Terörün sebebi bölücülük değil mi?
Kızılay’da Başbakanlığın hemen yakınında patlayan bombanın mesajı doğru okunmalı. “Türkiye büyüdüğü için yapılıyor, buna hakları yok, terörle bir yere varılmaz” gibi manasız, vahşeti ve bölücü amacı gizlemeye yarayan beyanatlardan kaçınılmalı. İçi boş koşuşturmalar ve toplantılarla gerçeklerin üstü örtülmemelidir. Aksi takdirde endişe ederiz ki, bu defa bu da mümkün olmayabilir.
Çünkü PKK hedefine yaklaştığına, inisiyatifi ele geçirmek için siyasi iktidarla hesaplaşmanın zamanının geldiğine inanıyor. Bundan dolayı taktik değiştirmiş, şehirleri ve kritik noktaları hedef alan yaygın saldırıya geçmiştir. Kısacası yeni bir döneme girilmiştir.
Şöyle ki:
Bu döneme girildiğinin ilk belirtileri seçimlerden önce ortaya çıktı. Bir yandan İmralı’da pazarlıklar yapılıp protokoller paraf edilirken, öbür yandan eş zamanlı olarak AKP iktidarını tecrit etme, yalnızlaştırma stratejisi devreye sokuldu. Mesela, Başbakan Erdoğan Hakkâri’ye gittiğinde kepenkler indirildi, miting meydanında olaylar çıkarıldı. Çeşitli illerde parti teşkilatı saldırılara uğradı. Buna karşılık CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu gidince kepenkler kaldırıldı. MHP’nin Diyarbakır mitinginde olay çıkarmama kararı alındı. Köy korucuları ve muhalif olan mahalli liderlerle barış görüşmeleri yapıldı. Bunun anlamı AKP iktidarının kuşatılması değilse ne olabilir?
Buna rağmen iktidar, PKK’nın elindeki istismar araçlarını almak için istenenlerin çoğunu yaptığını, ama terörün neden durmadığını hâlâ sorabiliyor? İşte meselenin bam teli burasıdır. Bu sorunun birinci cevabı, meseleye PKK açısından bakınca görülebilir. Sizin veriyoruz dediklerinize PKK, Türkiye’ye vura vura alıyoruz, mevzileri düşüre düşüre kazanıyoruz diyor. Bunun en açık delili, TRT-6 yayına başladığında, Diyarbakır Belediye Başkanının, dağlardaki binlerce gencin kanı pahasına dilimizi kazandık, sıra toprağımıza geldi açıklamasıdır.
İkinci cevabı meselenin özüyle ilgilidir. Terör sonuç, bölücülük sebeptir. Terör ülkeyi bölmek için yapılıyor. Siz terörle mücadeleye bölünmeyi önleyecek, milletin birliğini güçlendirecek tedbirlerle başlamazsanız asla başarılı olamazsınız. Hele bunun tam tersini yaparak etnik gruplara (aşiret topluluklarına) siyasi kimlik kazandırıp ayrışmayı; anayasadan Türk kimliğini çıkarıp devleti kimliksizleştirmek suretiyle, etnisetenin egemenlikten pay istemesini meşrulaştırmış olursunuz. Sonuçta istemeden de olsa bölücü teröre hizmet edersiniz.
Demek ki, bölücü terörle mücadeleye bakış düzeltilmezse, alınacak her tedbir PKK’nın ekmeğine yağ sürecektir. Mesela:
- Dağa çıkışları önlemek için 50 bin gence iş verilecekmiş. Eğer uygulama bütünlüğü olan bir projeye, (milletin birliğine) bağlı olarak yapılmazsa korkarız ki, PKK finanse edilmiş olacaktır. Çünkü gençlerin bölücü duygulara kapılması kolay olduğundan, verilen işi PKK sayesinde aldığını düşünecek, devletten maaşlı militan olarak bölücülüğe ve teröre hizmet edebilecektir. Örgüt, ücretsiz elektrik, herkese yeşil kart, sağlık ve çocuk yardımı, devletin yatırımları gibi destekleri böyle göstermiyor mu?
- PKK, “Demokratikleşme ve özgürleşme” adına çıkarılan yasalar ve idari uygulamalarla siyasallaştırıldı.
- ABD, Bağdat ve Erbil’den istenen yardım ve izinlerle (!), Oslo’da bir yabancının arabuluculuğunda yapılan müzakerelerle uluslararasılaştırıldı.
Sonuç: Siyasi iktidar, bölücü terörü hafife almaktan vazgeçmeli. Acilen devletin ilgili bütün unsurlarıyla toplanarak 2002’den bu yana takip edilen siyaseti sorgulamalıdır. Bölücü terörle mücadeleye bakış, yanlışlardan ders alarak yeniden belirlenmelidir. Asırlardır birlikte yaşayan, aynı vatanın, aynı devletin, aynı milletin, aynı dil ve dinin, aynı kültürün, aynı türkü ve şarkının, aynı örf ve âdetlerin, aynı sanat ve mimarinin, mutfak ve ev düzeninin eşit ve şerefli insanları olduğumuz temelinde, bölücülük fitnesinin kökünü kurutacak kapsamlı bir plan hazırlanmalıdır.
Bu ve benzeri tedbirler alınmazsa, Başbakanlığın yanında patlayan bombanın, bundan sonra nerelerde patlayacağını herkes iyi düşünmelidir.
Siyasi iktidarların öncelikli görevinin, vatanın bütünlüğünü, milletin birliğini, devletin üniter ve milliliğini, kanun hakimiyetini, vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamak olduğu hatırlanmalıdır.