Suça ortak olanlar!
Bugün Lozan meselesine girecektim. Ancak, Anayasa Mahkemesi'nin son kararı bir gün erteletti. PKK destekçilerini sevindiren çok mühim bir karara, AYM'nin yarı üyesi, elleri nasıl vardıysa, imza attı.
"Bu suça ortak olmayacağız" dediler, ortalığa döküldüler. Suç ne? Devletin PKK ile mücadelesi. Akılları sıra 56 sayfalık bir de "bilimsel" rapor hazırlamışlar. O bildiride suç unsuru yokmuş!
Rapor nasıl yazılacağını biliriz. Yaptıkları PKK şakşakçılığı.
Elbette "Siz PKK ile mücadele ediyorsunuz, gerillayı öldürüyorsunuz. Bu suçtur. Bu suça ortak olmayacağız." demiyorlar ama 2016 başında yayınladıkları bildirinin özeti budur.
Söz hakkı demesinler. Kanun var. PKK, 40 yıldır ülkeyi kan gölüne çeviren terör örgütüdür. Dolaylı, dolaysız hiçbir surette sa-vu-nu-la-maz!
1128 imza var bildiride. Sonra 1128 savunanlarında ayrı bildirisi var. Sonraki bildiri öncekilerin ihraçları ve muhakemeleriyle alâkalı. "Bu bildiriyi biz de destekliyoruz. Var mı bir diyeceğiniz!" efelenmesi.
11 Ocak 2016'da görünür oldular bu PKK-sever akademisyenler. O zamanki PKK işbirlikçisi "sol" gazeteleri bir okuyun, göreceksiniz haberin verilişi bile kanunlara aykırı. Hâlen yayınlanan bir gazeteden aldığım o tarihteki haber:
"Müzakere sürecinin 'buzdolabına kaldırılmasıyla', sürekli hale gelen sokağa çıkma yasakları ve bitmeyen ölümler akademisyenleri harekete geçirdi. 89 üniversiteden 1128 akademisyen, 'Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesi' çağrısı yaparken, 'Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını' da istedi. (…)
Barış için Akademisyenlerin, Taksim Gönen Otel'deki açıklaması Kürtçe ve Türkçe okundu. Kürtçe metni akademisyen Dr. Yıldız Önen okurken, Türkçe metni Dr. Alper Açık okudu. Açıklamada, 'Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkum etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir' denildi…"
PKK, bölgede "özerkliğini" ilan etmeye kalkmış, duvarlar örmüş, hendekler kazımış, kendi vergilerini toplamaya başlamış, güvenlik güçlerine geçit vermemiş ama "barışsever" akademisyenlerimiz, devleti, "Niçin PKK'ya karşısınız! Onlar özgürlük savaşçıları!" demeye gelen bildiriye imza atıyorlar. Sonra da pişkin pişkin "Biz barış istiyoruz!" diyebiliyorlar. Ve AYM, onlar söz haklarını kullanmışlardı, diyebiliyor!
Daha önce çok tartışılan bu bildiride açık açık suç işlenmiştir ve bu suçun merkezi de "Boğaz'daki" bir üniversitemizdir. Önceki yönetim, imza için örgütlenmelerine göz yummuştur.
Burada şuna itiraz ederim: Mahkeme kararı olmadan, kanunlar izin vermeden, kimse işinden atılmamalıdır. Bazı üniversitelerde atılmazken, bazılarında atılmıştır. Bazı mahkemeler şu cezayı bu cezayı vermiş, bazıları ise vermemiştir. Uyumsuzluk ve hâliyle kanunsuzluk vardır. Hak ihlali vardır.
Halkı kandıramazsınız! "Barış" istenmemiş, "savaş" istenmiştir. Kime karşı? Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı!
Suça ortak olunmuştur.