Suriye için tekraren ikaz!
AKP hükümetleriyle birlikte Türkiye dış politikada büyük bir savrulma yaşanmıştır. Cumhuriyet hükümetlerinin onlarca yıldır sürdürdüğü dış politika AKP ile birlikte bir kalemde terk edilmiş ve yeni bir konsept benimsenmiştir. İktidar yetkililerinin bu yeni anlayışı dillere yerleştirdikleri şu sloganlarda görmek mümkündür: "Komşularla sıfır sorun", "çözümsüzlük çözüm değildir", "kırmızı çizgimiz yok", "bir adım önde olmak", "üç tarafı denizle dört tarafı düşmanla çevrili politikayı kabul etmiyoruz", "süpürmeyin kullanın" vb.
İlişkiler devletten örgüte geçilmiştir!
2002 yılında başlayan yeni anlayışta devletten devlete ilişkiler terk edilmiş dış politikada kişiden kişiye ilişkiler dönemi başlatılmıştır. Türkiye-Mısır ilişkisi Erdoğan-Sisi, Türkiye-Irak ilişkisi Erdoğan-Maliki, Türkiye Suriye ilişkisi ise Erdoğan-Eset özelinde kişiselleştirilmiştir. İlerleyen aşamalarda ülkeden ülkeye ilişkileri de yerini ülkeden örgüte ilişkilere bırakmıştır. Mısır'la ilişkiler yerini İhvan-ı Müslüm'e, Filistin'le ilişkiler yerini Hamas'a, Suriye'yle ilişkiler ise yerini ÖSO gibi kuruluşlara indirgenmiştir.
AKP döneminde dış politikada son derece riskli ve tehlikeli ilişkiler dönemi başlatılmıştır. Daha kötüsü AKP hükümetlerinin Suriye politikası 'Eset'in', Mısır politikası Mursi'nin iktidardan gitmesine endekslenmiş olmasıdır. Uygulanan politika şudur: 'Eset katil gitmelidir, Mursi darbecidir, iktidardan ayrılmalıdır'.
"Katil Eset gitsin" de ne olursa olsun!
Halbuki Kaddafi Libya'nın başından gitmiş bu ülke tam anlamıyla bir kaosun içine düşmüştü. Türkiye'nin çıkarları Libya'da telafisi imkânsız zararlar görmüştür. Hüsnü Mübarek Mısır'dan gitmiş onunla beraber ülkeden istikrar da gitmiştir. Saddam Hüseyin Irak'ın başından gitmiş ülke param parça olmuştur. Buna karşın AKP iktidarı Suriye'nin başından "katil Eset" gitsin de ne olursa olsun moduna girmiştir. AKP hükümeti, Mısır'da Libya'da ve Irak'ta katil diktatörler gittiğinde ne olduğu orta yerdeyken bu politikaya ısrarla devam etmişlerdir.
AKP'nin Esat'ın gitmesiyle nasıl bir Suriye'nin ortaya çıkacağının hesabını yapmak hiç aklına gelmemiştir.
Suriye'de Rusya ile Türkiye karşı karşıyadır!
Suriye'de kategorik olarak karşı karşıya gelen dört büyük güç var; ABD-Rusya-Türkiye ve İran. ABD ile Türkiye Esat'ın gitmesini, İran ve Rusya ise Esat'ın kalmasını esas alan bir siyaset yürütmektedir. İşin ilginç yanı Esat'ın gitmesini isteyenlerden ABD de "hemen gitmesi şart değil" anlamına sözler ediyor. ABD daha çok taviz koparabilmek için 'Esat'ın gitmesi gerektiğinden söz ettiği anlaşılıyor. AKP yetkilileri ise adeta Suriye'de tek sorunu "Esat"a indirgemiş durumdadır. Türk yetkililere göre Suriye'de Esat değişecek her şey değişecektir. Halbuki gerçek bunun tam tersidir. Kaddafi, Saddam, Mübarek gibiler gittiğinde ne olduysa Esat gittiğinde de daha beteri olacaktır.
Güçlerin Suriye'de yaptıkları!
Suriye'de İran fiilen iki koldan muhaliflere karşı savaşmaktadır. Bir tarafta Hizbullah diğer taraftan İran askeriyle savaşmakta ve ölmektedirler. İran için Esat, Şii hilalinin en önemli figürüdür.
Rusya için Suriye ve Esat rejimi Akdeniz'e tutunmak için en önemli unsurdur. Rusya için Esat 'olmazsa olmaz' denilecek kadar önemli bir konumdadır. Rusya açıkça Esat'ı yedirmeyeceğini Türkiye'ye karşı takındığı tavırla ortaya koymuştur.
ABD'nin önceliği Esat değil IŞİD'dir. Dahası ABD, bölgenin çıkarlarına uygun biçimde dizayn edecek Esat'lı ya da Esat'sız her projeye evet diyecek konumdadır. IŞİD ile mücadele için bölgeye gelen diğer ülkelerin etkili olma ihtimali yoktur.
Dahası hem Rusya hem de ABD Türkiye'nin koridor açmaya çalıştığı için yayılmasına karşı olduğu PYD ile iş tutmaktadır.
AKP'nin sığ, dar, kör ve yoz Suriye politikası Süleyman Şah Türbesinin yıkıntıları altında kalmıştır. Süratle gerçeklere ve yeni şartlara uygun Suriye politikasına ihtiyaç vardır.