Taksim'deki Filistin gösterileri sırasında yaşananlar muhafazakar sağ kesimde ciddi bir bölünmeye yol açtı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yaşanan olaylar sonrası iki emniyet görevlisinin açığa alındığını duyurması tartışmaları alevlendirirken göstericilerin polis tarafından ters kelepçeyle ekip otolarına bindirilmesi büyük tepkilere neden olmuştu. Dün Tevhit Haber’e konuşan avukat Emine Tozal’ın “Kendilerine avukat olduğumuzu, bu yapılanın hukuksuz olduğunu belirttiğimiz halde bizleri ters kelepçeyle gözaltına aldılar. Hastanede ilk sağlık raporumuzda acil serviste hiçbir kontrol yaptırmadan, herkesin içinde ters kelepçemiz açılmadan aldılar. Ardından iftara kadar Vatan’da, araç içinde yakınlarımıza haber verme imkanı tanımadan ters kelepçeli olarak bekletildik. İftar sırasında sadece su ve hurma verdiler” açıklamaları özellikle İslamcı kesimde infiale sebep oldu.
Protestoya polisin verdiği tepkilere karşı çıkanların aksine AKP taraftarları sosyal medyadan “Çok profesyonel bir operasyonla karşı karşıyayız” ve “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kumpas kuruldu”, “Gösteriyi MOSSAD ajanları tertip etti” gibi iddiaları gündeme getiriyorlar. İslamcı kanadın hükümete getirdiği en dikkat çekici eleştiri ise “Ramazan ayında hem de AK Parti döneminde Filistin’i savunduğumuz için dayak yiyoruz” oldu.
Siyasi parti liderleri de yaptıkları açıklamalarla yaşananlara tepki göstermekten geri durmadılar. Örneğin CHP lideri Özgür Özer “İstanbul'daki görüntüleri büyük bir üzüntüyle takip ettim. ‘İsrail ile ticarete dur’ sloganıyla İstiklal caddesine çıkan gençlere yönelik bu muameleyi ifade özgürlüğüne, toplanma özgürlüğüne ve anayasaya açıkça aykırıdır. Gözaltındaki gençler derhal serbest bırakılmalıdır” diyor. CHP liderinin muhafazakar gençlik için AKP’ye böyle bir çıkışta bulunması aslına bakılırsa pek de alışıla gelmiş bir olay değil. Gerek bu açıklama gerek aşağıda paylaşacağımız diğer açıklamalar ülkedeki taşların nasıl yerinden oynadığını, siyasi partilerin duruşlarında ne gibi değişiklikler meydana geldiği konusunda önemli ipuçları sunuyor.
Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu ise “İsrail ile yapılan ticaret Gazzeli mazlumlara zulümdür. Ticareti protesto edenleri rencide edici bir şekilde gözaltına alıp işkence yapmak daha büyük zulümdür. İsrail ile ticaret Filistin'e ihanettir” diye konuştu. DEVA Partisi lidesi Ali Babacan “İsrail ile ticaretiniz dile getirilmesinden rahatsız olduğunuzu biliyoruz fakat toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını engelleyemezsiniz” açıklamasında bulundu. Ve en dikkat çekici çıkışlardan biri de Türkiye İşçi Partisi’nden geldi. TİP tarafından yapılan açıklamada “İsrail'e ticarete dur’ sloganıyla İstiklal Caddesi’nde sokağa çıkan gençlere dönük polis saldırısını kınıyoruz. Ticareti kesmek yerine boş lafa ve hamasete başvuran AKP iktidarı, Filistin ile dayanışmayı cezalandıramaz” denildi.
Türkiye – İsrail arasında uzunca bir süredir devam ettirilen ticari ortaklıklar ve onun da gerisinde devam eden işbirlikleri hakkında aylardır uyarılarda bulunan gazeteci Ardan Zentürk, Youtube kanalında paylaştığı yeni videosunda konuya ilişkin dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
“NERESİNDEN PATLAYACAĞINI BİLEMEDİĞİNİZ SÜREÇLERE GİRMEYİN”
Bu olayı ben farklı açılardan aylardır söylüyorum. Sizler de takip ediyorsunuz. Diyorum ki -bakın iki yıldır söylüyorum, bugünün lafı değil benimki, iç politika mülahazalarıyla da söylenen bir konu değil; daima şunu söyledim- “Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, İsrail ve Mısırla mesafeli durun, el sıkışmak zorunda değilsiniz, ticareti geliştirmeye falan çalışın ama bu adamlara güvenerek de ipinizi bağlamayın: bu adamlar farklı adamlar, bunlar Türkiye ile normal ilişkiler kurabilecek ve bunu sonuna kadar götürebilecek bir kimlik taşımıyor. Neresinden patlayacağını bilemediğiniz süreçlere girmeyin” dedim.
