Trabzonspor'un 'Ala'sı Alaattin Kazancı'ya buruk veda
Trabzon’da 1968 yılında doğdu.
Aslen Yomralı, Trabzon’un Boztepe Mahallesi’nde yılarca ikamet etti.
Evlendikten sonra da alıştığı mahallesinden bir türlü ayrılamadı. Başka bir tarafa ayağı çekmedi.
Boztepe; mitolojideki adıyla Mithra Dağı’ndan kopamadı. Yamacında oturup havada takla atan paçalı beyaz güvercinleri çimenlere uzanıp seyretti. Doğayı ve dokunulmamış ekolojik sistemi severdi. Dağlar, yaylalar ve bir köy kahvehanesinin ortasında yanan gürül gürül kocaman sobanın üzerinde tereyağına köy yumurtasını kırıp , ille de yakındaki bir fırından alacağı siyah ekmek ve bir su bardağı demli çayla birlikte içmenin zevkini, çoğu şeyle paylaşmazdı.
Yalnız, masasındaki yenecek her şeyi paylaşırdı ikram ederdi herkese ama yenilecek bir şey yapılacaksa kimseye el sürdürmezdi ille de o bildiği gibi yapacaktı.
Palamut mangalına bile el değdirtmezdi, her nedense o kızartacaktı. Çay demlenecekse o demleyecekti, kolay kolay kötü ya da kötüye benzer çaya asla ağzını sürmezdi.
*
Kimden mi? Bizim Alaattin Kazancı’dan bahsediyorum.
Biz ona kısaca ‘’Ala’’ derdik. Alaattin, vatani görevini tamamlayıp geldikten sonra kısa bir evlilik yaşadı, olmadı ve ayrıldı. Çocuğu yoktu. Trabzon Gazeteciler Cemiyeti’nin lokalini işletti. En son Trabzon Karma Ortaokulu’ndan mezun oldu. Yıllar önce bir aralar, İdmangücü’nün genç takımında kısa boyuna rağmen kaleye geçti… PTT Posta Hizmetlerinden emekli ağabeyi Bahri de, şimdi hizmet vermeyen kapatılmış olan Köy Hizmetleri futbol takımının, Trabzon Amatör Kümesi’nde birkaç yıl kalesini korumuştu. Diğer Ağabeyi Ali ustaydı, elinden her iş gelir ama asıl işi boya, badanaydı.
Ablası Ayşe Karakullukçu, yıllarca Almanya’nın Düsseldorf iline bağlı Remscheid’in bir kasabasında yaşamış ve ailesiyle sonunda o da memlekete kesin dönüş yapmıştı. Hatta kendisi ve bir grup gazeteci arkadaş bundan çeyrek asır önce; Trabzonspor’un sezon başı Almanya’daki bir hazırlık kampında (Krefeld kampıydı sanırım) günlerce doğru dürüst bir Türk çayı bulup içemeyince, canımıza ‘tak’demiş bir akşam 100 km yol gitmiş, ablasının yaşadığı o şirin kasabadaki evinde misafir olmuş, üstü üste çayları içmiştik. "Ala" sayesinde ayrıca demli çaylar öncesinde, pilav, kuru fasulye ve köfteyi götürmüştük. Sağ olsunlar.
Yaklaşık 20 yıl önce vefat eden babası Temel Kazancı, yıllarca Numune Hastanesi’nde sağlık memurluğu yapmış, benim de rahmetli amcalarım Hikmet ve Niyazi’nin mesai arkadaşı, rahmetli babamın da tanışıydı.
Annesi Havva Teyzemiz de 17 yıl önce vefat etmiş, evli çoluk çocuklu 4 yetişkin kardeş baş başa kalmışlardı. Fotoğrafçılığa merak salınca Bordo Mavi Tribün Dergisi’nde çalışmaya başlamıştı. Ardından Karadeniz ve Günebakış gazetelerinde yıllarca foto muhabirliği yaptı. 2011 yılından itibaren Trabzonspor Kulübü’nün Medya Departmanlığı’nda fotoğraf editörü olarak görev yapıyordu. Fotoğraf alanındaki işiyle alakalı materyal seti ve çektiği fotoğraflarla işinde ustalaştı. Trabzonspor’da forma giymiş bir çok futbolcunun, saha içindeki fotoğraflarının yer aldığı albümlerinde kuşkusuz onun imzası vardır. Futbol, enstantane, portre, doğa, makro ve manzara gibi alanlarda işi ile alakalı ödüller de aldı.
*
Yıllar sonra ikinci evliliğini yaptı ve Kuaför Fatma Hanım ile evlendi. Boztepe’nin yeni komşusu imar ve doğa katliamını yaşayan Çukurçayır Mahallesi’nde bir sitede kiracı olarak ev tuttu. Evi arabası bankada parası yoktu ama gözü de yoktu. Herhalde o da biliyordu; iki günlük dünya. En azından mutlu bir yuvası vardı. Ardından bir kız, biri erkek ikizleri oldu. Şu anda ortaokulda eğitim-öğrenim gören ikiz çocukları Yağız ve Hümeysa’nın bugünkü üzgün ve çaresiz hallerini yazmaya klavyenin tuşlarına parmağım varmıyor.
