Suriye krizinde temkinli hareket etmeli
ABD'nin, Suriye rejiminin kimyasal silah kullanmasına istinaden, Suriye üssüne yaptığı füze müdahalesi, bölgede safların yenilenmesine sebep olmuştur. Türkiye'nin bu saflaşmada anında ABD tarafında yer almasının bazı olumsuz sonuçlar yarattığı ve yaratmaya da devam edeceği görülmektedir.
ABD'nin müdahale sebebi
ABD'nin müdahalesi, sadece Suriye rejiminin kimyasal silah kullanmasına bağlanmamalıdır. ABD'nin Orta Doğu'da ve Suriye özelinde azalan etkinliğini yeniden kazanmak için bunu bir fırsat olarak gördüğü ve sahada kendisinin de olduğunu göstermek istediği değerlendirilmektedir. Ayrıca Rusya'ya rağmen askeri alanda üstün olduğunu göstermeyi, İran ve Kuzey Kore'ye de mesaj vermeyi ve ABD başkanlık seçiminde Trump'ı desteklediği iddiasına da cevap vermeyi hesapladığı düşünülmelidir. Diğer taraftan Trump'ın ABD iç politikasında, hatta dünya kamuoyunda sorgulanan itibarını tesis etmek için böyle bir girişimde bulunduğu da söylenebilir.
Ancak Suriye'nin kimyasal silah kullandığı iddiası da tartışmalıdır. Rusya, bombardımanda muhaliflerin kimyasal silah deposunun isabet aldığını veya kimyasal silah konusunun sahte bir haber olabileceğini ifade etmektedir. Bu ifade, Irak savaşı örneğindeki, sonradan ortaya çıkan uydurma istihbaratı hatırlatmaktadır.
Gerçeğin, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü'nün başlattığı araştırma sonucunda ortaya çıkması beklenmektedir. Ancak bu örgütün ne kadar tarafsız hareket edebileceği de tartışmalıdır.
Diğer taraftan savaşta çocuklar başta, masumların ölümünün, sadece kimyasal silah kullanıldığı zaman tepki çekmesi de sorgulanması gereken bir konudur.
Rusya neden müdahale etmedi?
Rusya'nın Tomahawk füzelerine müdahale etmemesi de tartışmalıdır.
Esasen Rusya'nın elindeki sistem, atılan füzeleri algılayabilecek kabiliyettedir. Üstelik ABD'nin füzelerin atılması esnasında Rusya'yı bilgilendirdiği de söylenmektedir. Ayrıca füzelerin Rus birliklerine/tesislerine karşı değil, Suriye tesislerine yönelik olması da önem arz etmektedir.
Bu durum iki süper gücün karşılıklı ve doğrudan bir çatışmadan kaçındığını, ancak birbirlerine karşı da üstünlük sağlama gayreti içinde olduğunu, her iki tarafın da vekâleten savaşı tercih ettiğini göstermektedir.
Ancak Rusya'nın bu olayı cevapsız bırakmak istemediği de anlaşılmaktadır. Zira Putin yönetimi, prestij kaybına uğradığı inancıyla ilk aşamada, ABD ile "hava güvenlik anlaşmasını" askıya aldığını ilan etmiştir. Bundan sonraki cevabın başka bölgelerde olması mümkündür.
Suriye'de öncelikler değişiyor
ABD bugüne kadar önceliğinin IŞİD tehdidini bertaraf etmek olduğunu söylerken, ilk defa Esad rejimini hedef almıştır. Bu durum Suriye'de parçalanmayı tetikleyecek, federasyon yapısının oluşmasını güçlendirecek ve hiç istemediğimiz bir modelin meydana gelmesine sebep olacaktır.
Federe devletlerin kurulması için önce "Güvenli bölgelerin/uçuşa yasak bölgelerin" söz konusu olacağı dillendirilmeye başlanmıştır. Bu nedenle Türkiye'nin daha önce önerdiği güvenli bölgeyle, şimdi ortaya atılan güvenli bölgelerin farklılık gösterdiği hesaplanmalıdır. Bunların, Irak örneğinde olduğu gibi, bize tehdit olacak bir durum yaratacağı düşünülmelidir.
Türkiye ne yapmalı?
Bu olay karşısında Türkiye'nin anında ABD müdahalesine destek vermesi doğru bir yaklaşım olmamıştır. Zaten düzgün olmayan ve birçok anlaşmazlığımız bulunan küresel güçlerle kurmaya çalıştığımız denge zarar görmektedir. Katliamlara tepki göstermek başka, taraf olmak başkadır. Bir tarafa yaranacağım derken diğer tarafla ilişkiler bozulmaktadır.
Nitekim uzun uğraşlarla aramızı düzelttiğimiz Rusya'yla tarım ürünlerindeki anlaşmazlığın yanında şimdi de 'Charter Uçakları'na konulan kısıtlamayla turizm konusu da zarar görecektir. PYD konusunda her iki tarafla da sorun vardır. Ancak ABD'yle daha fazladır.
Bu nedenlerle Türkiye'nin çok temkinli hareket etmesi, ani reaksiyonlardan kaçınması, sahadan uzaklaşmasına sebep olacak girişimlerde bulunmaması, kendi güvenliğine odaklanması gerekmektedir.