Suriye politikası sürdürülebilir değildir
Uluslararası ilişkilerde sonuç almak için gerçekçi bir bakışa ve gelişmeleri doğru bir biçimde okumaya ihtiyaç vardır. Gücünün ve imkânlarının farkında olmayanlar girdikleri mücadeleyi kaybetmek kaderinden kendilerini kurtaramazlar. Ülkeler arasındaki ilişkilerde afra tafranın, tepeden bakmanın, duygusal coşkunun ya da öfkenin yeri yoktur.
Diğer yandan büyük oyunları, ancak büyük oyuncular oynayabilirler. Büyük tarihler küçük adamların omuzları üzerinden yükselemezler. Büyük davalar büyük takipçiler gerektirir.
Günümüzde sürdürülebilir siyaset ancak ülkenin gücüyle orantılı bir siyaset olabilir.
Türkiye'nin AKP döneminde uygulanan dış politika tarihi, sosyolojik ve siyasal gerçeklerden tamamen kopuktu. Türkiye bu dönemde hep yanlış tarafta ve kaybetmeye mukadder aktörlerin yanında yer almıştır.
Bu politika yüzünden Türkiye, Suriye ve Irak'taki hem nüfuz hem de nüfus alanlarını büyük ölçüde kaybetti. Buna karşılık bölgede İran, Rusya, PKK ve ABD yeni nüfuz alanları elde etti. Türkiye'nin payına ise iki milyonu aşkın göçmen ve PKK'nın kantonlarıyla sınır olmak düştü.
Türkiye, bölgede havlayan ama ısırmayan, bir retorik siyasetini devreye soktu. Süleyman Şah Türbesi'ni korumak için gerekli her türlü tedbiri alacak, IŞİD'i yaptığı ve yapacaklarına pişman edecek yerde türbeyi taşımak, korkak bir model olarak tarihteki yerini almıştır.
Bölgeyle ilgili her ülkenin müttefikleri ve uyguladıkları siyasetleri açık ve nettir. AKP yönetimindeki Türkiye'nin ise bölgede ne müttefiki ne de yapmak istedikleri konusunda bir belirlilik vardır.
Söz gelimi Rusya; Suriye, Irak ve İran IŞİD'e karşı mücadelede koordinasyon sağlamak için Bağdat'ta bilgi merkezi kuruyor. Yine Rusya, İran ve Hizbullah ile birlikte Suriye rejiminin elindeki toprakları korumak için "ortak kumanda merkezi" oluşturuyor.
Rusya, Suriye'de Esad ve PYD ile iş birliği içinde hava harekâtına başladı. Hem IŞİD'i hem de Suriye muhalefetini bu arada Bayır Bucak Türkmenlerini vurdu.
Türkiye ise IŞİD'e karşı bir anlamda PYD'yi -yani PKK'yı- korumak için ABD ile İncirlik mutabakatı yaptı. Bir yandan da ABD ile "Eğit-Donat" adlı varlığından dahi söz edilemeyecek bir güç oluşturmaya çalıştı. Ardından da Türkiye, Kandil'deki PKK'ya müdahale etti. ABD ise PYD'yi terör örgütü olarak görmediğini açıkladı.
Obama, Türkiye ile birlikte gerçekleştirilen "eğit-donat" sürecinin başarısız olduğunu özellikle vurguluyor. Ardından da "Son bir yılda sahada etkin bir ortağımız olduğunda IŞİD'in geriye itilebileceğini gördük" diyerek, Türkiye'nin terörist dediği PYD ile iş birliğine devam edeceğini açıkça ifade ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise haklı olarak "PKK ve PYD bana göre eşittir. PYD'ye silah desteği verenler uluslararası teröre destek veriyordur" diyor. "Eğit donatı biz yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz" diye ilave ediyor.
PYD'li Salih Müslim, 'IŞİD'e karşı mücadelede Rusya ile iş birliği yapmak istiyoruz' diyor. Hem Barzani hem de Müslim hem ABD hem de Rusya'yla iş birliğine hazır olduklarını açıkça dile getiriyor.
Suriye'deki Rus savaş uçakları ise hem Bayır Bucak Türkmenlerini vurarak açıkça Türkiye'ye meydan okuyor, hem de Türk hava sahasını defalarca ihlal ediyor.
Rusya, Suriye'de Esad ve PYD ile iş birliği içinde. Türkiye'nin terör örgütü dediği PYD ile hem Rusya hem de Amerika görüşüyor. Bu iki ülke de PYD'yi terör örgütü olarak tanımıyor. Aksine bölgede iş birliği yapılan bir partner olarak görülüyor. Türkiye, bölgesinde ciddi manada yalnızlaştı.
AKP iktidarının kör, dar, sığ ve akıl dışı Suriye politikası her anlamda iflas etmiştir. Sürdürülebilir değildir. Acilen terk edilmesi gereken bu politika Türkiye'ye her alanda eşi, benzeri olmayan zararlar vermiştir!