Hukuk camiasında verdiği kararlar kadar “adalet.org” ve “CezaDost” gibi uygulamalarla da adından sıklıkla söz ettiren hakim Aydın Başar sosyal medya hesabından emekli olacağını açıkladı.
Başar paylaşımında şu ifadeleri kullandı:
Neden gidiyorum ve nasıl kalabilirim....
Birkaç gün önce oturduğum bina ve komşu binalardaki çocukların “sen gidiyormusun” sorusu üzerine ,evet gidiyorum,demiştim onlara.Ve sizlerde çocuklara verdiğim cevaptan öğrenmiştiniz,”gideceğimi”..
Bir şarkı sözünde olduğu üzere,”Gitmek mi zor kalmak mı zor” bunun üzerine ben de çok düşündüm.Ve geçmişte minik bir şiir yazmıştım.
“Nedir boğazımda düğümlenen
Gitmek
Sözünü duyduğumda
O taş ,o taş
Niye yumru yumru
Ne var o taşın içinde
Niye tutamam kendimi “
diye.
İki yıl önce ,Erzurumdan Kars’a yer değiştirme cezası ile tayinim yapıldığında,yani sürüldüğümde,
“içimdeki ses devam etmelisin ve kendini özgür hissettiğin zaman ayrılırsın dedi.Sanki halen mesleğe borcum vardı,zamanı gelmemişti henüz.Klasik olan,uzaklara sürülmüş ve artık dayanamayıp emekli olanların tavrını yüreğim kabul etmedi.Devam kararım bir idealdir.Yoksa maaşım düşecek,birileri artık bana hakim bey demeyecek diye değildir.Yedinci köyden,sekizinci köye bir köy öğretmeni ideali ile gidiyorum.Hayırla çıktım bu yola ve hayırla bu yolu tamamlayacağım.Hayra varacaktır bu yol.Millet bilsin,dağbaşındaki çobanlar bilsin.Allahımdan isteğim budur. “ diye yazmıştım.
İki yıl oldu Kars''da.Ve her ne kadar,kendimi Kars’a sürgün olarak nitelendirmiş isem de,aslında Kars’da yaşadığım ve görev yaptığım süre içersinde,günüllere,yüreklere ve vicdanlara sürgün edildiğimi anladım.Ve o yüreklerde yer bulduğuma inanıyorum.Adliyede görev yapan hakim-savcı,Avukat ve adliye çalışanlarından onlarca kardeşim,yürektaşım oldu.Onlar benim yüreğimi anladılar.Bu sadece benim marifetim değildi.Onların yüce gönüllüklerinin bir sonucuydu.Belki sürgünüme neden olan kararda vurguladığım üzere”Hakimler vicdanlarıyla yaşarlar” demeseydim.Ve o vicdanla karar vermeseydim.Bu güzel yürekleri göremeyecektim.Hep dedim,bir zerre istikbal ve menfaatimi düşünerek,korkarak veya siyasal saikle karar vermedim.Hayırla çıktım bu yola ve şu aşamada bu yolu hayırla tamamladığıma inanıyorum.Ödediğimiz bir bedelde yoktur.Varsa da bir bedel,sosyetik bedeldir.Millete helal olsun.
Kars’da geçen iki yıllık süreç,“içimdeki ses devam etmelisin ve kendini özgür hissettiğin zaman ayrılırsın” duygusuna beni ulaştırdı.Geriye dönüp baktığımda,yüreğim huzurlu,başım dik,huzurla ayrılacağım artık kürsüden.
Ve bir an için halen devam etseydim diye de kendime sordum.Devam etsem ne yapabilirdim,neyi değiştirebilirdim.Bazen bu soruyu soranlara şunu diyorum.”Aydın Başar” giderse,bu meslek batar diyorsan,ben 90 yaşıma kadar çalışırım,bu özveriyi gösteririm”.Ama şunu biliyorum ki.Ben gidersem,şu anda yetkili olduğum mahkemeye, benim yerime bakacak kuradan gelen bir meslektaşım bile en az benim kadar bakar ve benim bir eksikliğimi hissettirmez.Bilinmez bir süreyle,Kars’da devam etmek ve bunu kabul etmek,bir yönüyle sürgünü kabullenmek,gelecekteki hayallerim ve yapabileceklerimin önünde bir engel olacaktı.Bundan sonra,bir yıl daha devam etsem,iki yıl daha devam etsem,geçmiş iki yılı tekrarlayarak zaman geçecekti. Yine geçmişte,minik bir şiirde,”yaşam kısa,yapacaklarım uzun” demiştim.Bu nedenle bu kısır döngüye de bir son vermek gerekiyordu.Kısa yaşamda,kafamdan geçenlere yapabilecek zamanda ayırmam gerekiyordu.
Ve işin birde sosyal ve ailevi yönü vardı.Bu meslekte yaklaşık fiilen kürsüde 27 yıl görev yaptım.Tayin taleplerimde,hiç ilk tercihime yönelik bir tayin görmedim.Yalnız,Gaziantep’den Balıkesire tayin olurken,ikinci tercihim olan Balıkesir’e tayinim yapılmıştı. Bir de,Çıldır’dan,1999 yılında ,Düzce/Gölyaka ondördüncü terçihimdi.Sağolsunlar,o tercihime değer vermişlerdi:).Tabii ben bu terçihimi yaptığımda,17 Ağustos ve 12 kasım düzce depremleri olmamıştı.Sonra öğrendim ki,deprem sonrası ,Gölyakayı terçih edenler,terçihlerini değiştirmişler.O sayede ben de ondördüncü terçihim olan,Gölyakaya tayin edilmiştim.Ve ilk gün çadırda ve sonraki günlerde kendi yaptığım barakada geçen bir süreçte Gölyaka’da görev yaptım.İyi ki Gölyaka’ya tayin olmuşum.Adalet.org sitesi,CezaDost programı o barakada dünyaya geldi.
Bu saydıklarımın dışında hep uzak yerlerde görev yaptım.Ailemden uzak,sosyal çevremden uzak,sürekli bir özlemin olduğu uzak yerlerde.Artık onlarda bizim yakınlarında olmamızı istiyorlar.Onlar yaşlanıyor ve bizlerde,işte onlara olan özlem borcumu ödemek duygusu da bu kararda etkili oldu.Sultan ablam ,Melek ablam,gel,artık azıcıkta bizim ol,hadi eski günlerdeki gibi oyunlar oynayalım,şakalar yapalım diyorlar.
Vesselam,pes etmiş değilim,vesselam artık dayanamıyorum,bana ne adalet,banane meslek,banane millet ,keyfime bakacağım diyerek bu kararımı vermedim.Böyle bir ruh hali ,yaşadığıma ihanet olur.Kendime ihanet olur.Belki bu süreçten sonra,aslında daha büyük bir sorumluluk ve yapacağım işler beni bekliyor.Meslekten emekli olmuyorum.Sadece küçük bir boyut değiştirme diyelim biz buna.Yoksa ,Akçay’a gidip klasik emeklilik hayatı yaşamaya niyetim yok.O cüppe,belki kürsüde değilde,dolapda asılı olacaksa da,her zaman o cüppe yüreğimde olacak.Yani toprak,bahçe işleri ile uğraşmak,gezmek amacıyla emekli olmuyorum.
Son dört yılda,verdiğim karar nedeniyle ,3 kez tayine tabi tutuldum.Hiç birine itiraz etmedim.Araya birilerini koyup,yerim değişsin istemedim.Hiç bir dilekçe göndermedim.Tayin istemedim.Kendime söz verdim.Bir dilekçenin altına,beni başka yere tayin edin arz ederim demeyi yüreğim kabul etmedi.
Yakın zamanlarda,Sayın Adalet bakanı,”adaletle,vicdanla karar verin,isterse kıyamet kopsun” demişti.İşte ben o kararı aynı duyguyla vermiştim.Kısmen başıma ne gelebileceğini de tahmin ederek.Evet olmayacak bir şeyi şimdi sizlerle paylaşacağım.Eğer kurul senden,yaşadıklarından ve yaşattıklarımızdan dolayı özür diliyoruz,sen vicdanen karar verdin diye bir açıklama yaparlarsa.Bu meslekte,en uzak yere,örneğin Şırnağa tayin etmeleri koşuluyla bir yıl daha kalabilirim.Veya geçmişden bu yana hayalim olan,ücretsiz,hiç bir hak talep etmeksizin,Adalet Akademisinde ceza hukuku alanında ders vermek,Cezadost programını orda genç meslektaş adaylarıma anlatmak ve onlarla geliştirmek yönünde bir imkan tanırlarsa.Bunun olmayacağını biliyorum.Ancak yüreğim şuna inanıyor.Bir gün belki onların yerine birileri özür dileyecekler.Keşke gelecekte bu görevi başkalarına bırakmasalar.
Ve emeklilik kararımı duyan dostlardan bazıları,bir iki yıl daha sabret,siyasal iklim değişecek şeklinde benzeri sözler söylüyorlar.Bu sözü yüreğim kabul etmiyor.Ne yani siyasal iktidar değiştiğinde,ben yeni değişen siyasal iktidardan medet mi umacağım,beni bir yerlere getirecekler diye onlara mı yanaşacağım.Benim siyasetim adalettir.Siyasetin ise hiçbir zaman adalet ideali olmamıştır.Yargı bağımsız olmadığı sürece,kim gelirse gelsin değişen bir şey olmayacaktır.Bu gün muktedir olanlar,yarın adalete ihtiyaç duyacaklardır.Yarının iktidar sahipleri de yine adaletsizlikleri için yargıyı kullanmaya devam edeceklerdir.Bu nedenle,şu yaşadığımız süreç içersinde,başka bir siyasal iktidar olsaydı,benim kaderim yine değişmezdi.Ben bir zerre bile bir ferdini ayırt etmediğim milletin hakimi olmaya çalıştım.
