Kadınlara taciz ettiği iddialarıyla gündemde olan yazar Hasan Ali Toptaş’tan yeni açıklama geldi. Milliyet gazetesinden Seyhan Akıncı ve Ceyda Ulukaya’ya konuşan Toptaş, daha önce özür dilediği açıklamasının yanlış anlaşıldığını belirterek, kendisiyle ilgili iddiaların asılsız olduğunu savundu.
Hasan Ali Toptaş'a taciz suçlaması! Kadın yazarlar yayın evinde başlarına gelenleri açıkladı
Kadınlara cinsel mesaj attığı iddiasıyla suçlanan yazar Hasan Ali Toptaş'a bir şok daha
TRT2'den Hasan Ali Toptaş hamlesi
Toptaş’ın yaptığı açıklamalar şöyle:
“Ben onları ifşa değil iddia olarak görüyorum. Benim sırrım olarak kalacak herhangi bir şey yok. İnsan bir insanı incittiğini, kırdığını, yaraladığını fark ettiğinde özür diler elbette. İstemeden de olsa birini kırmış olabileceğimi düşünerek bir özür metni yayımladım. O da yanlış anlaşıldı. İddiaları kesinlikle kabul etmiyorum. Vicdani hesaplaşma yapacağım bir durum yok, benim vicdanım rahat, çünkü kimseyi taciz etmedim ve iddia edildiği gibi kimseye cinsel saldırıda bulunmadım. Bunu nasıl yaparım, deli miyim? İnsan, etmedim, bulunmadım derken bile utanıyor.”
“LEYLA SALİNGER’İ TANIMIYORUM”
Leyla Salinger kimdir bilmiyorum. Adı gerçek adı mıdır onu da bilmiyorum. Pelin Buzluk’u tanıyorum, yıllar önce Ankara’da dört yazar arkadaşımla bir söyleşi yapmıştık, orada tanıdım. Kocasıyla birlikte gelmişlerdi. Kendisi benim onları eşiyle birlikte evime davet ettiğimi söylüyor, bu ayrıntıyı hatırlamıyorum, etmişimdir belki. Sonra bir gün Pelin Buzluk evime geldi, fakat onun anlattığı şeyler asla ve asla yaşanmadı. Ben saldırmışım da o banyoya kaçmış ve kapıyı kilitlemiş, tümüyle yalan. Bir kere ev dubleks bir ev ve banyo üst katta. Üst kat da kullanılmıyor. Dün akşam eşimle de bu konuyu konuşurken bir ayrıntıyı hatırladık, o evde hiçbir kapıda anahtar yoktu ki. Nasıl kilitlemiş? Allah aşkına, olabilir mi böyle şey? Hadi diyelim oldu. Peki, benim evime gelip gidişinden epeyce bir süre sonra, neredeyse bir yıl sonra yayımlanan “Kolları Ölü Açıklığında” adlı kitabındaki öykülerden birini bana niye ithaf ediyor? Neden öykünün başına “Hasan Ali Toptaş sevgisiyle” ibaresini koyuyor?
Taciz ettimse, cinsel saldırıda bulundumsa benden nefret etmesi gerekmez miydi? Tabii, savcı bunu sorar elbet, hanımefendi bu nasıl iştir der? Fakat sosyal medya adı verilen mecrada kimsenin dikkatini çekmez belki böyle bir ayrıntı. Bir ya da iki kişi bulur, yazar. Ki bir kullanıcı bir yerde sormuş zaten; cinsel saldırıya uğradıktan epey sonra öykünüzü neden Hasan Ali Toptaş’a ithaf ettiniz demiş. Şunu bir kere daha belirteyim, ben cinsel saldırıda bulunmadım, o banyoya kendini kilitlemedi, bunların hepsi hikaye. Oturduk, sohbet ettik. Varlık Yayınları’ndan ilk kitabı çıkmıştı, ikinci dosyasını yayımlayacak yayınevi arıyordu. Dosyayı okuttu bana daha sonra. Ben de Can Yayınları’ndaki arkadaşım Faruk Duman’ı aradım, ilgilenmelerini söyledim. Kitabını yayımladılar, sonra bir kitabını daha yayımladılar. Bana ithaf edilen öykü sözünü ettiğim kitapta yer alıyor. Evime geldiği gün onun dediği olay yaşansa bana onca zaman sonra niye öyküsünü ithaf etsin? İnsanların bunu düşünmesini isterim.
“SOSYAL MEDYADAKİ AÇIKLAMAM YANLIŞ ANLAŞILDI”
Sosyal medyadaki birçok şey gibi, maalesef yaptığım açıklama da yanlış anlaşıldı. Orada ben tamam, suçlamaları kabul ediyorum, özür dilerim demedim. Geçmişte fark etmeden, bilmeden, düşünmeden yaptığım bazı hareketlerim, bazı sözlerim yanlış anlaşıldı da birilerini incittiyse, birilerini üzdüyse ya da yaraladıysa bu insanlardan özür dilerim demeye çalıştım.
