Süreç ahlaken bitik siyaseten yitiktir
AKP’nin Türk milletini inkâra, Tür tarihini ithama, Türk devletini imhaya götürecek politikaları iflasa mahkûmdur. Güneydoğu’daki vatan topraklarını PKK/KCK’ya ipotek eden, bölge halkını teröre rehin veren, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı İmralı’daki hükümlüye peşkeş çeken iktidar, kamu vicdanında meşruiyetini yitirmiştir. AKP hesabını veremediği yolsuzluklarla ahlaki, çözüm teraneleriyle de milli meşruiyetini yitirmiştir. AKP’nin saf, savruk ve sefil politikalarına Türkiye Cumhuriyeti feda edilmeyecektir.
AKP’nin “çözüm” dediği sürece yüklediği anlamla, illüzyonistlerin “Açıl susam açıl” dedikleri slogana yükledikleri anlam aynıdır. Çözüm bölgede büyüklere masal anlatma sürecine dönüşmüştür. Kandil’dekiler bu sürece gülmenin de ötesinde bir anlam yüklemektedir.
AKP’nin adına “barış ve kardeşlik” dediği proje, Türkiye Cumhuriyeti’ni tehdit etme ve bölgeden sürme sürecine dönmüştür. Süreç boyunca HDP, “sokakları Kobani’ye çeviririz”, PKK, “savaşı başlatırız”, İmralı “süreci bitiririz” diye AKP’yi tehdit etmiştir. Giderek de süreç, PKK lehine Türkiye aleyhine asimetrik bir sonuç ortaya çıkarmıştır.
Edward Said’e özenerek Mehmetçik’e taş fırlatan milletvekili Aysel Tuğluk, yazısının başlığını “AKP ile süreç bitmiştir, seküler güçler görev başına” koymuştur. KCK, taraflarını; “AKP’nin oligarşik-faşist yönelimlerine karşı mücadeleyi yükseltmeye” çağırmıştır. Kıdemli terörist Sabri Ok, “Türk devleti böyle devam ederse, karakolları da aşan, daha önemli ve kapsamlı bir durum çıkar ortaya”. Fiili terörist Karasu, “kıyamet” koparmaktan ve ortalığı ateşe vermekten bahsediyor. PKK ise “savaşmaya hazırız” diyor.
AKP teslimiyet; PKK, tehdit, tahakküm ve tahkimat peşindedir.
Örgüt sürekli olarak iktidarı, devleti ve vatandaşları tehdit eden, taleplerimizi yerine getirmezseniz sokakları “savaş alanına” çevirir, araçlarınızı “yakar”, çocuklarınızı “kaçırır”, binalarınızı “ateşe veririz” diyor. Lice olaylarında, 6/7 Ekim ayaklanmalarıyla ve Yüksekova/Diyarbakır cinayetleriyle de tehditlerini fiili eyleme dönüştürüyor.
Sokak ortasında ya da pazar yerinde silahsız ve sivil olan askerlerin kurşuna dizilmesinin, askerler ve yöre halkı üzerinde yaratacağı psikolojiyi, iyi düşünmek gerekir!
Bu psikoloji Cumhuriyet tarihinin en uzun MGK’sına da yansımıştır. Bu durum AKP’nin, akillerin ve sefillerin, “çözüm süreci” nin geldiği yerin neresi olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Taraf gazetesinde yer alan habere göre MGK’nın asker kanadı, toplantıda asker eşlerine yönelik olarak bölgede PKK/KCK milislerinin gerçekleştirdikleri “tacizleri” gündeme getirmişler. Asker üyeler, hükümet kanadına “sizin eşlerinize böyle davranılsa ne yapardınız?” diye sormuşlar. KCK’nın da PKK gibi terör örgütü kabul edilmesini talep eden askerler, operasyon yapılmasını istemişler. İşin nereye vardığını bundan daha iyi kanıtlayan ne olabilir?
Süreç, devlete karakol yapmayacaksın, vatandaşa vergiyi PKK’ya vereceksin, yargıyı KCK’yla göreceksin demenin çok ötesinde bir yere taşınmıştır. Dahası; süreç, güvenlik güçlerinin kendi güvenliğini, şerefini ve haysiyetini dahi koruyamaz bir konuma getirdiğini göstermektedir.
PKK, bölgede tam bir hâkimiyet tesis edebilmek için askerde kuşatılmışlık; vatandaşlarda terk edilmişlik duygusu yaratmıştır. Sivil/silahsız insanlara yönelik adi, ahlaksız ve barbar sokak saldırılarının amacı budur.
‘Çözüm süreci’ sayesinde AKP seçimlerde oy devşirmiş, PKK ise bu sayede örgütün paralel devlet görevlileri olan KCK’lıları hapishanelerden tahliye ettirmiştir. Sonuçta örgütlülüğünü artıran ve güçlenen örgüt, bölgede zayıflayan devletin boşluklarına sızabilmiştir. Örgüt, 30 yıldır dağda eylemle kurmaya çalıştığı ve silahla başaramadığı hakimiyet kurmak ve kurtarılmış bölge ilan etmek imkanına, çözüm süreciyle hem de şehirlerde kavuşmuştur.
‘Kardeşlik ile barış gelecek, anneler ağlamayacak’ sloganlarıyla başlatılan çözüm sürecinin geldiği yer burasıdır.
Bu çözmek değil tehdit etmek; barışmak değil ayrışmak; kardeşlik kurmak değil kalleşlik yapmak sürecidir.
Süreç ahlaken bitik, siyaseten de yitiktir.