Teşhisi doğru koymak
Şehit haberleri arka arkaya geliyor. Beş şehit, 24 şehit...Yüce Allah’tan bütün şehitlerimize rahmet dilerim.
Bunca şehide rağmen hâlâ teşhisi doğru koymuş değiliz. Katiller ne istediklerini açık açık söylüyorlar. Türkiye toprağının bir kısmı bizim, diyorlar; biz bu devlete ortağız, diyorlar. Bu taleplerimizi kabul etmediğiniz müddetçe öldüreceğiz, diyorlar. Bu sesleri ben duyuyorum. Yöneticiler duymuyor mu? Ana muhalefet lideri duymuyor mu? Katillerin ne dediğini ben anlıyorum. Yöneticiler anlamıyor mu? Ana muhalefet lideri anlamıyor mu?
Talepler bu kadar açık olduğuna göre, katiller taleplerini bağırarak, kurşun ve bomba yağdırarak ifade ettiklerine göre hâlâ sorunu “terör sorunu” olarak mı adlandıracağız? Hâlâ sebebi göz ardı edip görüntüye göre mi soruna isim vereceğiz? Teşhisi doğru koyalım: Sorun “terör sorunu” değildir; “bölücülük sorunu” dur. Tekrar ediyorum, sorun, “bölücülük sorunu”dur. Katiller spor olsun diye insanlarımızı öldürmüyorlar; ülkemizden bir parça koparmak için terör uyguluyorlar.
Mesele bu kadar açıktır ve lafı eveleyip gevelemeye gerek yoktur. Açılımdı, müzakereydi diyerek bin dereden su getirmeye gerek yoktur. Neyi müzakere ediyorsunuz? Türkiye’den toprak taleplerini mi müzakere masasına yatırıyorsunuz; yoksa Türk milletine ortak olma taleplerini mi? Ortada bir düşman var; ben senin evinin dörtte birini istiyorum, diyor. Bunu kabul etmezsen evine ortak olacağım, diyor. Bunu da kabul etmiyorsan, öldürürüm, diyor. Eğer gücün yoksa, korkuyorsan düşmanın talebini kabul edersin. Yoksa Türkiye bu durumda da kimse bize söylemiyor mu?
Elbette Türkiye bu durumda değil. O hâlde sonuçsuz laflar ve oyalamalar niçin?.. Düşman ülkeyi bölmek istediğine, bu sonuca ulaşmadan insanlarımızı öldürmekten vazgeçmediğine ve vazgeçmeyeceğine göre, biz de ülkenin bölünmesini asla kabul etmeyeceğimize göre çözüm de tektir: Düşmanı ezmek. Bölücü, düşmandır ve ezilmelidir.
Teşhis ve çözüm yolu böylece net bir şekilde ortaya konulursa kısa zamanda sonuca ulaşılır. Önce, kanunlar yetersiz ise yeni kanunlar çıkarılarak bu yetersizlik giderilir. İdam cezası geri getirilip terörist başı asılır. Bölücülüğe ve teröre destek çıkanlar cezalandırılır. Bölücü terörün maddi gücü büyük ölçüde silah ve uyuşturucu kaçakçılığından gelmektedir. Kaçakçılığın önü alınır ve böylece bölücü terörün maddi gücü yok edilir. Terör, gayrinizami bir silahlı harekettir. Dolayısıyla ona karşı da mutlaka gayrinizami bir şekilde savaşılır. Sızma hareketleriyle, terörün yurt içindeki ve yurt dışındaki elebaşıları yok edilerek terör başsız bırakılır. Bu tedbirleri alıp uygulayacak bir siyasi iradenin başarılı olmamasına imkân yoktur.
Aksi takdirde, PKK’nın İran kolu PJAK’ı yok eden İran yönetimi kadar bile olamadık, diye düşünmek zorunda kalırız. Eh, utanma duygusu olanlar da her hâlde bunu bir zillet olarak kabul ederler.
Prof. Dr. İsmail Hakkı Gökhun’un vefatı
Türkçülük fikrinin önemli isimlerinden İsmail Hakkı Gökhun da uçup gitti. Allah rahmet eylesin! Gökhun, 1960’lı yıllardaki Türkçülük hareketinin unutulmaz isimlerinden biriydi. Atsız’ın başkanı olduğu Türkçüler Derneği kurucularındandı. CKMP (MHP) gençlik kollarının ilk başkanlarından biri de oydu. Türkçüler arasında latife yollu şaman diye anılırdı. Atsız da kendisine şaman diye takılırdı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde biyokimya dalında ihtisas yapmış ve profesör olmuştu. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi’nde de bir süre başkanlık yapmıştı. 1960’lardaki Türkçülük tarihinin hafızası gibiydi. 20 Ekim 2011 Perşembe günü Ankara, Karşıyaka mezarlığında toprağa verildi. Hatıralarımızın bir kısmını da onunla Tanrıdağı’na yolladık. Ailesine, sevenlerine, bütün Türkçülere baş sağlığı diliyorum. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun!