“Truva Atı” ve Diyarbakır!

Dikkatli gözlerden kaçmamıştır ama; yine de, gazeteniz Yeniçağ’ın “Barzani tehlikesi” ile ilgili uyarılarının yıllar öncesinden başladığını hatırlatmak icap ediyor.
Gerçekten de Yeniçağ’da “Kuzey Irak” la ilgili yazı ve haberler yayınlanırken, 7 Nisan 2011 tarihli köşemizde, belirttiklerimiz yavaş yavaş gün ışığına çıkıyor.
“Yeniçağ’ın Barzani daha doğrusu Irak’ın Kuzeyi’ne yapılan gösterişli resmi ziyarete karşı ‘tavrı’, tespitleri, kayda değer bir gazetecilik işlevi sayılması gerekiyor.”
Yazımızın girişi, sanki bu günleri anlatıyor;
“Her şeyden önce, Mesud Barzani’ye karşı gösterilen ilgi, hatta tanınmak istenen haklar “tehlikeli ilişkiler” kulvarına giriyor.
Uzmanlar, ABD’nin İsrail’in desteğiyle yürüttüğü projede, Mesud Barzani ve peşmergelerinin, kısa veya uzun vadede, bölgenin baş belası olacağını defalarca öne sürüyor.”
Bugünlere gelince, ne yazık ki, Mesud Barzani’nin eli kuvvetlenmiş görünüyor.
Çünkü, estirilen ve “kara kış”a dönen “Arap Baharı”nın en stratejik yöresini Irak’ın Kuzeyi oluşturuyor.
Buradaki, en önemli aktör de Mesud Barzani oluyor.
Ne var ki Mesud Barzani’nin, bir ayağı Irak’ta, diğer ayağı Türkiye’de, üçüncü ayağı Suriye’de ve dördüncü ayağı da İran’da “Truva Atı” konumunda olduğu da bir türlü fark edilemiyor.
Durum böyle iken, tescilli Türk düşmanı Barzani’yi Diyarbakır’a “resmen” davet etmek, hem iktidara yakışmıyor hem de “tehlikeli” gelişmelere “anahtar” oluyor.
Artık; AKP’nin üst düzey yöneticileri dışında, herkes biliyor ki ve kabul ediyor ki, Irak’ın Kuzeyi’ndeki oluşumun, hem Türkiye’de hem İran’da hem de Suriye’de gözü bulunuyor.
Zaten, oluşumun başındaki peşmergenin niyeti açık açık görülüyor.
Irak’ın Kuzeyi’nde, soydaşlarımızın “kanı pahasına” , kurduğu petrole dayalı soygun düzeni, ancak bu ülkelerde elde edilecek haklar ve kolaylıklarla Batı’ya sevk edilebileceği “mecburiyeti” de biliniyor.
Üstelik, Diyarbakır ziyaretinin ağırlık merkezini, “derin” bir politikanın oluşturduğu da görünüyor.
Bu ziyaretten sonra, uluslararası arenada kim bilir, ne istekler sırada bekliyor.
Gazeteniz Yeniçağ’da önceki gün manşetten yayınlanan “Diyarbakır’da 88 yıl sonra yeni deneme!” haberi her şeyi anlatıyor:
“İngilizlerin kışkırtması ve desteğiyle 1925’te Kürtçü isyan başlatan Şeyh Sait’in torunları, bu kez ‘siyaset’i öne çıkararak kenti sözde ‘başkent’ yapma arayışına güç kazandırma peşinde...
Bu kez başrolü babasının izindeki Barzani oynuyor!”
Gerçekten de, ABD Başkanı Wilson, “Kürdistan” haritasını 1920’de çiziyor.
Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani, 1966’da 2. hedefin Türkiye olduğunu ancak zaman gerektiğini açıklıyor.
3 yıl önce İran, Suriye ve Türkiye’den de toprak isteyen oğul Barzani ise şimdi Diyarbakır’a ‘çıkarma’ yapıyor.
Üstelik, yerel Kürt elbisesiyle gayet “beşüş” bir çehreyle, meydan okurcasına boy gösteriyor.
Öte yandan NATO, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Peşmerge Bakanlığı’nı ilk defa uluslararası bir konferansa davet ediyor.
Peşmerge Bakanlığı’nın resmi internet sitesinden yapılan açıklamaya göre konferansta, “NATO ile Federal Irak’ın ilişkileri” de ele alınıyor.
Anlaşılan dostumuz ABD(!); NATO şemsiyesi altında Kuzey Irak’taki Kürt yönetimini güçlendirmeye ve ona bağımsız devlet statüsü kazandırmaya çalışıyor.
Tabii ki sıra, “Büyük Kürdistan” hedefine yönelenler için Türkiye’den toprak talep etmeye geliyor!
Yaşanan siyasi gelişmelerin Türkiye’den toprak koparmaya dönük olduğu da biliniyor.
Irak’ın Kuzeyi’ndeki Türkmenlere güven içinde hayat hakkı tanımayan ve katledilmelerine karar vermiş peşmergeleri, Kürtlerin temsilcisi sayıp Diyarbakır’da ağırlamak, tarihi bir yanılgı değil bir “gaflet” ten öteye gitmiyor.
Ne var ki, AKP iktidarının yeni gafletini, Türk milletinin çok büyük çoğunluğunun onaylamadığını hatta büyük burukluk içinde ve ne yazık ki, “şaşkın” bir şekilde izliyor.
Aziz vatanın bir karış toprağının bile, bilerek veya bilmeyerek peşkeş çekmenin mümkün olmadığı da asırlardan beri biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları