Tarih Tayyip Erdoğan'ı nasıl yazacak?
Gazeteciler tarihçi değildir.
Tarihe sadece dip not düşerler.
Hele bugünün güdümlü ve kontrollü gazetecileri onu bile yapamazlar.
Dolayısı ile bugünkü medyanın tarihe ışık tutması söz konusu değil.
Başka bir ifade ile, bugünün medyasına bakıp tarih de böyle yazacak demenin mümkünü yok.
Peki bugün medya tarafından yere göğe sığdırılamayan Tayyip Erdoğan’ı tarih nasıl mı kayda geçirecek?
Kuşkusuz yaptıkları ya da yapamadıklarıyla.
Veya neden oldukları ile.
Tarihin Erdoğan’ı Beyaz Saray çıkışında hamd-ü senalar etmesini yazacağı kesin, ancak nasıl kaydedeceği meçhuldur.
Tarihin Erdoğan’ı yapamadıkları ile hedefe oturtmayacağı ortada.
Lakin yaptıkları ve sebep oldukları ile hüküm giydireceği de kesin..
Neler midir bu mahkûmiyet konuları?
Türk devletinin hükümranlık haklarının devridir.
Güvenliğini bile başkasının kontrolüne vermektir.
Kıbrıs’dan K.Irak’a, devletin kırmızı çizgilerini ayaklar altına almaktır.
Ekonomiyi sıcak para kuşatmasına sokup, iktisadi işgale zemin yaratmaktır.
İç ve dış borcu katlamak, ülkeyi kıpırdayamaz hale getirmektir.
Özelleştirme adıyla ülkenin stratejik kurumlarını ederinden az bir fiyatla(Telekom gibi) yabancılara satmak ve oradan gelen kaynakları verilen yüksek faiz sebebiyle uluslararası tefecilere transfer etmektir.
TSK’nın caydırıcılığını aşındırmaktır.
Toplumu kavram ve sembollerle germek ve de kamplaştırmakdır.
Söyler misiniz, yaptıkları veya sebep olduklarını çok çok özet olarak sunduğumuz böyle birine, objektif tarih nasıl bir hüküm verir?
Ortaya çıkan ironi şudur.
Başbakanlık öncesindeki yaşam seyrinizde, militanca karşı çıkıp isyan ettiklerinizi kendi ellerinizle yapmak.
Kadir Mısırlıoğlu veya Mustafa Müftüoğlu bugünün tarihini nasıl yazardı acaba?
Tayyip Erdoğan’ı kime benzetirlerdi?
Kanuni veya Sokullu’ya mı yoksa Mustafa Reşit Paşa’ya mı?
Abdülhamit veya Talat Paşaya mı yoksa Damat Ferit’e mi?
Tarih, devlet adamlarına hükmünü verirken onun esprili olmasına, merhametine, boyuna posuna, yürüyüşüne ya da namaz kılıp kalmadığına bakmıyor?
Tarih, hükmünü onun ülkesine verdikleri ve ülkesinden aldıkları ile sorguluyor.
Düşünüyorum da Erdoğan’ı birazcık Talat Paşa’ya benzetsem haksızlık mı yapmış olurum? Haksızlık yaparsam kime yapmış olurum?
MAVİ BONCUK KİMDE!
Aygün’ün anlattığı ve Çiller-Ağar mutabakatı!
