Topal mağduriyet
Çok güzel vesileydi...
Mübalağanızın kâhyası mı var; "asrın mağdurları/mağdureleri" olunabilirdi...
Gül gibi, 'rüzgarı tersine çevirme/milletin topkeyûn sahiplenmesine mazhar olma' fırsatı uçtu gitti.
Hollanda'ya yönelttiğimiz her suçlamanın aynından yaftalar sallanıyor çünkü sizin de boynunuzda!
***
Konsolosluklar;
- Hangi bayrağı taşıyorlarsa o ülkenin topraklarıdır.
- Konsolosluk topraklarında, konsolosluğun bulunduğu ülkenin değil, konsolosluğu açan/yollayan ülkenin yasaları geçerlidir.
- Konsolosluklar dokunulmazdır.
Ve bütün bunların yanı sıra; Orta çağ'da olsa "savaş nedeni" sayılabilecek skandal uygulamalarla engellemek şöyle dursun, devletler kendi ülkelerinde bulunan konsoloslukların "huzurunun bozulmasına, onurunun kırılmasına engel olmak amacıyla gerekli her türlü tedbiri almakla yükümlüdür."
Tartışılacak hiçbir tarafı yok;
Hollanda, kendi imzasının da bulunduğu Viyana Sözleşmesi'yle korunan bütün bu hakları ihlal etmiştir. Uluslararası yasaları çiğnemiştir. Bu manada da temayülleri yıkmakla kalmamış; kabahat da işlemiştir.
Tutumu düşmancadır.
Kınıyorum.
Madalyonun bu yüzünde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan'a bütün samimiyetimle geçmiş olsun diliyorum.
Hem Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin bir mensubu, hem bir insan, hem de bir kadın olarak maruz kaldığı muamele kabul edilemez.
***
Gel gelelim...
Madalyonun bir de öteki yüzü var.
Tıpkı Viyana Sözleşmesi'nin uluslararası alanda Hollanda'ya yükledikleri gibi, Türk yasalarının da, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar Türk siyasilere yüklediği bir takım sorumluluklar var.
Fatma Betül Hanım'ın ne işi vardı Hollanda'da?
Kendisi, dünkü basın toplantısında tekrar tekrar ifade etti:
"Orada yaşayan seçmene, yeni Hükümet sisteminin neler getireceğini" anlatacaktı!
Diğer deyişle, 16 Nisan'da halk oyuna sunulacak Anayasa Değişikliğinin "propagandasını" yapacaktı.
Yapamaz oysa.
Resmi Gazete'de 22 Mart 2008'de yayınlanan "Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"a göre;
"Yurt dışında ve yurt dışı temsilciliklerde seçim propagandası yapılamaz."
Aynı minvalde, YSK'nın 15 Şubat 2017 tarihli 109 No'lu kararına göre de;
"Yurt dışında ve gümrük kapılarında her türlü propaganda yasaklandı."
Anlayacağız;
Hollanda suçlu.
Ama Hollanda'nın suçlu olması, konsolosluklarda propaganda yapmaya kalkışarak yasalarımızı çiğneyen AKP'li bakanları suçsuz yapmıyor!
***
Kafamda deli sorular
-------
Hollanda'da Türk konsolosluğuna sokulmayarak, sınır dışı edilen, oraya "Evet" propagandası yapmak üzere giden Fatma Betül Sayan Kaya değil de;
Mesela, geçmişte de Türk millî menfaatlerini savunuyor diye Avrupa'da gayri hukuki muameleye uğrayan Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu olsaydı...
Mesela, bütün bunlar Prof. Dr. Ümit Özdağ Hollanda'ya "Hayır" toplantısı yapmak için gittiğinde yaşansaydı...
Mesela, "insanlık dışı muameleye uğrayan kadın", konsoloslukta "Hayır" çalışması yapmaya kalkışan Selin Sayek Böke olsaydı, Bihlun Tamaylıgil olsaydı, Şafak Pavey olsaydı...
Bir:
İktidar, onlar için de aynı bu tonda ortalığı ayağa kaldırır, dünyaya kafa tutar mıydı?
İki:
MHP, onlar için de Türk Federasyonu'nu teyakkuza geçirir, protesto eylemleri başlatır mıydı?
Hayır mı!
O zaman nasıl inanalım savunulanın demokrasi olduğuna, insan hakları olduğuna, ülkenin ve mensuplarının onuru, şahsiyeti olduğuna?
***
KEŞKE...
-----
Keşke, Dışişleri Bakanımızın uçağına iniş izni vermeyen Hollanda'yı protesto etmek için Rotterdam Havalimanı'nda oturma eylemi yapan camia;
Siyasi propaganda faaliyetlerinde devlet uçağını kullanan AKP'li Bakanı protesto etmek için de Esenboğa Havalimanı'nda otursaydı aynı şekilde...
İşte o zaman çok hakkaniyetli olurdu.