Temel fıkrasından farkı yok...

Temel, yolda karşılaştığı Yahudi'ye basmış tokadı.

Adam şaşkın:

- Manyak mısın kardeşim, ne diye vuruyorsun?

Temel öfkeli:

- Siz İsa peygamberu çarmıha germişsünuz!

- İki bin yıl önce oldu o...

- Olsun, ben dün duydum!

***

Tam da bu ayarda Star'ın dünkü manşeti. Diyorlar ki:

- Sözcü Gazetesi'nin FETÖ ile işbirliği yaparak suça karıştığı iddia edilen bazı çalışanlarına ilişkin Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren davanın devam ettiği öğrenildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturmada tespit edilen yeni deliller de dosyaya eklendi. Bu delillerin başında ise Uğur Dündar'ın Sözcü Gazetesi'nde yazdığı ve ABD Savcılığı'nca FETÖ mensupları ile beraber yürütülen soruşturmaya ilişkin yayınlar geliyor. Dündar'ın yanı sıra FETÖ ile işbirliğini açıkça yazan Emin Çölaşan da yer alıyor. Sözcü, "Silahlı terör örgüte içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek, isteyerek yardım etmek"le, patronu Burak Akbay ise "Terör örgütü yönetmek"le suçlanıyor.

***

Bir gazete "manşet" yaptığına, bu yolla okuruna "bugün benim için en önemli olan haber, gelişme bu" mesajı verdiğine göre konuyla ilgili "yeni bir durum" oluşmuş olmasını beklersiniz değil mi?

Bir merak uyanır içinizde, dikkatiniz sunulmuş bir "son havadis" ararsınız satır aralarında...

İnanır mısınız, yok!

Haberde, sanki dün ortaya çıkmış, hatta muazzam bir gazetecilik başarısıyla kendileri ortaya çıkarmış gibi sundukları, "öğrenildi" fiiliyle verdikleri ne varsa hepsi, herkesin malumu oldu zaten Sözcü iddianamesi aracılığıyla!

Ha, bu habere imzasını koyan "muhabir(!)" arkadaş, Savcı Asım Ekrem'in hazırladığı ve 2 Ekim 2017'de kabul edilen topu topu 73 sayfalık iddianameyi, aradan bir aydan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ okumadıysa, bu zahmete girmediği için de kendisine "servis" edilen her yemi "çok gizli yeni bilgi" sanıyorsa, o başka...

O zaman da, "vebal" gibi ağır bir mevzu da barındıran "haber" yerine "günün fıkrası" köşesini yazdırmalarını tavsiye ederim patronlarına...

***

Kimi, kimden fethediyorsunuz(!)

Cumhurbaşkanı, "... ayağa kaldırdığımız, ecdadın emaneti olan her eserle adeta İstanbul'u yeniden fethediyoruz" diye konuşunca merak ettik haliyle;

Kiminle savaşarak?

Kimin elinden alarak?

Kimin yerle yeksan ettiklerini ayağa kaldırarak fethediyorsunuz İstanbul'u?

Neredeyse çeyrek asırdır cami, tekke, medrese, çeşme, hamamları imara açan, bir tek çivi çakılamaz nitelikteki SİT'lere dozerlerle dalan, restorasyon diye canım tarihi boya küpüne sokup çıkaran, surlara dekoratif sandalyeler çakan, taşları delip kapılar, korkuluklar takanlar filan hep "partili" de o bakımdan!

"ROK" namlı yandaş medya canlısı Atatürk'ü sahiden de babası gibi seviyorsa -infiale ne gerek var- bundan sonra ailesi düşünsün; vah ki vah hallerine...

***

Firma da "Sehven" mi seçildi?

TRT, 10 Kasım günü, "İstanbul Muhafızları" çizgi filminde, "kötü adam"ın, "kötülük listesi"nin Mustafa Kemal Atatürk imzasıyla yayınlanması rezaletinin bütün sorumluluğunu "yapımcı firma"ya yükledi.

Yapımcı firma olan "Neher Prodüksiyon" da, "sehven" dedi ve özür diledi.

Hadi yiyelim...

TRT gibi köklü, her nevi teknolojik donanıma, istemediği kadar kadroya sahip bir kurum, zinhar birilerini ihya etmek için filan değil, kendisi çocuk programı yapmaktan aciz olduğu için, yani ihtiyaçtan, mecburen bu çizgi film işini "dış yapım"a ihale etmiş olsun...

Bu dış yapımcı, Neher Prodüksiyon da, hiçbir kasıt, örtülü mesaj kaygısı, kara propaganda çabası olmaksızın, tesadüf bu ya, çalıştığı yabancı uyruklu model artist Atatürk'ün imzasını tanımadığı için "sehven" bu çirkinliğin parçası olmuş olsun...

Peki, TRT, dış yapımlardan gelen çizgi film, belgesel veya her neyse yayınlayacağı, izleyiciye sunmadan önce kendisi bir incelemez mi? Denetlemez mi? Herhangi bir yapımda sehven milletin anasına sövülse bu da ekrana gelecek mi?

Bundan ziyade merak ettiğim;

İnternet sitesi sehven açıklamasından sonra aniden "ulaşılamaz" olan bu Neher Prodüksiyon neyin nesi? Ne kadar "yakinidir" mesela sahipleri? Onca firma içinden, eski bir AKP milletvekilinin mahdumlarına ait olanı da "sehven" mi seçildi?

Yazarın Diğer Yazıları