Genç Enes Kara''nın cemaat yurdundaki baskılardan dolayı canına kıyması tarikat ve cemaatlerdeki yapılanmaları yeniden tartışmaya açtı. Cemaat evlerinde kalan öğrenciler yaşadıklarını anlatırken, vatandaşlar da sosyal medyada sık sık “tarikatlar kapatılsın” çağrısı yapıyor.
Tarikat ve cemaatlerde baskılara maruz kalan F.E. bir dönem kaldığı Süleymancılar yurdunu anlattı.
“DARP ETTİLER”
Cumhuriyet’in haberine göre; F.E’nin İstanbul Beykoz’daki bir imam hatip lisesine kaydı yapıldı. O tarihlerde eniştesi babasıyla konuşup “Gel bu yurda yerleştirelim. Hem ders çalışır hem de dışarıda dolaşmamış olur” diyerek ikna etti. F.E. öğrencilik yıllarını geçireceği Süleymancıların yurduna yerleştirildi. Dersleri iyi olan bir öğrencinin bir din dersine geç kaldığı için dayak yediğini aktaran F.E, “Derse geç kaldı diye çok ağır dövdüler. Birisi namaza geç kaldığında, hafta sonu geç bırakıyorlardı. Ceza sistemi uyguluyorlardı. Hocaların çay, yemek, temizlik işlerine de bakıyorduk. Yurtta herkesin görevi vardı. Bizlere temizlik falan yaptırırlardı. Toz altında kaldığımdan dolayı bronşite yakalandım. Bazen daha küçük çocukları da bizim yurda getirirlerdi. 12 yaşında bir çocuk vardı, başını secdeye koyunca uyukladı. Hoca gelip sırtına vurdu. O gün yurttan ayrılmaya karar verdim” dedi.
“KENDİLERİNİ İLAHLAŞTIRIYORDU”
Yurtta kaldığı sürede psikolojisinin kötü olduğunu, sinir krizi geçirdiğini, baskılandıklarını belirten F.E, “Kendileri dışında kalanların cennete gitmesine sıkıntı olarak bakıyorlardı. Atatürk’ün cehenneme gideceğini ima ediyorlardı. Harf İnkılabı gibi inkılapları eleştiriyorlardı. Rabıta denilen bir uygulama vardı. Bir çeşit rehabilitasyon, dua ediyorlar gibi. 15 dakika duruyorlardı. Böylece Süleyman Hilmi Tunahan’a bağlanıyorlar, o da Allah aracılığıyla bağlantı kuruyor gibi. Kendilerini ilahlaştırıyorlardı” diye konuştu.
“KAÇTIM AİLEME ANLATTIM”
Birkaç kez durumu ailesine anlatmak istediğini ama karşı çıktıklarını söyleyen F.E, “Pencere kenarında intihar teşebbüsünde bulunanları da gördüm. 2014’ün yaz okulunda artık kaçmaya karar verdim. Kaçmadan önceki günlerde nöbetçi kalarak güvenlik kameralarına bakılıp bakılmadığını, hocaların uyuyup uyumadığını kontrol ettim. Çantamı binadan aşağı attım. Kör noktalardan ilerleyerek yangın merdiveninden çıktım. Çantayı alıp yola çıkınca kendime ‘Geri dönüş yok’ deyip vapura kadar koştum. Sonra babamın işyerine gittim, ‘Ya beni sanayiye vereceksin ya da başka bir okula göndereceksin’ dedim. İlk başta çok tepki verdiler. Babaanneme anlattım, o babamla konuştu, öyle yurttan aldılar” dedi.