Modern insanın kendini yaşamadığını savunan Diyanet İşleri Başkanlık Müşaviri Ahmet Beleda, bunun sorumlularından birinin de “demokrasi” olduğunu ileri sürdü.
Beleda, demokrasi için, “Sözde demokratik yapı; insana kanaatten ziyade istemeyi, tüketmeyi, süfli emeller (aşağılık, bayağı, adi) peşinde koşmayı veriyor” dedi.
“DEMOKRATİK DEVRİMİN DOĞRUDAN SONUÇLARI”
“Modern insan kuramsal olarak kendisinin üstlenmediği hiçbir sorumluluğu taşımadığı gibi sanal olarak sınırsız bir sorumluluk altında ezilmektedir” diyen Beleda, bunun nedenlerinden bazılarını şöyle sıraladı:
“Televizyon çok sayıda insan için belki zorba bir tanrıçadır, ama kendisine tapanlardan en uyuşuk, en rahat tapıncı isteyen pek geçimli bir tanrıçadır aynı zamanda.
TV denen bu medyumun neredeyse bir yaşam biçimi olmak gibi muazzam bir forsu var.
Bizi eve bağlıyor, dikkatimizi çekmek için bin bir marifet döktürüyor, bütün dünyayı salonumuza buyur ediyor.
Tüm bunları o bizim emrimizde, biz ise onun esiri olarak yapıyoruz.
Demokrasi: Çekememezlik, hınç, kıskançlık ve iktidarsız kin, insan doğasının en berbat kusurları olmaktan önce, demokratik devrimin doğrudan sonuçlarıdır. (…)
Eli boş kalmayı besleyen ve bizi hiçbir zaman yazgımızla yetinmemeye kışkırtan da odur.
Sözde demokratik yapı; insana kanaatten ziyade istemeyi, tüketmeyi, süfli emeller peşinde koşmayı veriyor.”