Tarlayı iyi sürmüşler; "Rabbim verdikçe veriyor"

ABD himayesindeki Venezuela darbesine destek veren ülkelere bakıyorum;

Kolombiya, Peru, Ekvador, Paraguay, Brezilya, Şili, Panama, Arjantin, Kosta Rika ve Guatemala...

***

Oysa, Arjantin bu filmi görmüştü.

Başkanlık Sarayının işgal edildiği başarısız ilk darbe girişiminin ardından yüzde 62'yle yeniden devlet başkanı seçilen Juan Domingo Peron'u devirmek için ülkede sayısız sabotaj, suikast, bombalama düzenlendi.

Franco'nun Guarnica'yı bombalatmasından sonra ilk kez bir ordu kendi başkentini hedef aldı ve otuz savaş uçağı tarafından bombalandı...

Uzun ve zahmetli(!) oldu ama Peron, istifasını ilan etti, sürgüne gitti de ne oldu?

Sonuç:

Arjantin, 1955'ten 1983'e kadar "parlamento" yerine ABD destekli "ordu" tarafından yönetildi.

Arjantin ekonomisi, IMF ve Dünya Bankası'na bağımlı hale geldi.

***

Şili, bu filmi, hem de en acı haliyle gördü.

Salvador Allende'nin iktidara gelmesini "bu yarımküredeki en büyük meydan okuma" olarak algılayan ABD, IMF'ye hiçbir şekilde boyun eğmeyen sosyalist lidere karşı "kukla"sı Pinochet'i Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturtmayı başardı.

Pinochet, hükümet yanlısı subayları öldürttü.

Başkanlık Sarayı'nı ve Allende'nin ailesinin evini bombalattı. Son nefesine kadar direnen Allende öldü.

Sonuç:

Şili, 16 yıl boyunca "faşist cunta" tarafından yönetildi.

Estadio Nacional de Chile'de binlerce sivil işkenceye uğradı.

Bir milyon Şilili ülkesini terk etti.

***

Paraguay bu filmi yakın zamanda daha 10 yıl önce gördü; "Yoksulların Psikoposu" Fernando Lugo, "kumpas"la başkanlıktan indirildi.

Brezilya yaşadı; "demokratik darbe(!)"yle düşürülen Lula da Petrobras'ın yerine Amerikan maşası bir idare geldi.

Panama bu filmi işgale uğramak suretiyle gördü...

***

Allende, ölmeden sadece dakikalarca önce, üzerine bomba yağarkenki seslenişinde "Bu tarihi dönemeçte halka olan sadakatin, bedelini hayatımla ödeyeceğim. Ve onlara binlerce Şililinin tertemiz vicdanına serptiğimiz tohumların kuruyup gitmeyeceğinden şüphem olmadığını söyleyeceğim... Bunlar benim son sözlerim, fedakârlığımın boşuna olmadığına eminim" demişti. Görünen o ki, Latin Amerika'nın hiç de azımsanmayacak bir bölümünde, onun serptiği tohumlar yerine CIA'nın ektikleri tohum verdi!

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu "Bizim tarlayı sürmüşler" demişti ya o hesap; ABD, Latin Amerika'yı da öyle bir sürmüş ki, yaşadıkları onca acıya, istilaya, insanlık dışı yaptırımlara rağmen, "Rabbim verdikçe veriyor(!)" yarım asır sonra bile hâlâ meyve toplayabiliyorlar!

Maduro kardeşim; dediğimi yap, yaptığımı yapma!

ABD Başkanı Trump'ın, Venezuela'da kendisini "Geçici Devlet Başkanı" ilan eden Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido'yu tanıdığını açıklayıp, Devlet Başkanı Nicolas Maduro'ya "askerî müdahale" tehdidinde bulunmasının ardından, Maduro'ya destek veren Türkiye'deki iktidar sahipleri;

"Maduro kardeşim! Dik dur, yanındayız!" demişler.

"Hiçbir ülkenin başka bir ülkeye başkan atayamayacağını" söylemişler.

***

Maduro da tam olarak anlayamamış olabilir; adamcağız zaten adeta bir sıratta, kafası karışıp yalpalamasın, kafa üstü çakılmasın diye soruyorum:

Nasıl bir dik duruş sergilesin mesela?

Simon Bolivar gibi mi?

Salvador Allende gibi mi?

Fidel Castro gibi mi?

Che Guevara gibi mi?

Venezuela idealini yerle bir ettiği, mirasını bir varyemez gibi tükettiği Hugo Chavez gibi mi?

Yoksa...

Ülkelerini "mahvetmek"ten bahseden Trump'ın "stratejik ortaklıklarını onurlandırmasını bekleyen" bir duruş mu?

Trump'ın tehditlerine "üzüldüğünü" söyledikten sonra "müspet bir görüşme"yle "ABD'ye her türlü desteği vermeye hazır hale" gelmeye teşne bir duruş mu?

***

Diyorum ki yani...

Anti-emperyalist bir duruş mu olsun?

"Koltuğumu almayın da gerisi ne gam" duruşu mu?

Söylediğinizi yapıp, sahiden de "dik" mi dursun, yoksa yaptığınızı yapıp "dik durmuş gibi" mi yapsın Maduro?

Söyleyin de, gazınıza gelip yanlışlıkla "stratejik ortağınız"a diklenmesin;

"Maduro kardeşim"den "Ma-dure"ye dönmesin!

SORU-YORUM

İlk emri "Oku" olan bir dinin "diyanet"i, "tahsil ile dindarlık arasında ters yönlü bir ilişki olduğundan" söz ediyorsa, bu her şeyden önce onun, "diyanet"i olduğu "din"den bihaber olduğunu göstermez mi?

Yazarın Diğer Yazıları