Konuyla ilgili düzenleyici ve taraf olduğumuz Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1951 Tarihli Sözleşme ve 1967 Protokolü''dür. Bunlar da Avrupa dışında gerçekleşen olaylardan dolayı Türkiye’ye gelmiş mülteciler için üçüncü ülkeye yerleştirmeyi en çok tercih edilen yol-çözüm olarak görmektedir. Taraf olduğumuz bu hukuki metinler elbette bağlayıcıdır. Ancak bu çözümün uygulamadaki samimiyeti ve adaleti olmadığından ülkemiz açısından sarsıcı bir sosyo-ekonomik ve mali külfete neden olmaktadır.
Derinlikli dış politika fantezisiyle körüklediğimiz iç karışıklıktan kaçanların sınırımızdan girişine engel olamadığımız yasa dışı göçmenlerin ''''fiili durumu hukukileştirmek'''' bağlamında 2012 yılında başlayan iç savaş ve terör nedeniyle hızla sınırlarımızı aşıp ülkemize doluşan Suriye''liler için 2013 yılında 6458 sayılı yasa, 2014''de de yönetmelik çıkarılmıştır. Ancak uygulaması bizce bilinen ve hükumet tarafından tercih edilen sebep ve sâiklerle yasa ve yönetmelik bihakkın uygulanmamıştır.
Suriye''liler ülkemizde geçici korunmaya muhtaç uluslararası hukuka ve tarafı olduğumuz sözleşme ve protokollere göre ''''ikincil koruma statüsünde yabancılar''''dır. Kamuoyunda ve resmi makamlarca sığınmacı olarak ifade edilen bu kişilerin mülteci ya da şartlı mülteci statüleri yoktur. Geri kabul anlaşmalarına konu olmuş sayı da çok azdır. Kaldı ki bu anlaşmalar da işlevsizdir. Bugüne dek AB bunları almadığı gibi sınırlarını daha sert koruma örgütüyle kaçak geçişleri dahi önlemiştir. Bizim özünde T.C Devletine ve Türk Milletine gizli husumetli sözde aydınımızın AB kriterli hümanizmaları da böylelikle bizzat AB tarafından reddedilmiştir. Örneğin; Danimarka Hükumeti Suriye''de savaş sona erdi öyleyse gidin yoksa göndereceğim dedi.
Her sene dini bayramlarda Suriye''deki akrabalarını rahatlıkla ziyarete giden bu yabancıların geçici korunmaya medar hayati tehlikeleri yok demektir. Sırf bu gerçeklik nedeniyle bile ülkelerine gönderilmeleri mümkün ve hukukidir. Ümmetçilik Ensar-Muhacir muhabbeti de samimi değil ahaliyi kandırma söylemidir. Sigortasız kaçak ve ucuz işçiliğini kullanan paragöz patronların, vergi kaçırıp haksız kazanç sağlamaları da, bizim gençlerimizin iş imkanlarını çalmaları da ahlaksız ve hukuksuzdur.
Özellikle büyük şehirlerde gettolaşan sığınmacı yabancı gençlerin asayişi ve kamu düzenini bozdukları vakıadır. Belli ki AB den gelecek döviz için bu hükumet bunları göndermeyecek. Ezici çoğunluğu Suriye''liler gitsin diyen halkımız sandıkta bunları gönderecek. Ancak hiç değilse halkın tepkisine neden çoğu kriminal olaylar nazara alınarak bunlara şu hüküm uygulanıp sınır dışı işlemi yapılabilir. 6458 s. yasanın 54. maddesinin ilgili kısmı aynen şöyledir; Aşağıda sayılan yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınır; .............., Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar derhal sınır dışı edilirler.
Ülkemizin yarınlarında ciddi tehlikelere gebe olan Suriye''lilerin temelsiz inanç kardeşliği ve benzeri afaki düşüncelerle tutulmaları siyasi bir tercihtir. Hukuken gönderilmeleri pekâla mümkün, gerekli ve hatta zorunludur. Bunu yapmadığı gibi her gün yüzlerce Afgan''ı içeriye alan demografik yapıyı bozma amaçlı olduğundan şüphelenilen yöneticilerimizin halkımıza sınırlarımızı en iyi koruyan biziz mugalatası da cabası. Uyuşturucu merkezinden gelen Afgan''lıların ülkemiz açısından startejik bir yanı, yönü, önemi olmadığı aşikar iken, acaba S.Peker videolarında anlatılanlardan daha derin ve örgütlü bir uyuşturucu ikmal üssü mü oluyoruz? Yoksa inanç farklılığımızın olmadığı söylenen emperyalistlerin maşası Taliban''la gizli anlaşmayla mı geliyor bunlar? Ülkelerine ve kendilerine faydası olmayan bu kaçkınların ekonomimize faydası olmaz. Sadece modern köleci işadamlarının kârı artar. Bir de tarih cahili akademik ünvanlı çoğu AKP''li cühelanın, Türk''lerin buraya ne zaman, nasıl geldiklerini bilmeyip-gizleyip kendi toprağını terk edip kaçanlarla bir tutulması büyük Türk Milletine hakaret olarak kayıtlara geçmiştir. Elbette bir gün bu laflarını yiyecekler ve çok da gecikmeyecek..