Tarihimizin Türk-Moğol kişi adlarındaki izleri

Tarihimizin Türk-Moğol kişi adlarındaki izleri

Prof. Dr. Tuncer Gülensoy ve Doç. Dr. Paki Küçüker'in hazırladığı "Eski Türk-Moğol Kişi Adları Sözlüğü" isimli eser Türkiye'de emekleme aşamasında olan Türk-Moğol araştırmalarında önemli bir boşluğu dolduruyor.

Orta Asya'nın muhtelif bölgelerinde göçebe olarak hayatlarını devam ettiren Moğollar, XIII. yüzyılın başlarından itibaren Doğu ve Batı arasında muazzam bir güç haline gelmeye muvaffak olmuşlardır. Asya Hunları, Göktürkler ve Uygurlar zamanında Türklerle yakın temas halinde olan Moğollar, bu durumun doğal bir sonucu olarak Türk kültürünün yoğun tesiri altında kalmışlardır. Gerek kültürel gerek siyasi anlamdaki bu ilişkiler Türk tarihinin, Moğol tarihi ile paralellik göstermesini sağlamıştır. Moğollar, Cengiz Han'ın 1206 yılında topladığı büyük kurultayın ardından Çin ve Türkistan havalisinden başlayıp, Doğu Avrupa'ya kadar uzanan geniş bir sahayı hâkimiyetlerine aldıktan sonra buralarda güçlü bir siyasi teşekkül haline gelmişlerdir.

                Dünya tarihinde önemli bir mevkiye sahip olan Türkler ve Moğollar, Rus ve Avrupalı Şarkiyatçıların dikkatini çekmiş ve XIX. yüzyıldan itibaren Türk-Moğol araştırmaları hız kazanmaya başlamıştır. Maalesef, bu araştırmalar Türkiye'de halen istenilen seviyeye ulaşamamıştır.

İşte Tuncer Gülensoy ve Paki Küçüker tarafından telif edilen "Eski Türk-Moğol Kişi Adları Sözlüğü" isimli eser Türkiye'deki emekleme aşamasında olan Türk-Moğol araştırmalarına büyük ölçüde katkı sağlayacak türdendir. Ahmet B. Ercilasun'un "Gülensoy'a Sunuş Yazmak" adını taşıyan "Sunuş"  kısmında eser hakkında kısa bir değerlendirme yapıldıktan sonra kişi adlarının tarih ve dilbilim açısından önemi üzerine dikkat çekilmiştir.

Eserin "Giriş" kısmında ise Türklerde ve Moğollarda "ad verme" geleneği örnekler yoluyla açıklanmaya çalışılmıştır. Bunun yanı sıra Türklerde ve Moğollardaki kişi adlarının mitolojik, kültürel, dini ve askeri yönü hakkında ilginç bilgiler verilmiştir. Ayrıca eserde takip edilen usûl ve çalışmanın zorlukları hakkında da bir takım değerlendirmelerde bulunulmuştur. *İlhan Aslan

Bilge Kültür Sanat Tel:(0212) 520 72 53

***

Şamanizm din mi, kültür mü?

Araştırmacı yazar Arif Erman "Tanrı Dini Şamanizm" adlı yeni kitabıyla eski Türklerin inanç dünyasını masaya yatırıyor. Erman, kapsamlı çalışmasında şamanizm hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor:

Şamanizm, olarak adlandırılan Türklerin eski inancı Tengricilik, günümüzde halen Sibirya ve Orta Asya'da kendi başına bir din olarak sürdürülmektedir. Günümüzde Saha, Hakas, Tuva ve Altay Türkleri ile Moğolların kuzey kolu olan Buryatlar Tengricilik olarak anılan bu dine inanan halklardır. Ayrıca Kırgızistan, Kazakistan, Moğolistan gibi ülkelerde Tengrici topluluklara rastlanmaktadır. Sayıları gittikçe azalmakla birlikte, bu dinin yaklaşık olarak 650 bin kadar inananı olduğu sanılmaktadır.   