Trabzonspor kafilesiyle ile deplasmanlara gidiyor. Şehir şehir, ülke ülke dolaşıyordu. Son bir yıldır altyapıda görevlendirilmişti. Yılar önce bir Trabzonspor idmanında beyninden rahatsızlanmış, Trabzon Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi’nin yoğun bakımına kaldırılmıştı.
Epilepsi durumu vardı. Boğazına çok düşkündü. Yediğine, içtiğine, beslenmesine çok dikkat etmediği için Karaciğerinde sıkıntılar yaşamaya başladı. Alkol ve sigara ile hiç tanışmamasına rağmen, akciğerinde de problem yaşamaya başlamış ve aşırı kilo almıştı.
Altı ve iki ay kadar önce Bursa’daki Tıp Fakültesi Uludağ Hastanesi’nde iki kez tedavi gören Kazancı, önümüzdeki ay içerisinde de Trabzon Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi’nde karaciğerinden tekrar bir operasyon geçirecekti. Rahatsızlığı son zamanlarda akciğerini de etkilemeye başlayan Kazancı, son günler konuşmakta ve yürümekte oldukça zorluk çekmeye başlamış, kilo da almıştı. Rahatsızlığının ve yaşam kalitesinin düştüğünün, durumunun o da farkındaydı ama durumunu soranlara hep geçiştiriyordu.
Çok kırılgan ve alıngandı. Sinirlendi mi yüzü kapkara olurdu. Kendisine karşı bir kötülük hissettiğinde bunu hemen dışa vurur, sinirlenir bağırır, çağırır, sağı solu arar, etrafında güvendiği birkaç kişiyle sadece paylaşırdı. O kişi ya da kişilere de surat yapar kırılırdı. Çabuk küser, çabuk barışırdı. Uzun süre dargın kalamazdı, mizacında yoktu. Kalbinde kötülük taşımazdı ama kırıldı mı, kırılırdı. Gönlünü almak lazımdı. Alınca da tebessüm etmeye başlardı. Bazen beni bazen etrafındakileri olur olmaz kızdırır, sonra da paparayı yerdi. Ben de çok takılırdım kendisine, bazen de kızdırırımdım. Her gün beni arayıp yoklama yapmadan, konuşmadan edemezdi. Piyasadaki iyi ve kötü haberleri verirdi. Telefon açar ‘’ Haberin var mı? Sen uyu uyu. Neler oldu haberin yok.‘’ der, bana sallardı. Kimseye bir zarar verme gibi kabiliyeti yoktu.
*
Trabzonspor Kulübü'nden daha yeni emekli olmuştu. Ya bir ya da iki aydır emekli maaşı alıyordu ama yine aynı görevinde çalışmaya devam eden Kazancı, geçtiğimiz Ramazan Bayramı’ndan önceki hemen arife günü, Trabzon’un Atatürk Alanı'ndaki Meydan Parkı içerisinden geçerken, birden rahatsızlanıp arka üstü yere düşmüş ve beyin kanaması geçirdiği için, ambulans ile hastaneye kaldırılmıştı. Trabzon’un Yomra ilçesi Özdil Mahallesi’nden olan Kazancı, Trabzon Fatih Hastanesi acilindeki ilk müdahalesinden sonra, aynı hastanenin yoğun bakımına kaldırılmıştı. Hani derler ya; "Ala" kardeşimiz, arifeyi görmüş bayramı maalesef görememişti.
Yoğun bakımda bir hafta dolmadan bu sabah hayata gözlerini yuman, bu süreci yorgun ve stresin darbesini yemiş organlarıyla atlatamayan 55 yaşındaki Alaattin kardeşimiz için yazılacak çok şey var aslında, yazsak kitap olur da!
Şairin dediği gibi ‘’Mal sahibi, mülk sahibi, hani buraların ilk sahibi. Mal da yalan, mülk de yalan, gel biraz da sende oyalan.’’ Kendisiyle çok çok zaman geçirdiğim, özel konularını benimle çok paylaştığı sırlaştığı, zaman zaman dertleştiğimiz saf temiz yürekli kardeşimiz Kazancı'nın, anılarımızla, hatıralarımızla dolu yaşamı bu sabah istemesek de perde kapattı.
Çok üzgünüm desem neye yarayacak, neye faydası olacak? Bilmiyorum.
Ona dua etmekten ve son görevimizi yapmaktan başka yapacak bir şeyimiz kalmadı.
*
Son randevumuz cenazesi için; yarın öğlen, Boztepe Mahallesi'ndeki Osmanlı Camii'nde öğle namazının ardından kılınacak olan cenaze namazında, musalla taşında iki rekatlık bir namazı olacak. İmam helallik alacak. Cemaat yüksek sesle ‘’Helal Olsun’’ diye bağıracak.
Sonrasında, sonrasında mı? Yomra ilçesinin Kıratlı Mahallesi'ndeki Aile Mezarlığı’na defnedilmek için karadan kısa ama kıyamete kadar uzun sürecek bir yolculuğu olacak.
Hatıraların ve sırların bizde kalsın. Mekanın cennet olsun. Nurlar içinde uyu.
Hakkımız varsa biz hakkımızı helal ettik, senin de bizde hakkın var, helal et ‘’Ala’’ kardeşim.
Seni unutmayacağız.