Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Tarafsız bölge tarafsız mı?

Önce İmralı süreci dedikleri, daha sonra Başbakanın teklifiyle çözüm süreci denilmeye çalışılan malum süreç, özellikle basın yayın organlarının tarafsızlığını ortadan kaldırmış bulunuyor. Aslında bu süreç daha önce Oslo, açılım gibi adlar verilen süreçlerin devamıdır. Sonuncudan sık sık barış süreci olarak da bahsediliyor.
Özellikle  “çözüm”  ve “barış” adlandırmalarına dikkat çekmek isterim. Bu adlandırmalarla, söz konusu süreci doğru bulmadıkları için karşı çıkanlar daha baştan suçlanmış oluyorlar. Süreci doğru bulmuyorsanız ve bunun için karşı iseniz çözüme ve barışa karşı oluyorsunuz. Bu adlandırmalar ve yoğun bombardımanla yaratılan ortam siyasileri de medyayı da zehirlemiş bulunuyor. Süreci tasvip etmeyen geniş halk yığınları âdeta kendi başlarına bırakılmış, sesleri kısılmış ve yalnızlığa itilmiş oluyorlar.
Tarafsız Bölge adlı program da tabii bundan nasibini alıyor ve tarafsızlığını yitiriyor. Tartışma programlarının başarılı yöneticisi Ahmet Hakan da artık tarafsız olmak gereğini duymuyor. Şahsî tutumunun süreci desteklemek yönünde olduğunu yazılarında saklamayan Hakan, bugüne kadar tarafsız olmasa da en azından tarafsız olma endişesi taşıdığını hissettiren malum programında artık bu endişeyi de taşımadığını göstermiştir.
18 Şubat 2013 tarihli programdan bahsediyorum. Sinop olaylarının ve sürecin ele alındığı programdan. Konuklar Emre Uslu, Celalettin Can, Enver Sezgin ve Mehmet Metiner. Hepsi de sürecin ateşli savunucusu. Hepsi de aman, çok dikkatli davranalım, çünkü süreç çok hassas ve kırılgan endişesinde. Aralarında sadece Sinop olaylarının yorumlanması konusunda ayrılıklar var. Bir de her hâlükârda Başbakanı destekleyen Metiner’le BDP’nin tutumunu öne çıkaran Can arasındaki görüş farklılıkları. Sürecin doğru olduğu ve ne olursa olsun devam etmesi gerektiği konusunda hepsi müttefik.
Oysa adı Tarafsız Bölge olan bir programda taraflardan yarısının, hiç olmazsa birinin süreci tasvip etmeyenlerden olması gerekmez mi? Ahmet Hakan, sosyal medyada sürece karşı olanların varlığını birkaç defa bizzat dile getirdiği hâlde bunların hiç olmazsa bir temsilcisinin konuklar arasında bulunmayışını programının adıyla bağdaştırabilir mi? Esasen ikide bir sürecin  “çok kırılgan ve çok hassas” olduğunun dile getirilmesi de ciddi bir karşı blokun mevcut olduğunun zımnen itirafı değil midir? Başbakanın bile  “risk alıyoruz”  demesi aynı anlama gelmiyor mu? Yani süreci tasvip etmeyen büyük bir halk kitlesi var ve  işte bu sebeple süreç  “kırılgan ve hassas”  olarak nitelendiriliyor.
Tarafsız Bölge’nin tarafsızlığını yitirmiş yöneticisi Hakan her hâlde kamuoyu araştırmalarını da takip ediyor ve bu araştırmaların en taraflı olanlarında dahi süreci tasvip etmeyenlerin, toplumun en az yarısını oluşturduğunu görüyor. Hiç şüphesiz kendi yazdığı gazetenin  “beğendim - beğenmedim” rakamlarına da bakıyor. Süreçle ilgili haberlerin altlarında yer alan okuyucu yorumlarının hangilerinin çok büyük oranlarla beğenilmediğini de her hâlde izliyor. Bütün bunları izliyor, görüyor, biliyor ama  “tarafsız” adını verdiği programda büyük bir tarafın temsil edilmesi gerektiği endişesini hiç taşımıyor.
Şu veya bu süreci denilen proje içinde  “Türk” adının anayasadan çıkarılması var; Kürtçenin öğretim dili yapılarak Türkçenin yanına ikinci bir resmî dilin getirilmesi var; üniter yapının değiştirilerek özerk bölgeli veya federasyonlu yapılara gidilmesi var; binlerce insanın katili kabul edilen Öcalan’ın ev hapsine çıkarılması, hatta siyasi bir kimliğe kavuşturulması var. En azından çok büyük bir kesim, sürecin bunları içerdiğini düşünüyor. Ve siz Türkiye’yi temelinden değiştirecek böyle bir projenin karşı tarafındaki insanları yok sayıyorsunuz. Yok sayarak da onların kuzu gibi oturacaklarını sanıyorsunuz. Veyl tarafsızlığınıza!

Yazarın Diğer Yazıları