“ALTINDAN KALKAMAYACAĞINIZ SORUNLAR YARATIRLAR”
Özellikle de Erdoğan'ı net olarak söylüyorum -çünkü bin tane videom var arka tarafta- İsrail'le olan ilişkilerde çok net uyardım: “Çünkü İsrail 1947-48' den bu yana izlediği politikalar ve kuruluşundan günümüze ona hakim olmuş siyasi kadrolar nedeniyle özellikle Türkiye gibi Filistin veya Müslüman coğrafya konusunda hassasiyeti yüksek, tarihi geçmişi nedeniyle eski Osmanlı coğrafyasına dönük çok yoğun sorumluluklar taşıyan bir ülke açısından sorunlu bir ülkedir” dedim. “El sıkışmadan yürüyün, yaklaşmayın” dedim. Özellikle geçtiğimiz Eylül, Ekim ayında bin defa Erdoğan'ın Netanyahu’yla buluşması neticesinde “altından kalkamayacağınız sorunlar yaratırlar” dedim.
“ŞU İSRAİLLİ TİCARETİ DURDURUN”
Nitekim Eylül’de el sıkıştık. Türk Evi’nde, New York'ta, Ekim'de Hamas'ın saldırısı oldu ve devamında da 6 aylık bir soykırım ve bir katliamla karşılaştık. Filistin konusunda Erdoğan eleştirilebilir mi? Bence yakınlaşma sürecine kadar yani İsrail'le yakınlaşma sürecine kadar Erdoğan doğru davranmıştır. “Van minut”la başlayan -2009'da- ve İsrail başkanı Cumhurbaşkanı Hertzog’un Türkiye ziyaretine kadar gelen süreçte Erdoğan'ın politikası doğruydu ama ülkenin girmiş olduğu ekonomik çöküntü, diplomaside yalnız kaldık kaygısı, Türkiye'yi 2022 itibariyle inanılmaz hatalı bir İsrail politikasına yöneltti. Bununla kalmadım ne dedim? “Şu İsrailli ticareti durdurun” dedim. Daha seçimden önceydi bunları söylediğimde ve bu İsrail'le ticaret esasında siyasi sınava bir dönüştü.
“BAŞÖRTÜLÜ KIZLARA POLİS MÜDAHALESİ ZAFİYETTİR”
Hakan Fidan'ın yapmış olduğu o açıklama şimdi okuyacağım o açıklama gerçek anlamda İsrail'e falan değil kendi iç tabanını kontrol etme ve yeniden toparlanma çabasıdır; ne diyor “Tarihte ilk kez herkes İsrail'i kınıyor, işlediği suçları herkes lanetliyor. Ayrıca Gazze'deki kardeşlerimize insani yardım ulaştırmak için yoğun çaba gösteriyoruz. Deniz ve hava yoluyla Gazze'ye ulaştırılmak üzere Mısır'a ilettiğimiz yardımlarımız 42.000 tonu geçti. bugün itibariyle Gazze'ye en çok yardım gönderen ilk iki ülkeden biriyiz. Bildiğiniz üzere bir süredir Ürdün üzerinde insani yardımlar paraşütlerle Gazze'ye ulaştırılmaktadır. Biz de hava kuvvetlerimize ait kargo uçaklarıyla yardım yapma talebimizi iletmiştik. Ürdün makamlarınca olumlu karşılandı. Talebimizin İsrail tarafından reddedildiğini bugün öğrendik. Bu durum karşısında biz de İsrail'e yönelik bir dizi yeni tedbir almayı kararlaştırdık.”
Şimdi bu açıklama esasında bir dış politika zorlaması değil: İstiklal Caddesinden yansıyan görüntülerle geriye dönülmez bir kimlik kazanan bir İsrail tartışmasında ve AK Parti özellikle çok ağır bir darbe yemek üzere olduğunu anladığı için öne çıkarttı bunu. Nitekim bugün Ticaret Bakanlığı 9 Nisan itibariyle İsrail'e ihracatın kısıtlanacak 54 ürün bu gruba dahil edildi. Kısıtlamaya İsrail Dışişleri Bakanlığı tepki gösterdi. Bu yaşanılan bir dış politika meselesi değil dış politikada hatalı izlenen bir olayın muhafazakar oy depoları açısından iç politikaya yansıması. Hükümet 6 ay sonra bu kararı alıyor, 6 ay sonra İstiklal Caddesinde başörtülü kızların polis müdahalesiyle karşılaşmasından sonra… Bu bir zafiyettir. Bunu açık ve net söylüyorum.