Talan mı var, kaçırılan ne?
Biz ne söylersek söyleyelim tesiri olmayacağına, biz ne yaparsak yapalım yedi yılda 18 kere ABD’ye giderek tekmîl veren ve her dönüşünde yeni bir gündem konusu getiren Recep Tayyip Erdoğan’a etki yapamayacağına göre, tedbîrimizi alarak hazırlıklı olmalı değil miyiz?
“Sürüden ayrılanı kurt kapar”sa, kurtların da kurtça planları olmalıysa, sürüden ayrılanları veya dağıtarak sürüden ayırdıklarını kapmak kurtça mahâretse, işimize bakmalı değil miyiz? Akıllı siyâset bu değil mi?
Kurulduğu günden beri; “Deprem Çadırı” dediğimiz, düğmesine basan olmadıkça yanması mümkün olmayan yapay ışıklandırıcı ampülü, amblem aldıkları günden beri de; “AKP ampülünü yakmak için düğmesine basacak olan ABD’dir” dediğimiz; BOP Eş Başkanlığı ile övünen, Irak’ta katliam ve zûlümler yapan ABD askerlerine dua eden ve alkışlayan, aslında ithâl bir sistem olduğu için daha toplumumuzun % 70’inin kavrayamadığı, özümseyemediği demokrasiyi araç kullandığını otuz yıldır hiç saklamayan işbirlikçilerin figûranlık yaptıkları oyunlara bu kadar kolay düşmeyi hazmedemiyorum!
Seçimlere az bir zaman var! Seçim yatırımları, harcamaları, seçim vaatleri, propogandaları yapılmalıyken hiç de gereği yokken önce “Kürt açılımı”, sonra “demokratik açılım”, sonra “millî birlik projesi” diye bir ayda üç kere adı değiştirilen bir muammayla karşı karşıya kaldık!
Millet ve Meclis’teki genel başkan vekillerinin tamamı bu sanal muammayla meşgûlken ortaya birden bire “referandum” atıldı! Referandum ve açılımla ilgili söz söylemek için sıra beklenirken, “Anayasa Değişikliği” getirildi! Millet; ne değişiyor, nedir değiştirilmek istenen diye anayasayı tanımaya uğraşırken, Meclis’te boğazlar sıkılır, kavgalar edilirkeeen, ortaya “Başkanlık Sistemi” atıldı!
Deprem Çadırı AKP’nin orta direkleri, hatta Meclis Başkanı, “Başbakan’ın kişisel görüşüdür” demesine rağmen kraldan fazla kralcılar, Recep Tayyip olmazsa yok olacaklarını bilen kapı kulları, ahşap çadır kapısı elcekleri, bir ağızdan bağrışmaya başladılar!
Millet adına konuşan, yazan millî kalemler tam konsantre olmuşken ortaya bu kere “bedelli askerlik” atıldı!
Tarih yapıcısı Türk Milleti; Allah’ını seversen ayık ol!
Meclis’teki Türk Milleti adına görevlendirilen Millet Vekilleri; Allah aşkına dikkat! Bir şeylerin üzeri örtülmeğe çalışılıyor! Ortalığı bu kadar toza dumana verdikten sonra, oluşturulan talandan kaçırılmak istenen bir şeyler var, o saklanılıyor aslında!
Meclis’te talandan mal kaçırırcasına, oldu-bittiye getirilerek geçirilmek istenen Anayasa Taslağı’nın 8. Maddesi’nin ikinci paragrafında, bir “ulusalüstü yargı”dan bahsediliyor! Millî yargının, ulusal yargının üstünde bir yargıyı kabullenen bir ülkede bağımsızlıktan, hürriyetten, istiklâlden bahs’edilebilir mi?
Haçlı, otuz yıldır, adına terör deyip kendi elimizle kendi gözümüzü parmaklatarak oyaladığı bizi, nerdeyse tek mermi patlatmadan teslîm almak üzere, Allah aşkına dikkat! Ortalığın peşpeşe, birine başlamadan bir diğerinin piyasa edildiği sanal gündemlerle toz-duman edildiği bu günlerde; bütün milliyetçilerin, bütün vatanperverlerin, bütün devrimcilerin, bütün ülkücülerin, bütün mütedeyyin müslümanların yekvücûd olma mecbûriyetimiz var!
Biz ısrarla, aptalca, sürüden ayrılmışlık vehmi ve acziyetiyle, bir lokma daha fazla alarak et tutma acelesinde olan kasaplık otoburlar mantığıyla perâkende durmaya devam edersek, aslında etobur olmayan birilerine yemek öncesi önservis olacağız!
Susarak sırasını bekleyen kurnazların tamâmına sıra gelecektir ve yakındır hatırlatırım!... “Biz düzeltmezsek, birileri gelir düzeltir!” tehdîdini, unutmadık inşallah!