Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Tarih lanetle anar

Oslo süreci yeniden başlayabilir, hatta Öcalan’la dahi görüşülebilirmiş.
Kimler söylüyor bunu? On yıldır terörü önleyemeyenler. Önlemek bir yana 2000’lerin başında bitmiş olan terörü yeniden diriltenler. Oslo sürecini yeniden başlatarak, Öcalan’la görüşerek terörü önleyeceklermiş. Devlet görüşürmüş. Öncelikle,  “devlet” kavramını kirletmeyin ve  “devlet” demeyi bırakın. Açıkça  “biz”  deyin,  “hükümet”  deyin, hatta “MİT”  deyin. Kim görüşüyorsa, kimin talimatıyla görüşüyorsa onu söyleyin. Çünkü ne hükümet, ne filan bakanlık, müsteşarlık, ne de MİT devlettir; devlet bunların hepsinin üstünde kutsal bir kavramdır. Terörü ve bölücülüğü artırmaktan başka bir işe yaramayan, işe yaramadığı açıkça görülen ilişkileri  “devlet” e mal edip vebalden kurtulmaya çalışmayın. Mertlikten, yiğitlikten vazgeçtik, hiç olmazsa  “biraz”  doğrucu olun.
Her türlü vasıtayı kullanarak bugün için bir “illüzyon”  yaratmış olabilirsiniz.
Hileyle, şantajla, tehdit ve korkuyla yarattığınız medya vasıtasıyla bugün için bir  “yanılsama”  meydana getirmiş olabilirsiniz. Bileklerine değirmen taşı büyüklüğünde pembe saatler takan koca koca habercilerin ağzına, kendi  “jargon” unuza ait  “hayırlara vesile olsun”  gibi sözleri iğreti bir şekilde yerleştirebilir, dinle diyanetle uzaktan yakından ilgisi olmadığı hâlde önünüzde dokuz takla adan  “sittin” senelik gazetecilere bakıp kıs kıs gülebilirsiniz.
Milletvekili olmak, parti yöneticisi olmak iki dudağınızın arasında iken  “ileri” sinden hatta çok ilerisinden bahsedip sahte bir demokrasi cenneti yaratmış olabilirsiniz. Basın ve yayın organlarının yalnız sizden ve sadece sizden bahsedenlerini ihya edip ucundan kenarından eleştiriye kalkışanları doğduklarına pişman ederek  “ileri demokrasi” nizi perçinlemiş olduğunuzu düşünebilirsiniz. Osmanlı döneminde şehrin belirli yerlerine  “sadaka taşları”  dikilir, zenginler buralara para bırakır, gerçek ihtiyaç sahipleri de kimse görmeden ihtiyaçları nisbetinde oradan alırlardı. Verenin ve alanın belli olmadığı bu inceliğe karşılık, üstelik bir de  “Yeni Osmanlılık” tafrasıyla çalım satarak; kendi malınızla da değil, belediyelerin bütçesinden patatesle, makarnayla, pirinçle, kömürle, gerekirse beyaz eşya ile vatandaşların gözünü boyayıp haksız rekabet yaratabilir; sonra da bunu demokrasinin icabı gibi takdim edebilirsiniz.
Ülkenin servet ve varlıklarını  “gâvur” a satarak, Cumhuriyetin ilk yıllarının sıkıntıları içinde, binbir güçlükle, emek ve alın teriyle yaratılmış kurumlarını dahi pazarlayarak; üstelik elde edilen geliri yatırımlar için kullanmayıp sadece sıcak paraya çevirerek sahte bir zenginlik meydana getirmiş olabilirsiniz.
Hz. Peygamber ve dört halifenin mütevazı yaşayışlarını, israfın kesinlikle haram olduğunu unutup, bilmem kaç dolarlık soğan yüzüklerle, podyumlardan indirilmiş kıyafetlerle, hususi terzilere diktirilen gömleklerle, festivalleri andıran kongrelerle sultanlık devirlerine bile taş çıkartan bir şaşaa içinde yüzdüğünüz hâlde  “peygamberin hayatı, temel dinî bilgiler”  gibi derslerle  “dindar” olduğunuzu düşünebilir ve bugün için milyonlarca insanı da buna inandırmış olabilirsiniz.
Bulunduğunuz makamdan daha üst bir makama çıkmaya hazırlandığınız hâlde, yarattığınız  “illüzyon”  sayesinde bunu bir  “fedakârlık”  olarak sunabilir; fanilik ve kefen edebiyatıyla on binleri ağlatabilir; yanınızda ve yörenizde bulunanları  “ağzı açık ayran budalası” na çevirebilirsiniz.
Bütün bunları  “bugün için”  yapabilirsiniz. Ancak...
“Yerel yönetim reformu”  adı altında “özerkliğe”  varacak ve sonunda da ülkenin bölünmesine yol açacak tasarıları gerçekleştirenleri;
Anayasadan  “Türklük” le ilgili maddeleri kaldırıp değiştirerek bu ülkenin bir “Türk ülkesi”  olduğu gerçeğini unutanları; “Türk Devleti” ni anayasa ile yok edenleri;
PKK’nın bölücü teröristlerini topraklarında barındıran peşmerge başını ağır misafir olarak kongrelerine çağırıp eline mikrofon vererek  “kendi özgürlükleri için mücadele eden tüm güçleri destekliyoruz” demesine meydan verenleri;
On binlerce şehidimize mal olan eli kanlı canilerle Oslo’da, İmralı’da, şurada veya burada müzakereye kalkışanları tarih lanetle anar.

Yazarın Diğer Yazıları