DP’deki siyaset esnafı, akla hayale sığmayacak işler yapıyor.. Bir oraya, bir buraya önüne gelene başkanlık teklif ediyor. Önceki gün Sinan Aygün anlattı. Bir grup DP’li il başkanı kendini ziyarete gelip, genel başkanlık teklif etmiş. Aynı grup Sinan Bey’den ayrılıp, Mehmet Ağar’a gitmiş ve ona da “Senden başkası” olmaz demiş.. Grup oradan çıkıp Demirel’e uğramış ve orada da “Baba bunlardan bir şey olmaz, bize adam bul” demiş... Tam bir komedi... Yine öğrendiğime göre bu siyaset esnafı Tansu Hanıma da, “Anamız-bacımız başımıza geri dön” yakarışlarında bulunmuş... Bitmedi; gazetelere yansıdı, en son CHP milletvekili İlhan Kesiciye de gidip başıma geç dedi... Görüldüğü gibi bunların derdi DP’yi kurtarmak değil, kendilerini kurtarmak yani kim gelirse gelsin bir sandalye kapmak.. İyi de böyle bir anlayışla bu parti nereye gider? Daha önce de yazdık, DP’nin sorunu başkan bulmak değil, seçmen bulmaktır. Bunun yolu da bu metotlarla olamaz.. Tamam herkes, iflas etse de dükkanın anahtarı bende olsun diyor da, bu kafayla o dükkanın ilelebet müşteri çekmesi mümkün değil.. Yapılması gereken, herkesin DP’de toplanması ve şahsi hırslarına gem vurmasıdır.. Bunun için ilk adım da Mehmet Ağar’la Tansu Çiller’in, geçmişe sünger çekip bir araya gelmesi ve güç birliğine gitmesidir.. Çekişirlerse, bilsinler ki DP’nin doğması mümkün
olmayacak.
YANLIŞ ÜSTÜNE YANLIŞ...
Gül, kendini hâlâ İslam Bankası’nda mı sanıyor?
Gazetelerde fotoğraflar... Suudi Kralı ortada,Cumhurbaşkanımızla Başbakanımız iki yanında. Yanlış... Peki nerede mi çekilmiş bu fotoğraf?Ankara’da.. Cumhurbaşkanımız teamül dışı, Suudi Kralının ayağına gidiyor. Bu da yanlış... Diyeceksiniz ki Sayın Gül mütevazi davranmış ne var bunda?Hem Abdullah Bey siyasete girmeden önce Cidde’de İslam Kalkınma Bankasında 4 yıl çalıştı. Bu tevazulu davranışta bunun da katkısı olabilir... Hayır, devletler arasında bu tür davranışlara mütevazı olmak değil, başka şey diyorlar. Abdullah Gül, artık Suudi bankasında memur değil, bu ülkenin yani Suudi Arabistan’ı bile 90 yıl öncesine kadar 400 yıl yönetmiş bir büyük devletin Cumhurbaşkanıdır. Dolayısı ile ondan, buna uygun davranmasını bekliyoruz... Diyeceksiniz adamlarda para bol, belki yararlanırız.. Hayır, bir ülkenin onuru her şeyin önünde gelir.. Bir başka yanlış da Suudi Kralının Türk Devlet hassasiyetlerine saygı göstermemesidir. Tamam Suudiler Vehhabi, inançları gereği kabir ziyaretini hoş karşılamazlar da Anıtkabir ziyaretinin kabir ziyaretinin ötesinde sembolik anlamları vadır. Dolayısı ile o tutumunu da onaylamıyoruz... Kafama takılan bir başka soru da, bu Suudi Kralları onca davet ve ısrara rağmen 1974’den beri ülkemize hiç gelmezken, AKP döneminde art arda niye geliyor dersiniz?
BİR HATIRLATMA...
Harekat emri kararı da taksici de açıklanır mı?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kamuoyunun haftalardır merakla beklediği elektriğe zam haberini, geçerken uğradığı bir taksi durağında taksicilere açıklayarak literatüre geçti... Bu açıklamadan sonra şimdi merak edilen şey, Başbakan’ın sınır ötesi bir operasyon kararının da böyle bir metotla taksi durağında açıklanıp açıklanmayacağıdır.. Diyeceksiniz ki, bu işin şakası olmaz. Bu mini de olsa bir savaş kararıdır.. Doğrudur aynen katılıyoruz da, elektrik zammı gibi bütün Türkiye’yi ve üretimini ilgilendiren çok önemli bir konuda böyle davranan bir Başbakan’dan benzer bir sürpriz yapıp yapmayacağını akla getirmek de o kadar yadırganmamalıdır.. Evet Başbakan taksi durağındaki o açıklaması ile neyi hedefledi bilmiyorum ama o tür yerlerde bu gibi açıklamaların olamayacağının Başbakan’a anlatılması gerekiyor. Birileri Tayyip Bey’e Başbakan olduğunu söylesin, o hâlâ kendini Belediye Başkanı sanıyor..