Bundan önceki hafta SURİYE ile ilgili sorunları yazıp da bitiremediğim konulara devam ediyorum
Hataları vaktinde düzeltmez, gerekli uyarıları yapamazsak; sonra YOL GÖSTEREN ÇOK OLUR. Maalesef kaybımızın ne kadar şehit ve Gazimizin olduğu İDLİP çıkmazın da (telafisi imkansız Şehitlerimiz için) Zararın neresinden dönersek kârdır felsefesi ile okuyucularımıza çok ilginç gelecek sorunlara, çözümleri naçizane ifademle maddeler halinde belirtip, bilgi ve yorumlarınıza sunuyorum.
Şehidimiz bir kişi olsa dahi… Tank, Top, Zırhlı Araç, Cephanelik, Karargah…. düşman Bertaraf edilse dahi; bu Misillemeler bir ŞEHİDİMİZİ dahi geri veremez. O kadar malzeme, silah, tank, öcümüzü aldık. “Kanımız yerde kalmadı” tesellisi ile de (kimse kimseyi oyalayamaz, uyutamaz, teselli edemez)
Zira Ateş düştüğü yeri yakıyor.
Şehit sayısı biz söylerken bir nefeste dilden çıkıyor da; o acıyı yaşayan ailelerden bir ömür boyu izi silinmiyor. Gerçekten çok acı…
İDLİP olayları;
İlginç diyorum. Zira komşumuz Suriye de cereyan eden sorunlar şimdilik somut olarak, tam belirgin aydınlanmaz ise: Benden sonra TUFAN diyenler için TÜRKİYE’miz de bizden sonrakilere kötü miras bırakmayalım. Nasıl mı: siyasi konjonktür, istikrarlı çıkış, görüş ve politikamızla…
NASIL MI?
- Bugüne kadar sınır komşumuz olan, toprak-hudut kaygımız olmayan dost Suriye bölgesinde bizi TAVŞAN gibi görüp te “Tavşana Kaç Tazıya Tut” demelerine izin vermeyelim. Süper geçinen iki Devlet (stratejik müttefik Amerika, İdlib de mutabık kaldığımız Rusya ya karşı Tedbirli ve tutarlı politika uygulayarak) Hava desteği olmadan Suriye ordusuna karşı bir harekatın başarılı olmayacağı, Güya mutabık kaldığımız RUYSA tarafından da engelleneceği, başlangıçta hava desteğinden mahrum olan kuvvetlerimiz muhtemel savaş alanı merkezinde konuşlandırmak büyük bir basiretsizlik ve hata olur. Dolayısıyla burada yapılacak harekatta hava desteği şarttır.
- Bu hengame de; hiç problemimiz olmayan, Suriye ile; vaktiyle ESAT şimdi ise ESET olan kişinin yönetiminde ki iç çatışmaların da Şehitler vermemek adına, Ortadoğu bataklığına sürüklenmeyerek.
- Batının mülteci diye kabul etmediği, kendi ülkelerinden ülkesini savunmadan harpten kaçan vasıfsız kişileri ülkemize kabul etmemek ve sırtımız da bir kambur gibi taşımamalıyız. Zira; kendi ülkelerine faydası olmayan bu vasıfsız kişilerin TÜRKİYE’mize ne faydası olabilir. Asgari ücretle geçinmeye çalışan kendi vatandaşlarımız varken, bunları 2 karılı (kumalı) 3-5 çocuklu aileleri almamalıyız. Alındıysa bile yaptırımların uygulanması. (Uluslararası antlaşmalara göre ülkemiz menfaatleri göz önüne alınarak)
- Nüfusun yabancılaşması… Dolayısıyla Yörenin demografik yapının bozulması ve bunu önlenmesi.
- Yöre de çoğalan nüfusun emperyalist başka ellerin kışkırtması ile petrol yataklarına sahip olma adına barındıkları yerde; Otonom, Federatif devlet kurmak adına Özerkliğini ilan edebilecek oluşumun, toplumun önlenmesi…
- Atatürk’ün kendi toprak bütünlüğü için “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” veciz ifadesini şiar edilerek: Atatürk “Zorunlu olmadıkça harbin bir cinayet olduğu” sözleri unutulmamalıdır.
- Bunca yıl toprak sorunu olmayan Sınır komşumuz Suriye ile ne de stratejik müttefiklerin (Amerika) ne de sözde mutabık kaldığımız Rusya’nın dolduruş ve dolmuşuna gelinmemesi, eğer gelirsek de Acı! sonuç ŞEHİTLERİMİZ…!
- Eğer bize karşı Toprak sorunu-sınır, hudut tecavüzü olmadığı sürece, petrol avcıları (!) için harbe iştirak edilmemelidir.
- Eğer olursa; Hatay’ın nasıl Türkiye ye İlhak edildiğini tarih kitaplarında Atatürk’ten ders alınması.
- Müslüman ayaklarında geçinen kendi yurdu için savaşmaktan kaçanları müteakip seçimlerde TC. vatandaşı yapılarak; bu düşünce ile de oy avcılığı planlanıyorsa…
AÇIKCA; İlerde planlanacak seçimlerde: düşünülen ince hesaplarda (kaçak çapulcular-mültecilerden oy almak için)
Oy hesabı yapıldığında, sonuçlara Oy verenler de vermeyenler de katlanır ki; Nasıl mı?
“OY ANAM OY” diyerek…
Eğri oturalım doğru konuşalım 9 köyden kovulsakta…
İdlib çıkmazında ŞEHİT olan Kahraman askerlerimize Allahtan Rahmet, Kederli Ailelerine de Başsağlığı dileriz.