Toplum "cinnet"e mi koşuyor!

Güzel memleketimin, çilekeş insanları ne yapıyor. Ülkem nereye koşuyor.
Gün olmuyor ki, akılara durgunluk veren bir olay, bir karar veya bir gelişme olmasın.
Gerçekten de, dış politikasından tutun da, adalet, maliye ve benzeri organların, kuruluşların hatta mekanizmaların işleyişine kadar “acayip” gelişmeler oluyor.
Sadece, geçtiğimiz haftanın başlarında, meydana gelen olaylardan bazıları mercek altına alınırsa, vatanın içine düşürülmek istenen durumun vahameti kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Başbakanlık binasına elini kolunu sallayarak giren ve kurusıkı tabancayla ateş eden şahsın yarattığı şok daha atlatılmadan Başbakan Erdoğan ile ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’nun “bahtsız bedevi” ve karşılığı “kutup ayısı” muhabbeti(!) halkı adeta şaşkına çeviriyor.
Tekirdağ’da, kendisine bira parası vermeyen şahsı bıçaklayarak öldüren bir suçlu binlerce kişi tarafından “linç” edilmek isteniyor.
Hanımını yakmak isteyen bir doktorun eylemi “endişe” yaratıyor.
Çalıştığı bir taksiyi Taksim meydanının ortasında yakan şoförün öfkesi ise “trajik” olmaktan öte bir anlam taşıyor.
8 yaşındaki afacan, babasının av tüfeğiyle oynarken kendisinden birkaç yaş büyük ağabeyini öldürüyor.
Üç dört gün içerisinde görülenler, işitilenler, toplumun “cinnet” getirme dönemi yaşadığını veya yaşatıldığını sanki haykırıyor.
Üstelik; birkaç gün önce, İstanbul Bağcılar’da 4 çocuğunu, eşini ve şüphelendiği kardeşini ve kendisini vuran, bu “aile faciası” nın söylentisi bile insana endişe
veriyor.
Evinden barkından kaçan minikler, genç kızlardan çoğunun feci akıbeti, çıtayı yükselttikçe yükseltiyor.
Hele, terör örgütü PKK’nın azılı bir lideriyken ele geçirilen Şemdin Sakık’ın “tanık” , TSK’nın çoğu üst rütbeli askerlerinin “sanık” olduğu bir Türkiye’nin neyi ifade ettiğini bilmek mümkün olmuyor.
Bütün bu “feci” olaylar, çelişkiler gün be gün yaşanırken, kamuoyunu objektif olarak bilinçlendirme, bilgilendirme zorluğunda olan çoğu medya organ ve mensuplarının, bilerek veya bilmeyerek “ahkâm” kesme gayretleri zirveye çıkıyor.
Oysa, hangi düşünce içinde olunursa olunsun, yazarların çizerlerin görevleri bambaşka boyutlar içeriyor.
Bu yüzden de, çoğu yazarların kişisel görüşleri taraflı yorumları okuyucu veya seyircileri pek ilgilendirmiyor.
Belki de, bu yüzden yeni yeni düşünceleri görüşleri ve yorumları yeni isimlerle artık lanse ediliyor.
Ne var ki “sabit” fikirli, “partizan” görüşlü gazeteciler, yazarlar, programcılar sütunlarından ve ekranlardan çekinmiyor. Sanki “cinnet” in başka bir türü sergileniyor.
Kim ne derse desin; çoğu politikacısıyla, diplomatıyla, yazarıyla çizeriyle, sanatçısıyla, sporcusuyla daha doğrusu çoğu katmanlarıyla Türkiye, sanki ne yazık ki, çıldırıyor.
Kısacası, sabır ve huzur dilemek icap ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları