Tek adam sisteminin iflası!
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, ''ben her şeyim her şey de benim'' diye iddia etme sistemine dönüşmüştür. Üç yıllık uygulamasıyla sistem "yasa benim ben yasayım" demenin de ötesinde "devlet benim ben devletim" demeye doğru evrilmektedir.
Mevcut durumda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hikmetinden sual edilemeyecek bir konumdadır. Hesap vermez hesap sorar, yargılanmaz yargılar, tarafsız değil partilidir. Cumhurbaşkanı, sistemin "tek yetkilisi" ve belirleyicisidir. Görüşleri, düşünceleri ve iddiaları eleştirilmez, onaylanır! Kararlarının ürettiği olumsuz sonuçlardan siyasi rakipler ya da dış güçler sorumlu tutulur.
Düşünebiliyor musunuz? On dokuz yıldır iktidarda olanlar ekonomide meydana gelen krizin baş sorumlusu olarak muhalefeti ilan etmektedir. Kurun başını alıp gitmesinden de "üst akıl", "dış güçler", "faiz baronları", "mandacı siyasetçiler", "mandacı ekonomistler" sorumludur. Kararları alanlar, ihaleleri yapanlar, et/ot ithal edenler, kendi getirdiği MB başkanlarını, ekonomi bakanlarını görevden alanlar da faizleri düşüreceklerini söyleyenler hiçbir şeyden sorumlu değiller!
Bir yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Faiz acı ilaçtır, kararlılıkla uygulayacağız" demişti. Son olarak kur gemiyi azıya aldığı bir dönemde de şunları söyledi: "Ülkemizdeki mandacı iktisatçılar ve mandacı siyasetçiler, Türkiye''nin en büyük ekonomik kurtuluş mücadelesini tam tersi göstermeye çalışıyorlar. Bu faizler düşecek. Biz, yüksek faize halkımızı da çiftçimizi de ezdirmeyeceğiz."
Bu sistemde siz faizleri düşüreceksiniz de elinizi tutan birileri mi var? Sorun faizse taksit taksit niye düşürüyorsunuz? Bari bir defada yapın da belirsizlik ortadan kalksın!
Faizin acı ilaç olduğunu söyleyen de faizin düşeceğini söyleyen de Sayın Erdoğan''dır. Faizden kurtulmayı "ekonomik kurtuluş savaşı" ilan eden de o oldu. Olan biten tersinden okunarak suçlu olarak mandacı iktisatçı ve siyasetçiler gösteriliyor. (Hatırlatalım devletin kurucusu Atatürk, 1923''te "Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferlerle desteklenmezse payidar olamaz" demişti.)
İktidar ekonomideki alt üst oluşu asli faillerinin (yöneten ve karar verenler) dışındaki herkese ihale ediyor. Kendilerinin ürettiği sorunlar, başkalarına ihale edildiği için yanlış ekonomik/mali ve politik karar alanlar kendilerini düzeltmeye ihtiyaç duymuyorlar.
Hâlbuki Erdoğan son üç yıldaki üç kur krizi sırasında da "ekonomik kurtuluş savaşı"ndan söz etmişti. İlk söylediği tarih olan 16 Ekim 2018''de 5,78 olan dolar/TL kuru, ikinci kez söylediği 31 Ekim 2020''de 8,30, üçüncü son çıkışı sonrası ise 13,45''e kadar tırmandı.
Sayın Cumhurbaşkanı faizlerin düşürülmesi gerektiğini her açıkladığında kur yükseliyor. Piyasa kur konusunda tam dengeye varmak üzereyken bir kez daha faizin düşürüleceğinden söz ediyor bu defa kur daha da yükseliyor. Durum tam sükûnete kavuşacağı sırada o tekrar faizi düşürmede ne kadar kararlı olduklarını söylüyor ve kur yükselmeye devam ediyor. Son olarak Cuma günü "Faizler düşecek. Yüksek faize halkımızı da çiftçimizi de ezdirmeyeceğiz" dedi, kur yeniden dalgalandı ve yükseldi.
"Faiz düşecek" ya da "düşmeli" diyerek faiz düşmez! Faiz, söylem sorunu değil ekonomi/maliye sorunudur. Üretimi artırarak, yatırım ve verimlilik seferberliğiyle, ihracatı teşvik ederek, israftan tasarruf ederek, rezervleri ve yedek akçeleri amacına uygun kullanarak sonuçta ekonomiyi iyileştirerek faiz düşürülebilir.
Cumhurbaşkanı her "Faiz düşecek" dediğinde kur yükseliyor, "enflasyon" dediğinde fiyatlar tavana vuruyor, "ekonominin kitabını yazıyoruz" dediğinde piyasalar karışıyorsa milleti fiyat artışlarından korumak için konuşulmayacak yapılması gerekenler yapılacaktır!
Yaşananlar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi''nin daha doğrusu tek adam yönetiminin iflas ettiğinin kanıtıdır. Milletin sırtında kambur olan tek adam sistemini ülke daha fazla taşıyamayacaktır. Ancak olan, dar ve sabit gelirli vatandaşlara olacaktır!