Tek başına alınan kararların olumsuz neticesi millete yansıyor

Tek başına alınan kararların olumsuz neticesi millete yansıyor

İYİ Parti Genel Sekteri ve Parti Sözcüsü Cihan Paçacı, bütçe açığının temel sebebinin, AKP iktidarlarının aşırı israf harcamaları, bütçe gelirinin azalması ve özellikle faiz giderlerinin artmasından kaynaklandığını belirtti.

İYİ Parti Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Cihan Paçacı, Başkanlık Divanı sonrasında açıklamalarda bulundu. Erbil'de gerçekleşen terör saldırısında şehit olan diplomatımız için Allah'tan rahmet dileyerek sözlerine başlayan Paçacı, gündemdeki son gelişmelere değindi.

Paçacı, bütçenin açık vermesinin sebebi olarak, AKP iktidarlarının aşırı israf harcamaları, bütçe gelirinin azalması ve özellikle faiz giderlerinin artmasından kaynaklandığını belirtirken, ABD'nin S-400 ile ilgili Türkiye'ye bulunacağı yaptırımlara ne kadar hazır olunduğunu sordu. Cihan Paçacı, "Türkiye Cumhuriyeti bu yaptırımlara ne kadar hazırdır ve Türkiye’ye kısa ve uzun dönemde ne gibi maliyetler getirecektir? Türkiye bunlardan habersizdir. Hatta millet iradesinin tecelligahı TBMM yeterince bilgi sahibi değildir" dedi.

İYİ Parti Sözcüsü Cihan Paçacı'nın açıklamaları şu şekilde:

"Sözlerimin başında dün akşam saatlerinde Erbil'de vuku bulan menfur saldırıda şehit edilen diplomatımız Allah'tan rahmet kederli ailesine ve milletimize sabırlar diliyorum.

Diplomatlarımıza yapılan saldırıları hatırlatan bu terör eyleminde sorumlu ya da sorumluların bir an önce açığa çıkartılarak adaletin tecellisini beklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Bildiğiniz üzere 16 Nisan 2017 günü Türkiye'de bir referandum gerçekleştirildi. Bu referandum, parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adında yeni bir sisteme geçilip geçilmemesi ile ilgili bir referandumdu.

Bu referandum, tarihe şaibeli bir referandum olarak geçmiştir. Hepimizin bildiği üzere bu referandumda mühürsüz oylar geçerli sayılarak sonuç ilan edilmiştir. Bütün milletimizin çok güvendiği ve objektif olduğuna inandığı Yüksek Seçim Kurulu, mühürsüz oyları geçersiz sayarak yüzde 51’lik bir oyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kabul edildiğini açıklamıştır. Daha sonra, 24 Haziran 2018’de bu sistem uygulamaya geçirilmiştir. Sistemin temel özellikleri tek adama dayalı olmasıdır. Yürütme, yasama ve yargının tek elde toplanmasıdır. Parlamentonun etkisiz hale getirilmesidir. Cumhurbaşkanının partili olmasıdır ve yargının tarafsız ve bağımsızlığının kaybolmasıdır. Cumhurbaşkanlığının partili hale getirilmesi anayasamızda konumu ve görevleri belirtilmiş cumhurbaşkanlığı makamı, hukuken var olsa da fiilen yok edilmiştir. Bu tenakuz, yeni bir tartışmanın kapısını aralamıştır. “Cumhurbaşkanı, cumhurun tamamını mı yoksa kendisine oy verenlerin mi Cumhurbaşkanıdır?” tartışmasını başlatmıştır. Bu sistem Sayın Erdoğan’ı, Ak Partililerin Cumhurbaşkanı gibi davranmasına yol açmıştır, bu yola itmiştir. Daha önce hiçbir ülkede denenmemiş bu ucube sistem sürekli kriz ve kaos üreten bir noktaya gelmiştir. Bu sistem hukuki, siyasi ve iktisadi yapımızı tahrip etmektedir. Son 1 yılda ekonomimize baktığımızda faizler artmıştır, döviz kurları artmıştır, enflasyon artmıştır, bütçe açığı artmıştır, işsizlik artmıştır, fukaralık artmıştır... İşte sistemin ekonomideki faturası…"

c00128ea-e835-44d2-8ef1-d7a08cdb19e4.jpg

"BÜTÇE AÇIĞI AKP'NİN İSRAFLARININ ESERİ"

