Suriye'nin düşmanları
Suriye olaylarının üzerinden yaklaşık bir yıl geçti ama durum hâlâ belirsizliğini korumaktadır. Belirsizlik sadece ülke içinde değil aynı zamanda uluslararası camiada da devam etmektedir. Beşşar Esad gerek ‘Arap Ligi’ tekliflerine gerekse ‘Annan Planı’na evet demesine rağmen birkaç mütevazi adım dışında ülkedeki muhalifleri memnun edecek demokratikleşme, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve özgürlükler gibi konularda gerekli değişiklikleri yapmamıştır. Esad’ın bu tutumunu anlamak mümkündür zira iktidarı bırakmak istemiyor ve Rusya Federasyonu, Çin ve İran gibi destekçileri de dikkate aldığımızda diktatörün oyunu sonuna kadar götüreceğini tahmin etmek zor değildir. Ancak Türkiye ile ABD’nin davranışları arasında bir nüansın oluştuğunu müşahede etmekteyiz. Davutoğlu ve Erdoğan, Suriye konusunda köprüleri yıkıp, gemileri yaktılar hatta öyle ki İran’a nükleer konusunda kısmi bir destek verirlerken çok sevdikleri İran İslami hükümeti ve başındaki dini lider Hamaney ve Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinecad’ı bile ikna yollarını denemişlerdir. Mart ayında Güney Kore’de gerçekleşen uluslararası nükleer güvenlik toplantısında başkan Obama ile görüşen ve bu toplantıdan sonra doğrudan İran’a giden Erdoğan İran’da hoş karşılanmamıştır. Cumhurbaşkanı Ahmedinecad görülmemiş bir şekilde, ülkesinde misafir olan bir Başbakanı randevusu olmasına rağmen sağlık sorununu bahane ederek görüşmemiştir. Oysa ki bir saat önce Beşşar Esad’ın özel temsilcisi Faysal Mikdat ile Türkmenistan Başbakan yardımcısını kabul etmiştir. Erdoğan’a yapılan bu muamelenin anlamı Obama’dan getirdiğin mesajı merak etmiyorum ayrıca seni de ciddiye almıyorum demektir. Dini lider Hamaney’in de Erdoğan’dan sözünü esirgemediği anlaşılıyor ve Türkiye’nin Suriye politikasını yerden yere vuruyor. Erdoğan, İran’da gördüğü muameleye çok içerlemiş olacak ki Türkiye’ye döner dönmez İran yönetimine ağır sözlerle saldırmıştır. AKP’nin İslamcı milli görüş ideolojisi ve politikası çok iddialı oldukları Orta Doğu ve İslam ülkelerinde iflas etmiştir. Şu anda görüşebildikleri sadece Amerikan uşaklığı yapan Körfezin zengin derebeyleridir.
Batı cephesinde ilginç bir şekilde İngiltere’nin sesi çıkmıyor. Gerçi İngilizler sessiz çalışmayı sever ama kendisini de göstermekten kaçınmaz, Suriye konusunda geri durmayı tercih ediyor, bunun nedenini öğrenmek önemlidir, zira ABD emperyal politikalarının temelinde İngilizlerin engin sömürge ve diplomasi geleneği ve tecrübesi vardır. Almanya her zaman olduğu gibi işin ekonomik ve politik kısmıyla ilgilenirken Fransa, Amerikan politikasına kendini uyumlaştırmaya çalışmaktadır. Amerikalılar sürekli Esad rejimine muhalefetini yenilerken askeri kanattan tuhaf haberler gelmektedir. ABD yönetim geleneğinde askerler izinsiz ve habersiz uluslararası konularda demeç vermez ve fikir beyan etmezler oysa ki Amerikan Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey ve Amerikan Merkez Komutanı (Cent Com) General James Mattis Suriye’ye askeri bir operasyon yapamayacaklarını zira Suriye’nin elinde Ruslardan aldıkları dünyanın en iyi hava savunma sistemleri bulunduğunu belirtmişlerdir.
Savunma Sekreteri Leon Penatra ise bir askeri müdahalenin ülkeyi daha çok karmaşık hale getireceğini ve sivil savaşa yol açabileceğini söylemiştir. Amerikan yönetiminin Suriye konusunda düşünüldüğünün aksine bir acelesinin olmadığı veya bir başka politik amaç taşıdıklarını gösterir. ABD’nin kontrolünde olan Suriye Kürtleri lideri Muhammed İsmail de biz, Suriye olaylarının dışındayız ve karışmayacağız demektedir. Suriyeli muhaliflere destek veren on dokuz Cezayir ve Fas asıllı Fransız askerinin Esad yönetimi tarafından yakalanıp içeri atılması üzerine Almanların aracılığı ile serbest bırakılması çalışmaları ve kırkın üzerinde Türk istihbarat elemanının Esad rejiminin elinde olduğu konuşulmaktadır. Bunlar eğer doğruysa Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin bu görevli Türkleri kurtarmak için ne yaptığı merak edilmektedir. Türk basınında pek konuşulmayan bu olaylar kafa karıştırıcıdır. Bu gelişmeler dikkate alındığında Suriye’nin tek düşmanının Türkiye ve Körfezin Arapları olduğu anlaşılmaktadır.