan AKP, iş Hatip Dicle’nin ifşaatına geldi mi, tutuklu birinin sözü kabul edilebilir mi diyebiliyor... Bu ne ikiyüzlülük?