Geçen yıl Suriye’den ithal edilen 4 bin ton patatesin, gümrükte herhangi bir analize tabi tutulmadan iç piyasaya sürüldüğü iddia edildi.
Cumhuriyet'in haberine göre, İç savaştaki Suriye’den 509 bin 176 dolara ithal edilen bu patatesler, kontrol edilmeden Türkiye’ye girdi. Patates gibi kuru soğan için de herhangi bir mevzuat oluşturulmadığı konuşuluyor. Suriye’den 2018’de ithal edilen soğanlar ise 70 bin dolara mâl olmuştu.
ANALİZLER TAM MI?
Bu yıl yapılan patates ve soğan ithalatında ise ilgili mevzuatlar oluşturuldu ve buna uygun alım yapılmaya başlandı. Gümrüğe gelen ürünlere uygunluk raporu verildikten sonra, patatesin numuneleri Mersin’e, soğanların numuneleri de İstanbul’a gönderilip inceleniyor.
Onay süresine kadar geçen karantina süreci ve pestisit analizleri soğanda 24-36 saat arasında tamamlanırken, patateste bu süre bir haftaya kadar çıkabiliyor. Ancak her ürün için farklı aşamalardan oluşan bu analizlerin ne kadarının yapılıp ne kadarının yapılmadığı hala soru işareti. Çünkü son dönemde Mısır’dan ithal edilen ve tanzim adı altında büyük marketlerde kilosu 2 TL’den satılan kuru soğanların ya içinin yumuşak çıkması ya da çürük olması, yurttaşın şikâyetine yol açtı. Bu ürünlerin tüketime elverişli olmadığını düşünen yurttaş, soğanların bir türlü pişmediğinden yakınıyor.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, 2019 sonuna kadar bu tip sorunların yaşanmaya devam edeceğine dikkat çekti. Atalık, yerli soğanların da geçen yıl hasat zamanı yaşanan yağışlardan dolayı uzun süre ıslak kaldığını, bu yüzden de mantari hastalıklar görüldüğünü aktardı.
BAĞIMSIZ DENETİM ŞART
Gıda Mühendisi Bülent Şık, halk sağlığını ilgilendiren konuların denetiminde kamu kurumlarının yetersiz kaldığını belirterek, tüketilen tüm ürünlerin sağlıklı olup olmadığını kontrol edecek bağımsız bir kuruma ihtiyaç olduğuna dikkat çekti.
ŞEFFAF OLMALI
İthal edilen gıda ve tarım ürünlerinin taşıma esnasında nasıl saklandığını ve kimyasal olup olmadığını iyi inceleyip, analiz sonuçlarının da şeffaflıkla yazılması gerektiğini kaydeden Şık şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bir ürünün geçmesi gereken analiz süreci 10 aşamadan oluşuyorsa, yalnızca birkaçından geçirip piyasaya sunamazsınız. Analizlerin ne kadarının yapıldığı çok önemli. Risk oluşturan tüm etmenlerin denetlenmesi gerek. Ancak kamuya karşı sorumluluğunu hissetmeyen bir kamu kurumu var. Kaygı yaratıcı beslenmeyle ilgili sorunlar yaşandığında, doğru ve güvenilir bilgi sağlayacak bir kurum olmalı.”