Tahir Elçi'yi Kim Öldürdü?
PKK'lı teröristlerin iki polisi şehit edip birini de yaraladıktan sonra ellerindeki silahlarla daldıkları sokakta yaşanan çatışma sonrasında Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi hayatını kaybetmişti.
Olay sonrası Cumhuriyet Başsavcısı ve beraberindeki heyetin Tahir Elçi'nin vurulduğu yerde yapmak istediği keşif, teröristlerin el yapımı bombalar ve roketli saldırıları sonucunda yarıda kalmıştı. Daha sonra aynı yerde ikinci defa keşif yapmayan giden heyet de saldırıya uğramış ve keşif yapılamamıştı. Üçüncü günde üçüncü kez olay yerinde inceleme yapmaya gelen heyete teröristlerce tekrar ateş açılmış ve çıkan çatışma nedeniyle de inceleme tamamlanamamıştır.
Olay yeri inceleme ekipleri Elçi'nin vurulduğu bölgeye boş kovanların yerine tespit için koydukları numaratörler bile bölgede kalmıştır. Olayın yerinde tespit edilen 83 parça delilden ancak 43'ü toplanabilmiştir.
Cinayetle ilgili birkaç soru?
Burada bir kaç soru sormak yerinde olacaktır. Birincisi Diyarbakır'ın merkezinde terörist unsurların nasıl olup da bu denli örgütlenebildiği, silahlandığı, eylemlerini kurumsallaştırabildiği ve üç günde üçüncü kez devlet makamlarını görevini yapamaz hale getirdiğidir?
İkincisi de şehit edilen polisin teröristlerin içinde bulunduğu taksinin kapısını hiçbir tedbir almadan açması nasıl mümkün olabildiği hususudur?
Bir diğer soru ise gözü dönmüş katil teröristlere güvenlik güçlerinin onlarca kez ateş açmasına rağmen vuramamış olmasının bir açıklaması var mıdır?
Nihayet bütün bu olup-bitenlerin çözüm süreciyle ilgisi nedir?
Devleti suçla PKK'yı akla!
Diyarbakır'da ki PKK saldırısında da HDP beklendiği gibi PKK'yı aklayan devleti suçlayan bir açıklama yapmıştır. Genlerinde bölücülük olan bu parti her terörist eylem sonrası 'devleti, derin devleti ve polisi' suçlamaktadır. Suruç'ta da, Ankara'daki Gar'da gerçekleşene olayda da aynı biçimde davranmıştır. Hatta IŞİD'in yaptığı bilinen Gar'daki katliamı HDP genel başkanı "devletin millete saldırısı" olarak nitelemişti.
Olay mahallinde PKK'nın saldırısı yüzünden henüz yeterli inceleme dahi yapılmamışken HDP'nin genel başkanı Demirtaş, 'Tahir Elçi'nin polisin silahından çıkan kurşunla öldüğü kesin ama hangisinin silahından ve hangi amaçla çıktığını anlamak için etkili soruşturma yapılması gerekir' demiştir.
Demirtaş'a göre ellerinde silahlarla polisleri şehit ederek sokağa dalan PKK'lı katil teröristlerin Tahir Elçi'yi öldürme ihtimalleri yoktur. Sur bölgesinde hendeklerin içinden ve çevreden polisin üzerine ateş açan teröristler de bu fiilin faili olamazlar. Üç gündür olay mahallinde keşif yapanların üzerine uzun namlulu silahlar ve roketlerle saldıranlar da Tahir Elçi'yi öldürmüş olamazlar!
Demirtaş'ın terörist eylemleri kökten çözen formülü bellidir. Bir terörist eylem olduğunda ilk önce bunu devletin ya da polisin yaptığını söyle sonra da olayı akla uygun bir biçimde açıkla gitsin. Keşif, olay yeri araştırması, adli tıp, kriminal inceleme, tanık, delil gibi kavramların Demirtaş gibiler nezdinde hiçbir anlamı yoktur. Teröristlerin işlediği bu tür cinayetler sonrasında onların sloganları bile bellidir: Katil devlet, polis vs…
İnfiale neden olan bir terörist eylem olduğunda bölücülerin yaptığı ilk iş dikkatleri başka tarafa kaydırmaktır. Demirtaş'ın yaptığı da budur. PKK'ya yönelik toplumsal öfkeyi minimize etmek, halkın algısını yönetmek ve dikkatleri dağıtmak için olay olur olmaz devleti ve polisi suçlamayı bir yöntem olarak benimsemişlerdir.
Silahla aracın içinden polislere ateş ederek ikisini öldüren teröristlerin Tahir Elçi'yi de öldürebileceğini yahut ta onların destekçilerinin bunu yapabileceğini Demirtaş gibiler hiç aklından geçirmiyor. Şehit edilen polisleri görmezlikten geliyorlar. Şehit edilen devlet görevlileriyle ilgili olarak Demirtaş gibilerin PKK'yı eleştirdiği hiç görülmemiştir. Doğrusu kendilerince haklı nedenleri de vardır. Çünkü PKK=HDP'dir.