Toplu riyakârlık

MHP Kayseri Kadın Kolları Başkanı Serap Şule Kalın,-daha birçok kadın gibi- "Türkiye bu tecavüzü konuşmuyor" etiketiyle paylaştı, zihinsel engelli kızın hamile olduğu anlaşılınca ortaya çıkan seri tecavüz rezaletine tepkisini.

Çayıralan Sulh Ceza Hakimliği'nin gizlilik kararından sonra bizim de enine boyuna yazmak imkânımız kalmadı. Ama zaten soruşturmanın detaylarından daha önce konuşulması gereken ve en az soruşturmanın seyri kadar önemli bir meselemiz var bence:

Riyâkarlığımız!

***

Aydınlık'tan Oktay Yıldırım, Yozgat'a bağlı Cürali köyünde yaşanan bu iğrençliği ilk kaleme aldığında -baştan sona her ayrıntı mide bulandırıcıydı ama- üç cümlesi ok gibi içime saplanmıştı:

"Bütün köy, kurbanın zihinsel engelli olduğunu biliyordu. Ama neredeyse bütün köyün bildiği başka bir şey daha vardı. Köyden bazı kişiler sık sık kandırarak ve tehdit ederek onu iğfal ediyorlardı..."

Kimi kendi evinde, kim ahırda, kimi ormanda; bulan bulduğu, kandıran kandırdığı yerde; tam üç yıl devam etmiş tecavüz -işkence demek lazım bence- bir köyün gözünün önünde.

Şimdi gitseniz o köye, o savunmasız, korunmasız, bir başına, gariban kızcağızın başına geleni sormaya kalksanız, -yiğidin harman olduğu yerde nasıl oldu- şaşıp kalmış gibi davranırlar, halbuki nasıl da muhafazkâr olduklarından dem vurur elleriyle dizlerini döve döve "ah", "vah" diye girerler söze...

Ne "şerefsiz"liği kalır yapanların, ne "alçak"lığı, ne "ahlaksız"lığı, ne "namussuz"luğu... "Ah bir elime geçirsem..." derler, ne cezalar keserler kahvehane köşelerinde...

İkiyüzlülüğün daniskası!

Oysa...

Kim bilir kaçı "kih kih" gülerek izlemiştir büyük ihtimalle arkadaşı, akrabası, komşusu da olan zanlıların "marifetleri"ni... Üzerine espriler yapmışlardır aralarında, her biri kendi tecrübesini anlatmıştır ötekine, salyalarını akıta akıta dinlemiştir sözüm ona onlar kadar insanlıktan çıkmamış olanlar da...

Bu aşağılık suçun işlendiğini bilip, görüp, duyup yahut hissedip de susmak artık ne kadar "insanlık" sayılırsa...

***

İnsan mısınız bilmem ama suç ortağısınız!

Hepiniz oradaydınız!

Ve sizin gibiler yüzünden tecavüzün, cinsel istismarın, küçük yaştaki çocuğu tacizin, ensestin mağdurlarının/muhataplarının alınlarına sürülmüş birer "namus lekesi", "utanç", faillerinin de "elinin kiri", "zaafı", "ayıbı" filan değil düpedüz ve çok büyük "insanlık suçları" olduğu kavranmadıkça, yazık ki bu ülkede daha çok çocuk, kadın sessiz sedasız ödemek zorunda kalacak kendilerine kesilen bu ölümcül faturaları!

+++++

Darbe rantı

----

Bir okurumuz, Şeref Salgın "Şehir içindeki kışlalara Ağaoğlu talipmiş. Bu açıklamalara bakınca darbenin ardında rantçılar mı var acaba?" diye soruyor.

Darbenin "ardında"kini bilmem ama "ardından" olanı söyleyeyim:

Adettir, her darbeden sonra sermaye, bağlı olarak da rant el değiştirir.

+++++

Demek ki olmuyormuş...

------

Hulusi Paşa lise mezunu. Karargâhında planlanan darbeyi en son o duydu. Bir de üzerine kendi emir subayına esir oldu.

Necdet Paşa düz liseden geldi. "Darbeci generaller"in çoğu döneminde terfi ettirildi.

Demek ki olmuyormuş!

++++++

Mağduriyet iddiaları artıyor

-------

Başbakan, "FETÖ"yle ilgili olarak yürütülen soruşturmalarda "kurunun yanında yaş da yanmayacak" dedi ama mağduriyet mesajları yağıyor e-postalarımıza.

Biz görevimizi yerine getirip aktaralım.

Darbe girişimi sonrası tutuklanan Tokat Jandarma Bölge Komutanı Adnan Arslan'ın oğlu Cihan Arslan yazmış:

"Babam Kara Harp Okulu 1985 çıkışlıdır. Geçen sene Tuğgeneral yapıldı, vatansever, devletine milletine bağlı bir insandır. Yıllarca terör ile mücadele etmiştir... Tatilde olmamıza rağmen bir alçağın sıkıyönetim komutanlıklarına ismini yazmasından dolayı gözaltına alınmıştır.

Biz 12 Temmuz'dan 16 Temmuz'a kadar Side'deki jandarma kampındaydık. Babam silahını falan da evde bırakmıştı. O gece kendine ait il jandarma komutanlarına "birliklerinizden çıkmayın" dedi. Ayrıca telefonla arayıp soranlara bunun münferit bir olay olduğunu sabaha biteceğini söyledi.

Gözaltı kararı çıktıktan sonra da Manavgat Cumhuriyet Başsavcılığına ifade vermeye bizzat kendi gitti.

Babam Gülen cemaati dahil bütün cemaatlere tarikatlara her zaman karşı olmuştur... Bizim alnımız ak. Babam temize çıkacak. Ancak mesleğini ibadet eder gibi yapan babamın onuru kırılmıştır.

Umarım cevap verirsiniz çünkü artık sesimizi duyurmak istiyorum.

Babam cezaevinde belki de bir sürü subay gibi haksız yere tutuluyor."

İlgililerin bu iddialara kulak kabartıp, nedir ne değildir gerekli incelemeyi yapması dileğiyle...

+++++

Demokrasiye değil demokrasi mitinginin "samimiyetine" inanmadığı için Sıla'nın konserleri iptal edildiğine göre sahiden "demokrasi nöbeti" bitmiş demek ki!

Yazarın Diğer Yazıları