Suriye, Türkiye ve MHP kurultayı
Kurban bayramı Suriye’ye de gelecek! Suriye halkı Kurban bayramında neyi konuşacak? Elbette kardeşin kardeşi katletmesini önlemek, akan kanın durması için nelerin yapılabileceğini konuşacak. Dün Halep’in, Şam’ın sokaklarında kol kola dolaşan, birbirlerine misafirliğe giden, birbirlerinin dükkânlarından alışveriş eden, damat-dünür olan insanların hangi fitne ile birbirinin gözünü oyar hale geldiğini tartışacak. Kimi zaman sesler yükselecek, kimi zaman yumruklar sıkılacak, kimi zaman kucaklaşılacak, eller Allah(c.c.)’a açılacak, gözlerden yaşlar akacak.
Türkiye Suriye’den farklı mı?
Değil..
Şu güzelim ülkemizde adı konmamış bir savaş yaşanıyor. Ocaklar sönüyor, gelinler dul, çocuklar öksüz, anneler evlatsız kalıyor. Kurtuluş Savaşı’ndan fazla şehit verdik, hâlâ da veriyoruz amma zafer yüzü görmedik. Ülke hem terör hem siyaset eliyle bölünmenin eşiğine geldi dayandı. Bayramda söz dönüp dolaşıp bu meseleye gelecek. İnsanımız “meseleyi” değil “partiyi” biliyor. Eleştirisi de savunması da “mesele” merkezli olmaktan ziyade “parti” merkezli oluyor. Takım tutuyoruz, antrenör tutuyoruz. Taktikten, şirketleşmekten, kondisyondan, futbolun siyasi ve sosyal doku üzerindeki ilgisinden haberimiz yok. İşte böyle bir vasatta gündelik siyaset konuşulacak. Bu kardeşinizin âcizane ricası, “tartışmayı tadında bırakın” olacak. Türk-Kürt diye bölmek isteyenler, “Sünni-Alevi” diye bölmek isteyenler, “Laik-Antilaik” diye bölmek isteyenler, “Esadçı-Amerikancı” diye bölmek isteyenler zaten canımızdan bezdirdi, yordu. Bayram gibi gönül kucaklaşmalarının vesilesi olan bir zemini, particilik ve lidercilikle bir de biz parçalamayalım. Sesimizi yükseltmeden, bilgi ile konuşalım. Mihengimiz Allah ve Resulü olsun. “Peygamber olsa böyle yapar mıydı?” diyelim, gerisini muhatabımız düşünsün. Yahut “Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı kadrosu böyle yapar mıydı?” diye sorun. Yani bu milletin hangi meselesi olursa olsun bu iki mihenkten birine vurun, sonucuna razı olun.
Muhatabınızdan bunu isteyin, onlar bizden iyi bilir deyin.
Tabii söz dönüp dolaşıp MHP kongresine de gelecek. Kardeşler, bütün bu tartışmalar 5 Kasım’da bitecek. Biliniz ki bugün de o gün de sizler Müslüman ve millettaş olmanın yanında bir de ülküdaşsınız. O günden sonra da Müslümanlığınız, millettaşlığınız, ülküdaşlığınız devam edecek. Bazı arkadaşlar “Lider yerinde dururken yeni adayın çıkması İslâm’a göre suçtur” diyor, ayet ve hadislerden deliller getiriyor. Böyle elektronik postalar sizlere de gelmiş olabilir. Onlara diyoruz ki, yapmayın ne olur. MHP, şeriatla yönetilen bir parti midir ki lider varken başka bir aday çıkmasın? Öyle ise Cuma namazlarını genel merkezde Genel Başkan’ın kıldırması gerekmez mi? Demokrasilerde gerçek lider millettir. Eğer, lider varken aday olunmaz iddiasına evet dersek, AKP’yi ve Erdoğan’ı yaşadığı müddetçe başımızda tutmak zorunda kalacağız demektir ve bu öneriye göre MHP’ye de ihtiyaç yoktur. Sakın bu iddianın arkasında AKP’liler olmasın!
Tamam, konuşalım, tartışalım..
Amma kardeş olduğumuzu unutmayalım. Derdimiz “adam” değil “milletin ihtiyacı” olsun... Nefsinizi değil neslinizi düşünün.
Bayramınız mübarek olsun.
Büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim.