Suçun ideolojisi olur mu?

Ya da şöyle mi sormalıyım; ideolojinin suçu olur mu?

Her ideolojiye biçilen makbul ve makbul olamayan "suç"lar var mıdır; yoksa "suç", her fikir mahallesinde "suç" mudur?

"Hukuk devleti"yiz ya o bakımdan...

***

Yaşar Okuyan, dün katıldığı televizyon programında, "af tartışması" üzerinden kendisine yöneltilen Alaattin Çakıcı sorusuna cevaben, aslında sapla samanı çok da net ayırarak, "Yargı konusu olan yaptıklarını bir yana koyarak söylüyorum, onlar yanlıştır... Ama onları kenarda tutarak, Alaattin Çakıcı 'vatansever' bir insandır" diyecek oldu; kıyamet koptu...

"Nasıl vatansever"miş?

Olamaz mı?

Kişi, cinayet işlemiş bir vatansever, cinayet işlemiş bir devrimci, cinayet işlemiş bir sosyalist, cinayet işlemiş bir dindar olamaz mı?

Mustafa Kuseyri'yi öldüren Dev-Genç'li Nejat Arun nedir mesela? Elini kana bulamış bir devrimci değil mi?

Neden bu kadar zor kabul etmek bunu?

***

Garip bir "kafa" var bu memlekette...

En bilinen örnek olduğu için anıyorum;

Yılmaz Güney'in bir hâkimi öldürmesi yani cinayet işlemesi, yani bu suçtan hüküm giymiş bir "katil" olması onun "devrimci(!)"liğine, "barışçı(!)"lığına, "solcu(!)"luğuna halel getirmezken...

"Kadına şiddet" uygulaması mesela "hümanist(!)"liğine, "sevgi pıtırcığı sanatçı" kimliğine halel getirmezken, aynı tavır ve suçlar bir başkasını "ideolojisinden men"i getirebilir!

Gerçeği en yalın haliyle ifade edince köpürüyor muhatapları öfkeden ama tam olarak olan şu değil mi;

Alaattin Çakıcı, karısını öldürtmüş...

Yılmaz Güney, sevgilisi Nebahat Çehre'nin kafasına bardak koyup kovboyculuk oynamış; kurşun bardak yerine Çehre'nin alnına isabet etse mesela?

"Kaza" der kesin kendi mahallesinin katillerine dokunulmazlık bekleyen o kafa!

İki ayrı dünyanın, birbiriyle kıyaslanamayacak kadar başka iki figürü, bir tutmuyorum, kıyaslamıyorum, sadece bir türlü tarih olamayan bir soğuk savaş kafası "arıza"sına dikkat çekmeye çalışıyorum;

Hepimiz adımız gibi biliyoruz ki, Çakıcı, şu haliyle, şimdiki suç siciliyle, ülkücü değil de devrimci geleneğin içinden çıkmış bir "suçlu" olsaydı, "mafya" değil "Debreli Hasan"vari bir "babalık" yüklenirdi üzerine!

***

Sabah akşam "ötekileştirme"den, "ötekileştirilmek"ten şikayet eden...

Erdoğan'ın, toplumu "kendinden" ve "kendinden olmayanlar" diye böldüğü üzerine ahkam keserken...

"Demokrasi"yle yatıp "demokrasi"yle kalkarken...

"Adalet"i kimselere bırakmazken...

Bırakın bu işleri!

1970'lerde değiliz...

Yıl 2018.

Türkiye Cumhuriyeti Yasaları'nda "suç" sayılan herhangi bir fiilin faili olan herkes "suçlu"dur; ülkücü de olsa suçludur, sosyalist de olsa suçludur, liberal de olsa suçludur, muhafazakar da olsa suçludur, demokrat da olsa suçludur.

Hiçbir ideoloji hiçbir suçun "hafifletici nedeni" olamaz.

Ama aynı şekilde, hiçbir ideoloji hiçbir suçlunun "suç delili" de olamaz.

80 öncesi alerjileri yerine hukuki gerçekleri "ölçü" alsak artık "analiz"lerimizde; hayır kim kendi iç dünyasında ne düşünüyorsa, düşünsün de;

Televizyonlara çıkıp milyonları yönlendirmeyin bu çarpık ölçekle.

***

"Normal" çalışacaklarmış!

Parti Genel Başkanı... Aylarca "başaracağız" demiş... Ülkeyi "parlamenter rejim"e döndürmeye ant içmiş... "Kimse merak etmesin" diye garanti vermiş...

Netice: Becerememiş. Seçimi kaybetmiş.

Dün diyor ki;

"Normal çalışmalarımıza devam edeceğiz!"

Her şey "normal" mi ki, "normal"le, "rutin"le karşılık veriyorsunuz olup bitene?

Bu kadar rahatlık çatlatır adamı!

Pardon da...

Artık "normal"de yaptıklarınızın dışında, ötesinde, üzerinde bir şey yapmanız gerektiğini idrak için daha ne olması gerekiyor?

***

Suyunu çıkarmayın

Seçim öncesi oylarımıza sahip çıkmak, bir tek oyu bile çaldırmamak, çalmaya meyledene hesabını sormak velhasıl "güvenli bir seçim" vaadiyle kurulan Adil Seçim Platformu, "seçim öncesi taahhüt ettiği gibi bütün sandık başlarından doğrudan aldığı sonuçları anında duyurma" işini -altyapı vs. sorunları dolayısıyla- saat 21.00'e kadar yapamadığını bildiren bir özür açıklaması yayınladı.

O saat itibarıyla da AA sayesinde zaten atı alan çoktan Üsküdar'ı aşmıştı!

Tamam, özür dilemek erdem dedik de işin suyunu da çıkarmayın isterseniz...

Erdem ile pişkinlik arasındaki çizgi çok da kalın değil!

SORU-YORUM

Pensilvanya'ya gidip, Gülen'i ziyaret, "huzurda saygı duruşu" fotosu çektiren AKP'li milletvekillerinden 5'i, AKP tarafından yeniden aday gösterilip, yeniden milletvekili seçildiyse...

7 Haziran seçimlerinde, FETÖ bünyesinde değerlendirildiği için kapatılan Cihan Haber Ajansı muhabirlerini "parti müşahidi" olarak görevlendiren MHP İl Başkanı, aday gösterilip, milletvekili seçildiyse...

FETÖ bünyesinde değerlendirildiği için kapatılan Bugün gazetesine "dayanışma"ya giden MHP Genel Başkan Yardımcısı yeniden aday gösterilip, milletvekili seçildiyse...

"Cumhur İttifakı" bu kişiler eliyle mi "FETÖ"nün siyasi ayağını ortaya çıkaracak?

Yazarın Diğer Yazıları