"Şöyle bir yapılan değerlendirmelere baktığımızda, Özellikle 2014'te 10. kalkınma planında, milli gelir 2023 hedefi 2 trilyon dolar iken, bu sisteme geçildikten sonra yapılan 2023 hedefi 1. 1 milyon dolara gerilemiştir. Yine kişi başına milli gelir 2014’te yapılan değerlendirmeyle 2023 yılında 25 bin dolar olarak öngörülmüş, ancak bugün 12.484 dolar olduğu tahmin edilmektedir. İhracat, işsizlik yine buna benzer rakamlarla doludur. Bir de gerçekleşene bakmak lazım, orada da 2018 hedefi mesela işsizlikte 7.2 iken yüzde 14.4'e çıkarak tarihi bir rekora imza atmıştır. Özellikle bütçe bu dönemde delik deşik edilmiştir. Yıl sonu bütçe açığı hedefi 80.6 milyar TL iken, 2019 bütçesi 6. ayın sonunda 78.6 milyar açık vermiştir. Yani öngörülen 1 yıllık açık 80.6, 6. ayda 78.6 milyar açık ile karşı karşıya kaldık. Bu da toplam açığın yüzde 97'si ilk altı ayda gerçekleşmiş demektir. Bu gidişle Türkiye bütçesi yıl sonunda tarihi bir açıkla karşılaşacaktır. Açığın azaltılması için Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası kaynaklarına göz dikilmiştir. Bu durum bataklığa saplanmış birinin kurtulmak için çırpınırken daha fazla batmasına benzemektedir.

Açığın temel sebeplerine baktığımızda ise, AK Parti iktidarlarının aşırı israf harcamaları, bütçe gelirinin azalması ve özellikle faiz giderlerinin artmasından kaynaklandığı görülmektedir. Ekonomimiz bu kadar kötü bir tablo ile karşı karşıya iken diğer sektörlere bakmakta fayda var. Ekonominin böyle olması sonunda acaba sağlık sistemimiz ekonomiden farklı mı? Tarımımız, Sanayimiz farklı mı? Hani bu sistemde Türkiye uçacaktı? Bırakın uçmayı gelinen noktada mevcudu dahil koruyamaz hale gelmiştir. Bu ucube sistem Türkiye’ye kaybettirmektedir. AKP içerisinde bile tartışılan bu sistemin tek savunucusu kalmıştır; o da bu sistemden nemalanan Cumhur İttifakı’nın küçük ortağıdır. Öyle ki, parlamenter sistemi savunanları, fetö ve pkk ile irtibatlandıracak kadar ileri gidilmiştir. Sayın Bahçeli geçtiğimiz günlerde Kastamonu’da yaptığı bir konuşmasında; "Eski sisteme dönelim diyenlerin, fetö ile irtibat ve iltisakları vardır. Eski sitemden medet umanların pkk'ya diyet borçları bulunmaktadır. Bunlar icazetlidir, iki yüzlüdür, kalpleri mühürlüdür, siyasetleri rehinlidir, zihinleri haciz altındadır" Suçlamalarında bulunmuştur. Bu isnat ve ithamları demokrasiye inanmış kimsenin kabul etmesi mümkün değildir. Halkımızın yarısı referandumda bu ucube sisteme hayır demiştir. Bu insanlar fetöcü müdür, pkk ile iltisak halinde midir?