Ben diyorum ki, ağzımdan çıkan bir söz ya da yaptığım bir hareket, jest kimilerinin gözünde taciz olarak algılanmışsa ve bu o kişileri kırmış, incitmişse özür dilerim. Bunu söylüyorum.
“20 KADIN YOK”
Yirmi kadın yok, kim saymış bunları bilmiyorum. Hepsi hakikaten kadın mı, isimleri cisimleri ne bunları da bilmiyorum. Sadece içlerinden birinin iddiasından haberdarım, o iddia da yalan, öyle bir şey yaşanmadı. Dediğim gibi, ötekilerin isimlerini bilmiyoruz. Yazılanların hepsini okumadım ama mesela içlerinden biri, “Gebze’deki imza gününde kitap imzalatırken beni eliyle taciz etti, şurama dokundu, buramı avuçladı” mealinde bir şey yazmış. Oysa ben Gebze’de hiç kitap imzaladım. Hiç gitmediğim bir yerde böyle bir şey nasıl olmuş. El insaf… Bazı suçlamalar da, ben de duydum, arkadaşım anlattı, arkadaşımın arkadaşına da… şeklinde uzayıp gidiyor. İnanılır gibi değil. Ama şunu bilsinler: Beni, edebiyatımı sosyal medya faşizmine kurban etmeye çalışan herkesle hukuk önünde hesaplaşacağız.
“ORGANİZE BİR ŞEY OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”
Tesadüf değil zaten. Şu ana kadar benim kulağıma gelen bazı haberlere göre bunun devamı gelecekmiş. Sanıyorum dün edebiyat dünyasından başka kişilere de aynı ithamlarda bulunmuşlar. Bunun organize bir şey olduğunu düşünüyorum, tetikçileri bilemem tabii. Belki şu an aynı organizasyonun içinde yer alanlar bilmediğimiz bir isme saldırıyor. Belki yarın bir başkasına da saldıracaklar. Kötü, çok kötü şeyler olacağını düşünüyorum.
“KADININ BEYANINI ESAS ALMANIN BU ÜLKEDE NELERE YOL AÇTIĞINI DA GÖRDÜK”
Evet, ispatlanabilir bir şey değil. Kadının beyanını esas almanın bu ülkede nelere yol açtığını da gördük. Ama ben suçlu değilim, sonuna kadar suçsuz olduğumu savunacağım. Gerçek mahkemelerde ve hukuk önünde. Kadının beyanı esastır ama bu iddiaların ciddi bir şekilde incelenmesi gerek, öbür türlü ‘çamur at izi kalsın’a dönüyor. Me Too hareketini tetikleyen olaylar patlamadan önce gazeteciler aylarca, senelerce araştırdılar. Tek telefonla, sadece iddiaların üzerine atlayarak değil. Masumiyet karinesi diye bir şey var, detaylı bir şekilde incelenmeden, araştırılmadan iftira atılması da yaralıyor.
Kadının beyanı esastır diye bir düstur olamaz, bu düsturun yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. Kadın söylüyorsa doğrudur demek aklı, mantığı askıya almak olmaz mı? Bu kural üzerinden düşünürsek, sırf kadın diye, cinsiyetine bakarak, mesela bir psikopatın dediklerine de mi doğrudur diyeceğiz? Halüsinasyonlar gören birinin dediklerine de mi? Ya da bir zırdeli kadının dediklerine de mi ne söylerse söylesin doğrudur diyeceğiz. Böyle bir şey olabilir mi? Erkeğin olduğu gibi kadının da üçkâğıtçısı vardır elbet, erkeğin olduğu gibi kadının da edepsizi, kadının da içi kötülük dolu olanı vardır. Bence o kural yanlış anlaşılıyor.
“ERİL FAİLLİK” İFADESİNİ KULLANMASININ NEDENİ
Teknik farklarını bir kenara bırakırsak dünyanın son on yılda geçirmiş olduğu ve bence iyi bir yöne evrilen bir düzeni var. Bu yeni ve adil düzende eskiden taciz olarak kabul edilmeyen iltifat ya da övgü olarak adlandırılan şeylerin taciz sınıfına sokulması kadınların başarısıdır. Kendimizi ne kadar değiştirmeye çalışırsak çalışalım, elbette dilimize pelesenk olmuş bazı sözcüklerle yanlış da yapabiliyoruz. Cancağızım diye başlayıp, şıksın’a, ne de güzelsin’e uzanan pek çok örnek gibi. Benim özrümdeki maksat da yanlışlıkla taciz olarak algılanabilecek olan bir sözle karşımdakini yaralamış olma ihtimaliydi.