Tarrikalı Tatarrus ve damdumakrasi
Sevgili okurlarım, bugün size, kıssadan hisse bir çocuk hikâyesi anlatacağım. Zira siz de bugünlerde yeterinden fazla uykudan önce masallar dinleyip duruyorsunuz, bu da uyumanıza devama yardımcı olur.
Efendim, rivayet o ki dünyanın kilit bir bölgesinde çöllerin üzerinde suları bol her türlü cevheri olan, kendi kendine gıda açısından yeten Tarrika diye bir kabile varmış. O kabilenin halkı ise gösterişe meraklı ve karınlarını doyuracak paraları olmamasına karşılık teknolojinin en son ürünü olan aygıtları kullanır, dünyanın en zengin kabilelerinin sokaklarında bile görülmeyecek lüks otomobillere binermiş. Halkın bir başka özelliği de atalarının çok cesur ve mert olmasına karşılık yeni nesil kabile üyelerinin vurdumduymaz, birbirine kazık atan, gölgesinden korkan kişilere dönüşmesiymiş.
Yıllar önce kabilesini arkadaşları ile kölelikten kurtaran sarışın Tarrikalı Tartarrusun koyduğu kurallar bırakılmış, safahat, yolsuzluk ve tembellik yayılmış. Az sayıda kalan sarışının adamları da sürekli reise homurdandıkları için kabile yönetiminin tepkisini çekiyormuş.
Kabile halkı kendilerini yönetmek üzere dört veya beş yılda bir reis seçermiş. Ancak bu kabile afatı, kölelik zamanlarından olsa gerek ne hikmetse hep kendilerini azarlayan, kendilerine hakaret eden ve kabilenin mallarını har vurup harman savuran birisini bulur ve onu reis yaparmış. Halk bir tuhaf olduğu için reisin kapısında yatar, "bizi azarla, bize hakaret et" diye yalvarırmış. Damdumakrasi denen kabilenin reis seçme geleneği ile seçilen reis durur durur, damdumakrasi için diye halkın anasını ağlatırmış
Aslında kabile halkı reisi kendilerinin seçtiğine inanırken bu operasyon, kabilenin topraklarında, doğal zenginliklerinde gözü olan büyük kabile ve onun maşası olan büyücü tarafından gerçekleştirilirmiş. Büyücü deyip de geçmeyin, büyücü çok önemli bir kişiymiş. Kabile yönetimine nane olur, asayişten sorumlu kabile güvenlik memurlarını, kabilede adaleti sağlayan terterazileri o seçermiş. Büyücü, kabile topraklarında oturmaz, büyük kabilede yaşar ve parmağını uzaktan kabile işlerine sokarmış.
Büyücü çok güçlüymüş, isterse reisi zırhlı makam tahtaravanına kitler, sara krizleri geçirmesini sağlarmış. Büyücüde para bol, para vererek borazanlar kiralar, yazıcılar tutup papirüs kâğıtlarına fermanlar bastırırmış. Yayınlanan papirüse de kendi tarafı olduğunu belli edecek adlar bulmuş. Büyücü adamı olan reisin durumu sallantıya girince papirüsle ortalığı karıştıracak konu bulur ve reisi zor durumdan kurtarırmış. Söylentilere göre büyücü, kabile topraklarında gözü olduğu söylenen öteki koca kabile tarafından yaratılmış ama ne hikmetse kabile halkı beleş yemek, avanta geçinmek adına söylentilere aldırmazmış.
Bu arada sarışın Tatarrus tarafından kabile topraklarının sınırlarını terterazilerle korumak amacıyla kurulan savaşçılarla kabile reisi ve büyücü arasında gizli mücadele varmış. Savaşçılar büyücü ve kabile reisinin koca kabilenin malı olduğunu bilip buna karşı çıkınca, kabile savaşçıların kulaktan kulağa konuşmalarını büyücüye ve reise verilmiş. Onlar da papirüs aracılığıyla bu konuşmaları yayınlayıp, kendilerine karşı çıkan varsa terterazileri kullanarak timsahlara yem edermiş. Bu da yetmemiş, büyük kabile Tarrikalılardan bir kısmına, siz başkasınız, başka dili konuşuyorsunuz diyerek dağlara çıkıp pusu kurup ok atarak savaşçıları telef etmeyi sağlamış. Büyük kabile bir süre sonra işine yaramayan ayrılıkçı kabile elemanlarının başını da yakalayıp savaşçılara vermiş. Ona da kalması için koca ottan bir ev yapılmış. Bu farklı olduğu söylenen gurupla savaşan savaşçıları da yakalayıp siz büyücüye ve reise karşısınız diye terteraziler aracılığıyla tel kafeslere koymuşlar.
Kabile halkının tepkilerine karşılık ihtiyar heyeti ve reisle savaşçıların başı bir araya gelip ciddi konuları konuşuyor havası verirmiş. Oysa büyük çadırda kabilenin en güzel kızlarını ve reisin yeni satın aldığı akbaba konuşulup şakalaşılmış ve sihirli su içilip eğlenmişler. Kapının önüne çıktıklarında ise içerde sekiz saat gülüp oynadık deme yerine, ciddi ciddi kabile meselelerini tartıştıklarını söylemişler. Oysa gün gün kabile zayıflar, tüm servetler elden giderken, toprakların bir kısmı ile mallar satılmış. Küçük kabilelerin bir oyuncağı olan bizim kabileyi kimse adam yerine koymamaya başlamış.
Bizim kabile artık mağara devri yaşayan kabilelerle görüşüp onların arasında kendini bir şey zannedermiş. Halkın ise hâlâ durum umurunda değilmiş. Ya korkudan ya da karakter bozukluğundan sesini çıkarmayıp her şey gök tanrısından geliyor diyerek tapınaklara dolar olmuşlar. Oysa gök tanrısı bile artık bizim kabileyi adam yerine koymuyormuş.
Oysa o günlerde kabile halkı muz ve Hindistan cevizi bulamayıp, sade suda süpürge tohumu haşlayıp yiyormuş. Bu sıkıntı tüm kabile mallarını götüren kabile reisinin çadırında hissedilmediği için de ekonomik kriz bize teğet geçti hamdolsun diyormuş. Ama bu durum reisin taraftarlarını da etkilemeye başlamış ve bir açık ateş toplantısında birbirlerinin boğazına sarılmaya başlamış. Bu arada büyük kabile de, bu reisi yeteri kadar kullandık, yeni bir reis bulalım demeye başlamış.
İşte o son gün yeni kabile seçiminde tüm kirli işlerini yaptırdıkları büyücüyü ve reisi şaşırtarak yeni hazırladıkları adamlarını reis seçtirmişler. Böylece başka kabilelerinin oyuncağı haline gelen Tarrikalıları bir süre daha sömürüp yok etmeye devam etmişler.
Kıssa dan hisse!!!!!!