Suudiler hukuk tanımıyormuş ha!

İçin için Türkiye'nin şer'i hükümlerle yönetilmesini isteyen bir grup iktidar yağdanlığı, "Suudi Arabistan'ın uluslararası hukuk kurallarını hiçe saydığından" hareketle kimi eleştiriler geliştiriyorlar.

Suudileri "hukuk tanımazlık"la suçluyor.

Allah Allah! Neden acaba!

Sizi bilmem, ben duyuyorum, kargalar bile gülüyor!

Yahu adamların "hukuk" daha doğrusu "evrensel hukuk" gibi bir derdi mi var?

Ülkelerini, kendi mezheplerince yorumladıkları "İslam şeriatı"na uygun yönettikleri iddiasındalar.

Ülkelerinde, "yeni bir din icat ediyormuş", "alternatif üretiyormuş" gibi olmamak için yıllar, yıllar boyunca "kanunlaştırma" kavramını dahi kullanmadı/kullanamadılar...

Onun yerine, "Şura"nın fetvaları doğrultusunda, Bakanlar Kurulu'nca yürütülen "nizam"ları var...

Bu "kafa"dan, ciddi ciddi "medeni hukuk"u temel alan herhangi bir uluslararası kanuna riayet etmesini bekliyor musunuz yani?

Nasıl olacak; kendi tezleriyle çelişerek, Birleşmiş Milletler'in bilmem ne hükümleri, Adalet Divanı'nın bilmem ne kararları "İslam'ın emir ve yasaklarının üzerindedir" mi diyecekler mesela?

Cemal Kaşıkçı olayı, Türkiye'yi "darül harp" görüp, şer'i hukukla yönetileceği günün hayaliyle beslenenlere ders olsun; "fani adalet"e, herkes gibi bir gün siz de ihtiyaç duyabilirsiniz. Başta yargı, "devlet"in kurum ve organlarını daha fazla hırpalamayın da, o gün "evrensel hukuk"u işletebilecek birileri bulunsun buralarda!

***

Baro'da sandık ittifakı

Önümüzdeki günlerde yapılacak İstanbul Baro Başkanlığı seçimlerinde bir kere daha aday olan mevcut Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu'na bu seçimde yaşanan "aday enflasyonu"nu sordum.

"Bizdeki bölünmenin optimum düzeyde olacağı beklentisi ile çoğalan bir adaylık süreci yaşıyoruz. Adaylar öylece aradan çıkacaklarını düşünüyorlar. Ancak buna olanak görmüyorum. Bizdeki bölünme düşük düzeyde kalacaktır. Sandıkta da birleşme olacaktır. Meslektaşlarımız bu çok adaylılığı değerlendirerek toplanacaktır" dedi.

Umalım da, İstanbul Barosu gibi son dönemde mesleğini yapmanın, "savunma"nın bedelinin her fırsatta ödetilmeye çalışıldığı bir yapının mensupları, orantısız ve aşırı dozda bölünmenin yaratabileceği tehlikelerin farkına varsın sandık başında.

***

Allah muhafaza

İnternet arkadaşlarımdan(!) biri paylaşmış. Şiir, 1960'larda Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde yatan bir hastaya ait:

"Zorba kız kaçırır,

Kamarot kurşun kaçırır,

Karaborsacı döviz kaçırır,

Zengin hanım kürk kaçırır,

Ağa koyun kaçırır,

Orman eşkiyası kütük kaçırır,

Ve sonunda kaçırmak için bizlere

Elbette akıl kalır."

Bugün en akıllımız dahil, 50-60 yıl öncesinin "deli(!)"siyle aynı ayardayız!

***

En güzel alkışı ben tuttum

Salonun en ön sırasına kurulan milletvekili, partisinin grup toplantısını görüntülemek için önünde kümelenen kameramanları itip kakıyor.

Yok yooook siz çok yanlış anladınız; kürsüde konuşan liderini daha iyi görebilmek için değil bu çabası...

Lideri onu görsün istiyor!

Nasıl hayranlıkla dinlediği, nasıl ağzının içine baktığı, nasıl coşkuyla ayağa fırlamak için tetikte beklediğini, nasıl en çılgınca şaplakları onun attığını, en büyük sesin onun alkışından çıktığını görsün, bu Mardin güvercini kıvamlı gösteri liderinin gözünden kaçmasın istiyor!

Aklım almıyor;

Koca koca insanlar nasıl bir akıl tutulması yaşıyor da kendilerini bu kadar küçük düşürebiliyor.

***

SORU-YORUM

Herkesi anlarım da, Sputnik News'in, Hakkari Çukurca'daki terör saldırısıyla ilgili haberinde, Türk askeri için "şehit oldu" yerine "hayatını kaybetti" ifadesini kullanmasına iktidar medyası niye bu kadar bozuluyor ki;

Daha düne kadar "şehide kelle" denmesini afiyetle sindirmemişler miydi?

***

Teröre bulaşmış parti nasıl seçime giriyor?

İşin içinde HDP'nin olduğu bir konuda iktidara "muhalif" durmak zor zanaat; anında "terör iş birlikçisi" diye yaftalanmak var ucunda.

Hatta keşke yaftalanmakla kalsa!

Yine de...

Dün, haklı olarak bazı meslektaşlarımız gözlerini kararttılar ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Teröre bulaşmış kişiler tekrar sandıktan çıkarsa beklemeden kayyım atarız" sözlerine tepki gösterdiler.

Tepkilerini paylaşıyorum.

"Teröre bulaşmış kişiler"den kasıt sağır sultan da biliyor ki HDP'liler...

Bu kişilerin "teröre bulaşmış olduğu", hukuk devletinin gerektirdiği şekilde ispatlı, delilli, tescilli ise...

Bu kişiler nasıl girebiliyor seçime?

Her HDP rozeti takanı PKK'lı varsayarak hukuk devleti olamazsınız. Ama hukuk devletiyseniz, HDP'nin PKK'yla ilişkisini tartışmaya yer bırakmayacak şekilde belgeler ve HDP'yi kapatırsınız. "Terörist" dediğiniz kişilerin başka rozetler takarak vekil olmasının, başkan olmasının önünü kapatırsınız.

Yazarın Diğer Yazıları