Donald Trump’ın ABD başkanlığına seçilmesi, dünya başkentlerinde yankı uyandırdı. Özellikle Avrupa ve Asya’da tedirginlik gözlemlenirken bazı ülkelerde de Trump’ın dönüşüne yönelik bir coşku hâkim. 2016’daki ilk zaferinin aksine, bu kez uluslararası kamuoyu Trump'a hazırlıklı.
Seçim sonucunda, ABD’nin kutuplaşmış ve işlevsiz siyasetine dair algılar değişmeye başladı. Trump’ın salıncak eyaletlerde elde ettiği rahat zafer, halk oylaması ve Kongre’deki çoğunluk avantajı, ABD’nin içsel karmaşasına rağmen gücünü koruyabildiğini gösteriyor. Bu kez birleşmiş bir partinin ve muhtemelen birleşmiş bir hükümetin lideri olarak göreve başlayan Trump, önceki dönemine kıyasla daha güçlü bir figür olarak dünya sahnesine dönüyor.
Trump’ın bu geri dönüşü, ona uluslararası arenada daha önce sahip olmadığı bir güvenilirlik ve hareket serbestisi kazandırıyor. Polonya Başbakanı Donald Tusk, Trump’ı “tahmin edilemez” olarak tanımlarken, Avrupa’nın büyük bölümünde karamsar bir hava hakim. İngiliz tarihçi Niall Ferguson ise Trump’ın Reagan’dan bu yana özgür dünyaya liderlik edebilecek bir potansiyele sahip olduğunu dile getiriyor.
Dünya, Trump’ın bıraktığı döneme göre daha karmaşık ve tehlikeli bir hal aldı. Çin’in öncülüğünde otoriter bir eksenin oluştuğu bu yeni “Soğuk Savaş” ortamında, ABD Asya ve Avrupa’daki müttefikleri tarafından liderlik için izleniyor. Trump’ın, “Amerika’yı Yeniden Büyük Yap” sloganıyla başlayan politikalarının dünya sahnesine nasıl yansıyacağı merak konusu.
Trump’ın görevi açısından önümüzdeki dönemde üç önemli sınav var: yönetim kadrosundaki isimler, Ukrayna politikası ve dünya ticaretine getireceği kısıtlamalar. Ukrayna meselesi, ABD’nin askeri ve diplomatik gücünün sınanacağı bir test olarak öne çıkıyor. Avrupa, Ukrayna’ya sağlanan desteğin Rusya karşısında NATO’nun doğu kanadını güçlendirme potansiyelini tartışırken; Asya, bu durumu Çin’e karşı olası caydırıcı etkisi açısından önemsiyor. Trump, kampanya sırasında Ukrayna’nın savaşı başlattığını iddia etmiş ve Ukrayna’nın kazanmasını desteklediğini net bir şekilde ifade etmemişti. Seçim sonrası ise savaşı “birinci gün” sona erdireceğini belirtti; fakat bu, Rusya’ya zafer kazandırmamalı.
Trump’ın seçim zaferi sonrası Reagan’a yönelik övgüler sıkça dillendiriliyor. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, Trump için “güç yoluyla barış” ifadesini kullanarak desteğini dile getirdi. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, Ukrayna’ya yapılan 60 milyar dolarlık yardım paketini onaylarken aynı ifadeyi yineledi.
Son olarak, Trump’ın ticaret politikaları ABD’nin küresel ekonomik liderliğini yeniden şekillendirebilir. Seçim sürecinde dile getirdiği yüksek tarifeler, küresel ekonomiyi olumsuz etkileyebilecek olsa da ilk başkanlık dönemindeki gibi ABD-Meksika-Kanada anlaşmasını yeniden müzakere etme yoluna gidebilir. Trump’ın Çin’e karşı ticari yaptırımları sertleştirmesi ve Washington’un ekonomik baskıyı artırması, ABD ekonomisini güçlendirebilir.