TBMM açılış notları...
Detaya girmeden önce genel bir "manzara-i umumiye" özeti geçeyim:
Bir yanda;
Abartılı bir sevgi "gösteri"si...
Abartılı bir saygı "gösteri"si...
Abartılı bir sadakat, bağlılık "gösteri"si...
Diğer yanda;
Abartılı bir sevmeme gösterisi...
Abartılı bir saymama gösterisi...
Abartılı bir takmama gösterisi...
Rahatsız edici bir "tribün" havası; partilerin gönüllü "amigo"ları...
Sanırsın çok değil üç gün sonra birbirlerinin gözlerini oyacakmışçasına bir şiddet ve celale teslim olacak olanlar bu arkadaşlar değil... Sanırsın çok değil yarım saat önce Meclis bahçesinde birbirlerinin arkasından saydıranlar bu arkadaşlar değil... Mübalağalı bir "-mış gibi" yapma hali... Aşırı dozda samimiyetsizlik...
***
"-cilik" oynamak her zaman mutlu etmeyebiliyor demek ki insanı;
"Evcilik" oynamak eğlenceliydi...
"Öğretmencilik" oynamak eğiticiydi...
"Doktorculuk" oynamak yaratıcıydı...
Bütün konuşmaları dikkatle dinlemeye çalıştım ve fakat, Meclis çatısı altında "demokrasicilik" oynamak ruh halimize nasıl bir katkı sunacak, anlamadım.
TBMM Başkanı Binali Yıldırım'ın, ses sisteminin çalışıp çalışmadığından emin olamayınca, açılışı "Kimse TBMM'nin sesini kısamaz" diye esprimsiyle(!) yapması, salondan aldığı alkışı hak edecek kadar "komik" miydi mesela;
TBMM'nin sesinin bizatihi "kimse kısamaz" diyenlerin öncülüğünde gidilen sistem değişikliğiyle kısılmayı geçtim kesilmiş olduğunu bile bile niye kıkırdadı neredeyse bir salon dolusu insan!
Keşke "TBMM'nin sesi kısılacaksa, onu da biz kısarız" deseydi de, bir gerçeğin dürüstçe ifadesini takdir manasında ben de katılabilseydim alkışçılar tayfasına!
Şunu da anlamadım;
TBMM çatısı altında "her türlü sorunun, bütün sorunların konuşulacağı"nı vaat etti de Başkan;
Ya sonra?
TBMM ama güle oynaya ama kavga gürültü her şeyi konuşacak da sonra ne olacak? O konuşmalar -yeni sistemde- neye yarayacak?
***
Yaşlanıyorum zahir;
Uzun, çok uzun, konferans tadındaki konuşmalara odaklanamıyorum artık...
Bu sebepten dolayı satır satır yorum yapabilmem mümkün değil ama Cumhurbaşkanı'nın konuşmasından şöyle bir cümle kaldı aklımda:
"Kanunlar ancak sizlerin teklifiyle gündeme gelebiliyor..."
Müstehzi bir gülümseme oluştu dudağımda...
"Gündemden düşmesi"ne kim karar veriyor; onu da yaşayarak göreceğiz nasılsa!
***
Nankörlük de etmeyeyim; hiçbir faydası da olmadı değil bu açılış izleme faaliyetinin. Oldu. İkisini de atayan aynı olduğu için "siyasi bakan" ile "icracı bakan" arasındaki farkı bir türlü kavrayamamıştım; dün, bunu idrak etmemi sağladı. "Siyasi bakan"lar koltuktan fırlama, düğme ilikleme, coşkuyla alkışlama, dakikalarca gözlerini kırpmadan adeta büyülenmiş gibi konuşma dinlemekte daha mahirken, "icracı bakan"lar biraz daha rahatlar... Cumhurbaşkanı'nın konuşması boyunca telefonla oynamaları olsun, mesajlaşmaları olsun, maşallah içlerinde muhalefet milletvekillerinin umursamazlığını aratanlar var!
***
Velhasıl...
Biz İstanbul'dan gelenlerin kolay kolay alışamayacağı, hazım problemi olmayan, kolay benimseyen, kolay vazgeçen, kolay kızan, kolay affeden, kolay unutan "Ankara kafası" diye garip bir zihniyet hâkim buralara...
Anlayacağınız, burada da "öteki" olmak düştü yazarınıza...
***
SORU-YORUM
Dün "açılış" hatırına, "nezaketen" tokalaştığınız, hal hatır sorduğunuz milletvekillerine, yarın sırf siyasi propagandanız uğruna "terörist"e varan ithamlarda bulunmaya utanmayacak mısınız?
***
GÜNÜN HAYRANI
Ben, Cumhurbaşkanı'na, AK Partili Naci Bostancı kadar hayran hayran bakanı görmedim arkadaş!
***
ODTÜ Dekan ataması kargaşası
-------
Geçtiğimiz günlerde, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray'ın, ODTÜ İİBF Dekan atamasıyla ilgili olarak paylaştığı ve seçimin 53 oy alan Ayşe Güneş Ayata'nın galibiyetiyle sonuçlanmasına rağmen atananın 20 oy alan Ramazan Sarı olmasını kınadığı mesajını da aktardığım bir yazı kaleme almıştım.
Okurlarımızdan Burhan Kaya, durumla ilgili bir bilgilendirme yolladı; gerçi ODTÜ gerekli açıklamayı yaptı ama hak geçmesin, onu da aktarayım:
"Ramazan Sarı, ODTÜ İşletme'de yüksek lisans yaparken tanıştığım, çok değerli ve başarılı bir akademisyendir... Birçok uluslararası akademik değerlendirme kuruluşu tarafından Türkiye'nin en önemli iktisatçıları arasında gösterilir...
Okuldaki dekan seçimi olayı yanlış ve eksik yansıtılmış. Ayşe Hoca, resmî olarak aday olmamış ve bir program yayınlamış. Bölümdeki hocaların bir bölümü ise aralarında anlaşarak kendisini oylamışlar. Usule uygun olarak aday olmadığı için yüksek oy çıkmasına rağmen dekan olamamıştır..."