Şimdi, bayram tatili ve kalan 12 günlük yıllık iznimi kullanmak üzere yarın Karsdan ayrılacağım.İzin dönüşü,emeklilik dilekçemi verip,süreç tamamlandıkdan sonra gönül huzuruyla meslekten emekli olmaksızın biraz boyut değişikliği yaparak,Kars’a elvada diyeceğim.Bu süreçden sonra,ne yapacağım,hayallerim nedir,daha sonra bir sorumluluk gereği sizlerle bu düşüncelerimi paylaşacağım.Herkese selamlar,sevgiler.Tatile ayrılmışlara iyi tatiller dilerim.
Sen gidiyormusun..
Bu akşam,adliyeden eve geldiğimde,bizim bina ve komşu binaların çocukları yolumu kestiler.Ben her zaman olduğu üzere,"Hadi bize soru sor" diyeceklerini zannettim.İçlerinden biri "sen gidiyormuşsun" dedi.O zaman anladım ki,büyüklerinden benim emekli olup gideceğimi öğrenmişler.Sordukları soruya "Evet gideceğim ama sizleri özleyeceğim" dedim.Daha sonra "bir daha gelecekmisin dediler".Dedim "belki gezmeye gelirim" .Artık ben de sizin gibi özgür olup oyunlar oynayacağım dedim.Ve sonra hadi gelin bir hatıra resmi çektirelim dedim ve bu resim akşamleyin bana çocukların hediye ettiği bir resim oldu.
Onlarla,kendiliğinden aramızda bir bağ oluştu.Binaya girerken,onları her görüşte merhaba çocuklar diyerek,bazılarına keçi diyerek,şakalaşarak,selamsız yanlarından geçmedim.Ve bir süre sonra,benim araba binanın önüne geldiğinde bir anda hepsi "merhaba abi" demeyi alışkanlık haline getirdiler.Hatta bazen bahçede olmayan,benim geldiğimi gören, evinin balkonundan,"merhaba abi" diye bağırıyordu.
Ve sonraki zamanlarda ,onlara sorular sormaya başladım.İşte Atatürk kim,cumhurbaşkanımız kim,yılda kaç mevsim var,İstanbul ,hangi bölgemizdedir şeklinde çocuklara sorulabilecek sorular.Bir taraftan da okullar kapalı olduğu için bir öğretmene özlem duyduklarını hissediyordum.Bu alışkanlıkdan sonra,her akşam binanın önünde beni durdurup,"hadi bize sor" demeye başladılar.
İşte bu akşam,"hadi bize soru sor" demediler."sen gidiyormusun" dediler.Aslında hüzünlü bir sözdü,kendi açımdan da,belki çocuklar açısından da.
Çocuklar,çocuklar sevgiye en güzel cevap verenlerdir.Onlara merhaba demeyi öğretmek ve onlardan beni her gördüklerinde "merhaba abi " sözünü duymak çok güzeldi.Herkese sevgi ve selam.
SÜRGÜNLER NASIL BAŞLADI?
Sürgünler hakimi Aydın Başar, Balıkesir hakimi olduğu dönemde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan''a hakaret davalarından birine baktı.
Facebook''ta kendisinin yazmadığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan''ı eleştiren bir şiiri paylaşan sanık C.B. hakkında beraat kararı verdi.
Erdoğan''ın avukatları Başar''ı gerekçeli kararı nedeniyle HSK''ya şikayet etti. HSK bu şikayet üzerine Başar hakkında 2016 yılında inceleme başlattı.
Kararı veren HSK 2. Dairesi''nin bir üyesi Başar''ın ihracı yönünde oy kullanırken 3 üye yer değiştirme, 2 üye ise kınama cezası verilmesini istedi. HSK 2. Dairesi''nin kararına Başar''ın yaptığı itiraz HSK Genel Kurulu''nca reddedildi. Böylece karar kesinleşti.
Bu karar nedeniyle önce 2017’de Zonguldak’a, sonra 2018’de Erzurum’a sürüldü. 2019’da da Kars’a gönderildi.
Hakim Başar’a yapılanlar, belli ki bir meslektaşını yaralamıştı ve sosyal medyada adını vermeden “Vicdan Yolu Haritası”nı paylaşmıştı.
İşte o harita:
Hakim Başar bu harita eline geçince “Bu haritayı bir arkadaşım gönderdi. Dedim, kim yapmış. Bilmiyorum, sosyal medyada buldum dedi. Ben de önceki görev yıllarımı ekledim bu haritaya.. İşte bizim yol haritamız, vicdan haritamız.. Ne demişler güneş doğudan doğar. Ben sizlerden daha önce güneşi görüyorum:)” deyip yine gülüp geçiyordu…