Toplumların bozulması
Bütün dillerde değer yargılarını ifade eden kelimeler vardır. Şeref, namus, haysiyet gibi. Bu tür kelimelerin kullanım sıklığı, toplumların bu kavramlara verdiği önemi gösterir. Belli bir yaşın üstünde olanlar yukarıdaki kelimelerin, eskiye göre bugün daha az kullanılmakta olduğunun farkındadırlar. Bu durum, bu kelimelerin ifade ettiği kavramlara da toplumun artık daha az önem verdiğini gösterir.
Şemseddin Sami’nin sözlüğüne göre şeref; ululuk, ulu mertebe demektir. İkinci bir anlamı da iftihar, övünçtür. Aslında bu kelimeler şeref kavramını anlatmaya yeterli değildir. Şeref, insanların özellikle ruhi ve ahlaki değerler bakımından asil ve büyük olması ve Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlük’ünde belirtildiği gibi “başkalarının gösterdiği saygının” insanların bu şahsi değerlerine dayanması keyfiyetidir. Kavramı daha açık olarak şöyle ifade edebiliriz. İnsanlar toplum tarafından büyük bir saygı ve itibar görürler. Ancak bu saygı, onların makamlarından veya paralarından dolayı değildir. Sahip oldukları asil duygulardan, yüksek değer ve özelliklerden dolayıdır. İşte böyle insanlar şerefli insanlardır. Toplum nezdinde saygısı ve itibarı olmayan insanlar ise şerefsiz kabul edilir.
Haysiyet kavramı da şeref kavramına yakındır; o da değer ve itibar demektir. Ancak daha çok insanın, sahip olduğu değer ve özellikler dolayısıyla kendisine karşı duyduğu saygıyı ifade eder. Değerlerini yitirdiği için kendisine duyduğu saygıyı kaybeden insan haysiyetsiz olur. Her iki kavram için bugün daha çok onur kelimesi kullanılmaktadır.
Şeref ve haysiyet kavramlarının önemsendiği devirlerde bugün rastladığımız birçok olaya rastlanmazdı. Mesela bir diktatörün demir yumruğu altındaki zillete 40 yıl dayandıktan, o zilleti onlarca yıl kabul ettikten sonra başka ülkelerin sağladığı yardım ve silahlarla kazanılan savaş, “şerefli bir zafer” kabul edilmezdi. İsyancılar bunu böyle kabul etse bile diğer ülkelerin medya kuruluşları “büyük ve şerefli bir zafer kazanılmış gibi” sunmazlardı. Şerefli olan, bir halkın kendi gücüyle diktatörünü devirmesidir. Yine de bayrakları yırtmak, etrafı yağmalamak, heykelleri parçalamak şerefli insanlara yakışır davranışlar değildir. Otuz küsur yıl bir ülkeyi yönetmiş insanı demir kafese koyup mahkeme önüne çıkarmak da şerefli bir davranış değildir. Her hâlde bu, 30 küsur yıldır tahammül edilen zilletin dışa vurumudur.
Değer kayıplarının bizim ülkemizdeki tezahürleri de az değildir. Hastane basıp ara sokaklarda kaybolmak, gündüz külahlı gece silahlı dolaşmak şerefli işler değildir. Bir mücadele yapacaksanız haysiyetinizle, şerefinizle yapın; el silahıyla gerdeğe girmeyin.
Ortalıkta yalan dolan, hile hurda, çifte standart, adaletsizlik, zorbalık kol geziyorsa toplum olarak bunlara hep birlikte karşı koymalıyız. Değerlerin yozlaştırılmasına, yitirilmesine hep birlikte karşı çıkmalıyız. Her konuda ve her alanda. Adaletsizlik kendi başımıza geldiği zaman değil, kime yapılırsa yapılsın tepki göstermeliyiz. Bugün bu yargı organının, öbür gün diğerinin yapısı değiştirilir. Bugün bu savcı, bu yargıç görevden alınır, öbür gün diğeri. İşlemleri yapanlar, yarın yeni gelenlerden de olmayacak taleplerde bulunurlar. Bu sebeple bütün haksızlıklara yargı organlarının ve mensuplarının topyekun karşı çıkması gerekir. Yarın, her şey için çok geç olabilir. Haksız bir görevden almaya karşı yeni tayin edilen kişinin “ben bu görevi kabul edemem” demesi ne kadar onurlu bir davranış olurdu! Namık Kemal’in “görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten / çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı hükûmetten” beytini hatırlayıp “doğruluktan sapan bu uygulamalar karşısında hükümet kapısından şerefimizle çekildik” diyen onurlu insanlar çoğalsa ne iyi olurdu! Allah’a şükürler olsun ki son zamanlarda komutanlarımız istifa ederek bu asil davranışı gösterdiler.
Aynı tutum ve davranışları spor camiasından da beklemek hakkımızdır. Bir takıma karşı yapılan haksızlıklar, bütün takımları ortak tavır almaya itmeliydi. Bugün ona yapılan yarın size de yapılır. Şampiyonlar Ligi’nden men edilen takım yerine bir başka takım getiriliyor. Sağlam ve değerleri yıpranmamış bir toplumda lige katılma hakkı verilen takımın kendisi bunu reddederdi. İnsanlar da, takımlar da, toplumlar da kendi değerleriyle yükselir; başkalarının ihsan ettikleriyle değil. Yarın bütün spor camiası da siyaset batağının içine çekilirse kimse şikâyet etmesin!