Suriye politikasında “pişmanlık” işaretleri
AKP iktidarı, Suriye’de süren iç savaşta Esad’a karşı savaşan muhalifleri destekledi. Onları örgütledi, yönlendirdi ve hatta donattı. Muhaliflerin içinde yok yoktu. Dünyanın hemen her yerinden devşirilmiş unsurlar, ‘Suriye’nin dostları’ toplantılarında alınan kararlar gereği muhalif olarak bir araya getirildi. Esad muhalifi bu unsurların bir birleriyle ortak yanları da yok denecek kadar azdı. Kin, intikam ve nefret temelinde bir araya getirilen fanatik unsurlar, süreç içinde bir birlerinden ayrıştılar.
Muhalifler içinde özellikle el-Kaide’ye bağlı unsurlar yeterli bir biçimde güçlendikten sonra Suriye muhalefetinden ayrıldı. Bu el-Kaide unsurları böylece Türkiye-Suriye sınırının bir bölümünü ele geçirdi. Türkiye-Suriye sınırının önemli bir bölümünü de PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan PYD unsurları kontrol eder hale geldi.
Tayyip Erdoğan’ın Esad takıntısı, Türkiye’yi PYD ve el-Kaide ile hem sınır komşusu hem de hedef yapmıştır. Herhalde bu Türkiye’ye karşı yapılmış bir iyilik değildi.
Türkiye’ye komşu olmanın ötesinde düşman olan PYD/el-Kaide unsurlarının önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin başını ağrıtacağını söylemek için müneccim olmaya gerek yoktur. Zira Cihatçılar, el-Kaideciler, Selefiye ya da diğer fanatik grupların uzantılarının yalnız Suriye’nin içinde değil Türkiye’de de bulunduğu bilinmektedir. En azından bu gruplar için Türkiye uygun birer laboratuardır. Türkiye’ye mülteci olarak gelenlerin bir kısmının kamplarda, önemli bir kısmının da ülkenin her yanına dağıldığını hatırlamak gerekir.
AKP iktidarı her zaman yaptığını yapmış bu kez de daha önce desteklediği Suriye’de Esad güçlerine karşı savaşan el-Kaide unsurlarına karşı tavrını değiştirmiştir. En azından bu anlama gelecek işaretler vermektedir. Bu hususta Reuters, Türkiye’nin Suriye politikasına ilişkin önceki gün bir haber yayınladı. Bu haberde konuşan ve ismi açıklanmayan bir Türk yetkilinin şunları söylediği kaydedildi: “el-Kaide’yi desteklemekle suçlanıyoruz. Cihatçıların Suriye’de güçlenmesinin ardından Amerika nazik bir şekilde Türkiye’yi eleştirdi. Sınırımız çok kırılgan ve Cihatçılara katılmak için gidenleri engellememiz mümkün değil.”
Orta Doğu uzmanı Robert Fısk, bir süre önce Türkiye, Orta Doğu’nun Pakistan’ı mı olacak, diye sormuştu. Gerçekten de yasadışı güçlerin istediği gibi girip çıktığı Suriye-Türkiye sınırı otoritesizlik yönünden Peşaver’e dönüşmüştür. İtiraf, Türkiye’den geliyor.
Burada anahtar cümle AKP iktidarının, “el-Kaide’yi desteklemekle suçlanması” dır. Bu iddiaya karşı “sınır kırılgan, elimizden bir şey gelmiyor” türünden bir savunma açıklayıcı değildir. Zira Suriye, kimyasal kullanımından kitlesel katliama uzanan onlarca vahşi cinayete sahne oluyor. Ölü sayısının yüz bini aştığı bir ülkeden bahsediyoruz. ‘Eset kötü! Halkına karşı bütün cinayetleri o işletiyor’ söylemi de AKP’nin sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor.
Erdoğan/Davutoğlu ikilisinin izlediği ve bölgesel gerçeklerle uyumlu olmayan politika, Türkiye yönünden ‘bumerang’ etkisi yaratacak gibi gözüküyor. Önümüzdeki günlerde “terör örgütlerini himaye etmek ya da korumak” suçlaması Türkiye’nin başını ağrıtmaya devam edecektir. Bunun “Hamas” la ya da el-Beşir ile iyi ilişkiler kurmaktan daha öteye bir anlamı vardır.
Erdoğan/Davutoğlu ikilisinin, durumu yavaş yavaş anlamaya başladığının işaretleri de gelmiyor değil. AKP kurmayları, Suriye’ye karşı “her türlü koalisyona katılmaya hazırız!” söyleminden el-Kaide unsurlarına karşı -simgesel de olsa- harekat düzenleme aşamasına gelmiştir.
New York Times, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ilk kez muhalifleri vurduğunu belirterek Türkiye’nin Suriye politikasından pişman olduğunu yazdı. Verilen haberde “Türkiye ilk zamanlar desteklediği muhalifleri ilk kez vurarak farklı tavır takınmak istediğini gösterdi. Dünya’ya ‘el-Kaide’ye karşı duruyoruz’ mesajı verdi” deniliyor.
AKP’nin yanlış hesabı bu kez Bağdat’tan değil Şam’dan geri dönecek gibi...