Fatih ERBOZ / YENİÇAĞ
İYİ Parti Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukçuoğlu, geleceğimizi planlayamadığımızı belirterek Suriyeli çocuklara dikkat çekti. Kabukçuoğlu, Suriyeli her 4 çocuktan 3'ünün ailesinden birini savaşta kaybettiğini, her 3 çocuktan birinin fiziksel şiddete uğradığını, üçte ikisinin ailesinden birinin şiddete maruz kaldığını söyledi. Türkiye'de bu durumda 1 milyon 700 bin çocuk olduğunu vurgulayan Kabukçuoğlu, şöyle dedi:
"Suriye'den yaklaşık 5 milyon insan geldi. Bunların neredeyse yüzde 60-70'i çocuk. 18 yaşın altında yani. Bunlar geldikten sonra kızamık, boğmaca arttı. Çocuk felci yeterince aşılama olmadığından kontrol altına alınamıyor. Sığınmacılar, Türkiye'nin sağlık kalitesini düşürdü. Bir insanın sağlığı Milli Eğitim Bakanlığı'na, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na, Sağlık Bakanlığı'na, Maliye Bakanlığı'na bağlıdır. Örneğin bir yerde ishal hastalığıyla mücadele etmek istiyorsanız o şehrin altyapısı çok iyi olmalıdır. İçme suyu, kanalizasyon, şebeke temizliği gibi. Yeterince protein alıp beslenebilmeli insanlar ki bu da Maliye Bakanlığı ile ilgilidir. Suriye'den gelen sığınmacıların sorumluluğunu zaten tek başına Sağlık Bakanlığı yükleniyor ama bunları istenen sağlık standardına ulaştıramayabilir. Adresi belli değil, bir kere aşı yaptınız daha sonra gittiniz yerinde yok, nerede olduğunu bilemiyorsunuz. Çocukların periyodik takipleri, hamile kadınların periyodik takipleri bunları yapmak kolay olmuyor. Bu sadece Sağlık Bakanlığı'nın kontrolünde olacak bir şey değil. İkametleri mesela İçişleri Bakanlığı'nın ilgileneceği bir şey. Dolayasıyla Sağlık Bakanlığı bir şeyler yapıyor ama komplike bir şeyler yapılmalı."
Türkiye'ye Suriye'den gelen sığınmacıların topluma entegre edilmesi gerektiğini kaydeden Arslan Kabukçuoğlu, bunlar içinde 18 yaşından küçük olanların büyük travma yaşadığını, bu nedenle psikolojik destek verilmesi gerektiğini söyledi. "Eğer bu yönde önlem alınmazsa ne olur?" diye soran Kabukçuoğlu, şöyle devam etti: "Afrika'daki Boko Haram olur, Pakistan, Afganistan'daki, Orta Doğu'dakiler neyse o olur. Toplumumuzda yaygın kanı var, 'Bu insanlara bakmak zorunda değiliz' yönünde. Eğer bu çocuklar, bu hizmetleri almaz da Türkiye'de kalırlarsa bunlar daha sona fuhuş, cinayet, kumar, esrar, erin, hırsızlık gibi işleri yaparlar. Bu da Türkiye için büyük problem. Bu çocukların ruhu yaralı, psikologlar bunlarla ilgilenmeli. Türkiye'nin sosyal hayatına entegre edilmeli. Biz daha çok günü kurtarmaya çalışıyoruz. 10-20 yıl sonra ne olacak konusunda yatırımımız çok az. Maddi imkanlarımız da yetersiz. Örneğin, işsizlik almış başını gitmiş, çiftçinin, işçinin memurun durumu ortada. Bunları çözemeden rüzgara kapılıp gidiyoruz. Geleceğimizi planlayamıyoruz."
