Terörvari bir şeyler
Türkiye'deki bir siyasi/ideolojik grubun katile katil, teröriste terörist diyememesi/dememesini "demokratik hak" saymanın kaçınılmaz sonu:
Artık "diyememek/dememek"le yetinmiyor bir de aksini iddia ediyorlar:
- PKK bir terör örgütü değildir!
Nedir öyleyse?
- Siyasal haklar için mücadele eden silahlı bir hareket!
Ya o katliamlar, yol kesmeler, haraç toplamalar, mahkeme kurmalar, ayaklanmalar, köy yakmalar, bebek kurşunlamalar?
- Terörvari bir şeyler!
Ama terör değil!
Ve bütün bunları iddia edebilen kişi kim-ne olursa olsun toplumsal statüsü itibarıyla bir "hukuk adamı"! Yıllarca kanun metinlerini, "adalet" kavramını, insan hak ve özgürlüklerinin anlamını, "devlet"in neden "hukuk"la idareye muhtaç olduğunu vs. hatmetmiş olması gerektiği gibi; bütün bunların eğitimini almış binlerce avukatı da -Baro Başkanı olarak- temsil makamında...
"Mustafa Balbay günlükleri"ne terör örgütü cephaneliği muamelesi yapılmasını en çok bu kafa destekledi ama 3 yaşındaki Hüsniye'yi, 3 yaşındaki Taybet'i, 5 yaşındaki Sait'i, 9 yaşındaki Nurettin'i, 9 yaşındaki Rahime'yi, 11 yaşındaki Ömer'i, 11 yaşındaki Vasfiye'yi, 11 yaşındaki Meryem'i, 12 yaşındaki Fatma'yı, 12 yaşındaki Hanife'yi, 14 yaşındaki Hediye'yi aynı gece, aynı köyde diri diri yakan yangın bombaları, bu kafaya göre belli ki çocuklar yakar top oynasın diye atılmıştı!
"Nutuk", teröristler arası örgütsel bağ kurmakta delil olarak kullanıldı bu ülkede; hayli kalın ya demek ki milletin kafasını yarmak suretiyle katledecektiler! Şu fani dünyanın görüp görebileceği en vahşi, kanlı terör örgütü ilan edildiler! Ama köy halkını camiye doldurup otomatik silahlarla tarayanlar değil, 9 aylık Gülcan'ı annesinin kucağından alıp diri diri ateşe atmak "terörvari bir şey"!
"Kırmızı Başlıklı Kız" CD'si bulundurmak terör örgütü üyeliği göstergesi.
Mozart CD'si silah! Teröristler ses bombası olarak kullanacaklardı çünkü! Ama 1 yaşındaki Bilgehan'a sıkılan merminin çıktığı "bir kırmızı gül dalı"!
Karşılaştırmalı "hangisi terör" listesini uzatmak mümkün ama ruh sağlığınıza yazık...
Bitirmeden, kavramlar böylesine tersyüz edilince kafam karıştı, bir minik maruzatım olacak:
On binlerce insanın katili, devletin bölünmez bütünlüğü karşısında da tehdit durumundaki bir terör örgütünün terör eylemlerini alenen "siyasi hak mücadelesi" olarak nitelendirmek "suçu ve suçluyu övmek" kapsamına girer mi girmez mi?
Girerse bu bizim yasalarımıza göre (TCK 215) suç değil mi?
Suç ise bu suçu işleyenler neden ellerini kollarını sallayarak dolaşmaya, nasıl her gece bir televizyon kanalında aynı suçu tekrarlamaya devam edebiliyorlar acaba?
Şüpheli diye tutuklayamazsınız ha...
Başbakan "şüpheli diye birini tutuklayamazsınız" diyor.
Ben de;
"İlhan Selçuk" diyorum. "Kuddusi Okkır" diyorum. "Türkan Saylan" diyorum. "Müyesser Yıldız" diyorum. "Mehmet Haberal" diyorum. "Engin Alan" diyorum. "Hurşit Tolon" diyorum. "Mustafa Balbay" diyorum. "Fatih Hilmioğlu" diyorum. "Şener Eruygur" diyorum. "Tuncay Özkan" diyorum. "Bilgin Balanlı" diyorum. "Korkut Özarslan" diyorum. "Kemal Kerinçsiz" diyorum. "Sevgi Erenerol" diyorum. "Soner Yalçın" diyorum. "İlker Başbuğ" diyorum..."Barış'lar (Pehlivan-Terkoğlu)" diyorum. "Nedim Şener" diyorum. Diyorum da, diyorum...
Ama en çok, "emin misiniz" diyorum;
Madem canlı bomba listesindeki terörist için bile "şüphe" yetmiyor tutuklamaya, nasıl göz yumabildiniz bunca "değer"in ipe sapa gelmez iddialarla, elde hiçbir gerçek-somut delil olmadan gözaltına alınmasına, tutuklanmasına, çoğunun beraat ettikleri yani "masum" oldukları davalarda 5 yıla varan/aşan süreyle "zulümhane"lerde tutulmasına...
Başınızı yastığa koyarken hiç geliyor mu aklınıza;
"Ali Tatar" diyorum.
"Murat Özenalp" diyorum.
"Batu" diyorum. "Duru" diyorum. "Gökçen" diyorum. "Vebal" diyorum...