İYİ Parti olarak biz, güçlendirilmiş parlamenter sistemden yanayız. Biz hukukun üstünlüğüne, çoğulcu demokrasiye inanmaktayız. Biz güçler ayrılığını savunuyoruz. Biz, Cumhurbaşkanlığı makamının tarafsız olması gerektiğini savunuyoruz ve biz, Elhamdülillah fetöcü de değiliz. Siyasi parti liderleri nezaket ve zarafet diline ve konuşma üslubuna ihtimam göstermek zorundadırlar. Herkes, inandığı sistemi savunabilir. Kendisi gibi düşünmeyenlere hakaret etmek hiç kimsenin ne hakkı ne de haddidir."

"TÜRKİYE YAPTIRIMLARA NE KADAR HAZIR?"

"Aylardır ülke gündemini meşgul eden, NATO ve ABD ile ilişkilerimizin örselenmesine sebep olan “S400 hava sistemi” nin parçaları Türkiye’ye getirilmeye başlanmıştır. Sistemin kurulup aktif hale gelmesi Nisan 2020’yi bulacağı söylenmektedir.

Ancak ABD yaptırımları başlamıştır bile…

Türkiye F35 pilot eğitim programına alınmamıştır.

Güney Kıbrıs’a yönelik ABD silah ambargosu kaldırılmıştır.

Görünen odur ki, bu yaptırımların gerisi gelecektir.

Burada üzerinde durulması gereken husus; Türkiye Cumhuriyeti bu yaptırımlara ne kadar hazırdır ve Türkiye’ye kısa ve uzun dönemde ne gibi maliyetler getirecektir? Türkiye bunlardan habersizdir. Hatta millet iradesinin tecelligahı TBMM yeterince bilgi sahibi değildir.

Cumhurbaşkanının tek başına aldığı kararın olumsuz neticeleri ile milletin karşı karşıya kalması gibi adil olmayan bir durumla yüz yüzeyiz.

İktidar, parlamentoyu bilgilendirmek ve dış politikamızı milletimizin desteğiyle tahkim etmek yerine, her zaman olduğu gibi milli refleks ve şuurla karşılanması gereken meseleyi, yine oya, sandığa nasıl tahvil edeceği hesabına dalmıştır.

Öte yandan Doğu Akdeniz’deki sorun, bölgesel bir sorun olmaktan çıkarak uluslararası bir sorun haline dönüşmüştür. ABD ve Rusya’dan sonra Avrupa Birliği de soruna müdahil olmuş ve Türkiye’ye yönelik aldığı yaptırım kararıyla Güney Kıbrıs’ın yanında, Türkiye’nin karşısında durduğunu ilan etmiştir.

AK Parti iktidarı, Akdeniz ve Ege’deki tarihi müktesebatımızın geç de olsa farkına varmaya başlamıştır. Bu kararlı tutum sadece Doğu Akdeniz üzerinde değil, sahiplenilmiş Ege’deki adalarımız konusunda da ortaya konmalıdır.

Bir diğer husus, Doğu Türkistan meselesinde hükümetin sergilediği ve Türk milletini üzen tutarsızlıktır. Çin hükümetinin baskı ve zulümlerine karşı 22 ülkenin yayınladığı ortak bildiride ülkemizin imzasının bulunmaması ve bu konuda hükümetin gösterdiği duyarsızlık hayret vericidir ve izaha muhtaçtır.

Uygur Türklerine reva görülen zulüm elbette tüm insanlığı ilgilendirmektedir. Ama öncelikle Türk Milletinin meselesi olduğunu unutmamak gerekir. Kendi soydaşlarına hayrı olmayan bir ülkenin “Ensar-muhacir” edebiyatına soyunması hamasetten başka bir şey değildir. AK Parti iktidarını, Doğu Türkistan meselesinde içine düştüğü duyarsızlıktan sıyrılıp, soydaşlarımızın sorunlarına sahip çıkmaya çağırıyoruz."