Şamanizm'in, bir din mi, yoksa kökü çok eski çağlara dayanan bir kültür mü olduğu sorunu henüz tam olarak açıklığa kavuşmamıştır. Bugün kabul edilen tez, "şamanizm"in ata ruhlarına ve doğa varlıklarına tapınmaya dayanan eski bir inanç olduğu biçimindedir. Hatta daha ileriye gidip, "şamanizm"in tek tanrılı dinler gibi bir inanç sistemi olmadığı, diğer dinlerden etkilenmiş ve zamanla kendi kültür kimliğini oluşturmuş bağımsız bir kültür olduğu iddia edilmektedir. Bu iddiada bulunanlara göre "şamanizm", ilkel doğa tanrılarının gücüne inanmaktan ortaya çıkmış olan bir olaydır. Çünkü "akademik" ve "bilimsel" araştırmalar yapmış olan Çin, Rusya, İskandinavya ve Amerika kaynaklı bu kesime göre "şamanizm" bir dini sistemin özelliklerini üzerinde taşımadığından dolayı, bir din olarak kabul edilmesi mümkün olmayan, kökü tarihin derinliklerine kadar uzanan köklü bir kültür yumağıdır".

Gece Kitaplığı Tel:(0312) 384 80 40

***

Normal nedir?

Ödüllü yazar Pieter Koolwijk'ten insana ve insanın kayıplarla mücadelesine dair büyülü ve mizah dolu bir öykü… Hollanda'da büyük övgü alan ve "Flag & Pennant Ödülü"ne değer görülen "Ben'in Gemisi" 9 yaş ve üstü genç okurlar için çok çarpıcı bir öykü. "Ben'in Gemisi", toplumun "katı" kurallarını sorgularken, birbirlerine sımsıkı sarılan bir ailenin acı-tatlı iyileşme hikâyesi:

"Giel, evlerinin arka bahçesinde bir mezar olmasının pek "normal" görülmediğini biliyor bilmesine, ama böyle mutlu işte... Karşıdan karşıya geçerken yola bakmayı unutan ağabeyi Ben'in mezarı bu. Giel ve ailesi, Ben hâlâ onların yakınında olduğu için memnun. Hiç değilse Giel, şehrin öteki ucundaki o soğuk ve karanlık yere gitmek zorunda kalmıyor. Ben'i özlediğinde bahçeye bakması yetiyor. Fakat komşuları, Sirke ailesi ve Kulakkurdu ailesi öyle düşünmüyor. Giel ve ailesinin duyguları da zerre kadar umurlarında değil. Ancak Giel'in babası tepkiler karşısında pes etmiyor ve evlerini baştan inşa ediyor. Belli ki, Giel'in babasının bir planı var!.."

**

Mezarı, evin arka bahçesindeydi. Kulağa biraz tuhaf, garip ve hatta biraz korkutucu gelse de hiç öyle değildi. En azından Giel böyle düşünüyordu. Örneğin, mezarlıklarda olduğu gibi mezar taşı, gri, sıkıcı ve çok hüzün veren bir mezar taşı dikmemişlerdi. Ben için özel olarak yapılmış bir şeydi. Tamamen ahşaptan bir gemi yapmışlardı. Giel onu babasıyla beraber boyamıştı. Ben'in çok sevdiği mavi ve beyaz renklere. Annesi gerçek yelkenler yapmıştı ve pruvasında şöyle yazılıydı:

Ben'e

Bu gemiyle her zaman

düşüncelerimizde olsun diye.

Can Çocuk Yayınları Tel:0212 252 56 75

***

Hayat rehberi

Şermin Çarkacı'nın kendi hatıralarından ilhamla kaleme aldığı "Dedemin Bakkalı", büyüklere çocukların gözünden kendilerini görme imkânı sağlarken; küçüklere ticaretin, yenilikçi düşünmenin, büyüklerin dünyasının ve insan ilişkilerine dair inceliklerin ipuçlarını veriyor: O, attığı her adım olay olan, aşırı eğlenceli, cin fikirli, fena halde yenilikçi bir bakkal çırağı. O, ticaret hayatında tam gaz koştu ama her seferinde yetişkinlerin dünyasına tosladı. Başına gelmeyen kalmadı ve tüm deneyimleriyle, harika bir rehber hazırladı.

Taze Kitap Tel:(0312) 417 72 73

 

 

 

 

***

Tarihte yolculuk

Sultan Alaeddin Keykubat'ın ölümünden sonra Anadolu içlerine kadar ilerleyen Moğollar Anadolu'daki huzur ortamını da bozmuşlardı. Kadim Türk Devleti'nin derin güçleri bu varolma yokolma savaşında Türkleri yeniden organize eden Ahilik teşkilatıyla birlikte umutların yeniden yeşermesini sağladı. Gökhan Maraş'ın "Ahi Evran"dan sonra kaleme aldığı "Şeyh Edebalı" romanı, Yunus Emre'den Ertuğrul Gazi ve Osman Bey'e varıncaya dek zengin karakter kadrosuyla okuyucuyu tarihî bir serüvene çıkartıyor.

Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50